Sakarya Büyükşehir son meclis toplantısında tehlikeli bir meseleye değinilmiş ve Ekrem Yüce kentsel dönüşümün yerinde yapılması gerektiğini kendince haklı gerekçe ile anlatmış.

Ki tehlikede tam da burada yatıyor, herhangi bir konuda yapılacak olan düzenleme ne kadar aykırı duruyor olsa da önce haklı bir tarafa varmış gibi kamuoyuna sunmak, alışıldık bir yöntem.

Son yılların çok pratiği yapılan en önemli davranış biçimidir, ezber yaptık artık.

Yüce “ Hiç kimse mevcut yerini terk etmek istemiyor. 5 katlı bina varsa 3 kat planlandığında 2 katını bir başka yere rezerv alanına aktarmamız gerekir. Bu kura ile yapılacak ama kimse kabul etmiyor. Kurada çıkma endişesi olduğu için ben yerimden ayrılmam diyor. En son grup toplantımızda da prensip kararı olarak milleti başka yere taşımayalım, mevcut yerinde mevcut katı kadar daireler yaptıralım dedik. Deprem yönetmeliğine uygun bir şekilde yapalım ve kimseyi sağa sola taşımayalım diye prensip kararı aldık.” Diye kentsel dönüşüme ilişkin açıklamalar getirmiş.

Yüce’nin tarif etmeye çalıştığı ve haklı gerekçe diye sıraladığı vaziyet; yerinde kentsel dönüşüm yapmak. En önemli gerekçesi de mevcut yaşadığı alanı terk etmek istemiyor yurttaşlarımız diye tarif ediyor.

Bu tespit doğru bile olsa böylesi bir kararı almak için yeterli nasıl sayılabilir ki olacak şey değil. Asrın felaketi olan depremi yaşamış olmak bu hususta birçok deneyim edinmemizi sağladı, zemine ilişkin değerler ortada.

Bilmediğimiz zemin iyileşmesi mi! Oldu da çok katlı bina imalatının önü açılmaya çalışılmakta, anlaşılır gibi değil.

Bu hamle son derece yersiz ve asla haklı bir gerekçeye dayandırılmayan akli zemini olmayan gelişme, telafisi de olmayacak kadar büyük hatadır.

İmar düzenlemeleri şartlara göre, mevsime göre, kişiye göre vs. sürekli değişikliği uğratılamaz.

Artık bu mesele ile uğraşmayı terk edin, deprem sonrası ilk önce zemin üzeri 1 kata izin verildi ardından zemin üzeri 2 kata izin verildi.

Kat yüksekliği başlı başına adaletsizliği meydana getirmekte, zemin aynı zemin kimi 2 katlı kimi 3 katlı yapılar.

Haksız kazancın önünün açıldığı ve de çarpık yapılaşmanın örneklerini bu şehirde çokça görmek mümkün.

1999 depreminden de ders almadık ise bizi kendimize ne getirecek.

O acılar henüz tazeliğini koruyorken 5 katlı binayı düşünmek en hafif tabiriyle akıl tutulmasıdır. İnsan yaşamı üzerinde keyfiyet inşa edemezsiniz, girdiğiniz yol yanlış süratlen çıkın ve tartışılır olmaktan vazgeçin.

Alacağınız yanlış karar korkarım ki yol olur, önü alınmaz.

Geçmiş örneklerini dönün bir bakın, her depremden bir müddet sonra unutulup unutturulup imar düzenlemeleri, kat artışları yapılmıştır.

Sonuç; kaybedilen canlar ve geride kalan acılı yürekler.

Bu şehrin imar kimliği sabittir ve değiştirilemez. Değiştirilmesi dahi teklif edilemez, şehir merkezi yani eski yerleşim alanı zemin değerleri ortada ve bu zeminde yapılacak kat yüksekliği de belli.

Akşamdan sabaha değiştirilecek kadar basit bir mevzuu değil bu.

Çok katlı yapılar bu zeminde yapılabiliyordu da Yenikent bölgesi niçin planlandı, o günün yöneticilerinin akıl edemediği neyi akıl ettiniz.

Bizi çok kıskanan Almanya! İkinci dünya savaşından sonra bir kez imar düzenlemesi yapmış, bizde ise yüzlerce kez imar değişikliğine gidilmiş.

Özellikle son yıllarda iki konu var ki değişikliğe yetişebilmek mümkün değil, biri imar mevzuatında ki değişiklikler bir diğeri ise kamu ihale mevzuatında ki değişiklikler.

Her iki alanda da kişilere göre değişiklik yapılmakta.

Hal böyle olunca da Almanya pek tabi bizi kıskanmakta haklı, hızımıza yetişemiyorlar!!!

Bu şehrin imar kimliği ile oynamayın, tarım arazileri imara açılarak heba edildi geri dönülemeyecek hatalar ve günahlar işlendi bundan sonrası için hiç değilse kat yüksekliği tartışmaları ile şehrin enerjisini harcamayın.

Yeni bir haksızlığın ve adaletsizliğin kapısını aralamayın.

Ergün ÖZKAN

[email protected]