Karataş, Katar’a yönelik saldırılar, Hamas yetkililerinin hedef alınması ve ABD ile İsrail arasındaki askeri koordinasyonu değerlendirerek, yaşanan olayları “akla zarar gelişmeler” olarak nitelendirdi. Yazıda özellikle Katar’daki İngiliz üslerinden havalanan uçakların İsrail uçaklarına havada yakıt ikmali yapması ve Amerika’dan alınan hava savunma sistemlerinin saldırı esnasında devre dışı bırakılması gibi durumlara dikkat çekildi.
Köşe yazısında Karataş, Ortadoğu’nun adeta bir satranç tahtasına döndüğünü vurgulayarak Gazze’deki çatışmalar, Lübnan’daki Hizbullah gerilimi ve İran’ın vekil güçlerle yürüttüğü gölge savaşların bölgedeki karmaşık tabloyu gözler önüne serdiğini belirtti.
“Bazı çevrelerde İsrail’in asıl stratejik hedefi Türkiye olabilir mi?” sorusunun da gündeme geldiğini aktaran Karataş, Türkiye-İsrail ilişkilerini diplomasi ve ekonomik iş birliği ekseninde değerlendirdi. Karataş, Türkiye’nin jeopolitik öneminin Karadeniz’den Orta Doğu’ya, Kafkasya’dan Akdeniz’e uzanan stratejik konumundan kaynaklandığını belirterek, İsrail’in Türkiye’yi tamamen hedef almasının akılcı bir strateji olmadığını ifade etti.
Karataş, “Türkiye’nin dengeli bir aktör olarak sistemin içinde tutulması, İsrail’in lehine olur” derken, küresel güç rekabeti, ABD, Rusya, Çin ve İran’ın bölgedeki hamlelerinin Türkiye’yi hem potansiyel ortak hem de olası rakip yaptığını belirtti.
Yazıda, Ankara’nın dış politikada proaktif davranmasının, diplomatik kanalları açık tutmasının ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını akılcı biçimde savunmasının, bu tür komplocu algıların önüne geçebileceği vurgulandı. Karataş, sözlerini “Türkiye, jeopolitik olarak bir hedef değil, denklemin çözümünde vazgeçilmez bir oyuncu olmayı sürdürebilir gibi gözükse de daim özne Türkiye olduğunu görmezden gelmemeliyiz. Her manada tetikte olmamız gereken günlerden geçiyoruz” ifadeleriyle sonlandırdı.
Fotoğraf: Sosyal medya