Allahü Teala (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: ‘ De ki: ‘’ Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.’’ ( Al-i İmran Suresi: 31)

‘ De ki: ‘’ Allah’a ve resulüne itaat edin. ‘’ Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah Kafirleri sevmez.’’ ( Al-i İmran Suresi: 32)Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav), Hicretten 53 yıl önce Rabiulevvel ayının on ikinci gecesinde Mekke’de doğdu.

Muhammed aleyhisselam doğduğu sırada orada bulunan Safiye Hatun (Peygamberimizin halası) şöyle anlatmıştır: Muhammed (as) doğduğunda her yer nurla kaplandı. Muhammed (as) doğar doğmaz, secde etti. Secdede iken ümmetim ümmetim dedi. Sonra da mübarek başını kaldırarak ‘’ La ilahe illallah, inni resulüllah’’ dedi. Sırtında gördüğüm mührün üzerinde ‘’La ilahe illallah Muhammedün Resulüllah) yazılıydı.

Dedesi Abdülmuttalib övgüye layık olması niyetiyle ‘’Muhammed’’ ismini koydu. Annesi Amine Hatun’da hamdeden anlamında olan ‘’Ahmed’’ ismini koydu. Ahmet, Mahmut, Muhammed, Mustafa isimleri oldu. 

Resulüllah’ın doğduğu gece olan bazı mucizeler: * İrandaki tapınaklarda bin yıldır yanan ateş söndü * Kisra Sarayın’ndan 14 sütun yıkıldı.* Kabe’deki putlar yüz üstü yere yıkıldı. * Kutsal denilen Save Gölü kurudu.* Semave Nehri’nin bin yıldır kuru olan yatağı su ile doldu.

İsrail oğulları son peygamberin de kendi soylarından gelmesini bekliyorlardı. Son peygamberin Araplar’dan geldiğini anlayınca öldürmek için çok uğraştılar. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav), müşriklerden de çok çekti. Çok defa suikastlar planlanarak öldürülmeye çalışıldı…

PEYGAMBERİMİZ

Her şeye besmele ile başlardı, her zaman iyiliği tavsiye ederdi, çocukları çok sever ve onlarla şakalaşırdı, güvenilirdi, hastaları ziyaret ederdi, misafire ikram ederdi, sürekli tebessüm ederdi, yardımseverdi, merhametliydi, emanete ihanet etmezdi, güvenilirdi, doğru sözlüydü, temizliğe önem verirdi, ilme önem verirdi, komşu hakkını önemserdi, ayrım yapmazdı, alçakgönüllüydü, affediciydi, hoşgörü timsaliydi, sözünde dururdu, nazikti, akraba ilişkilerine önem verirdi, vefakardı, çalışkandı, cömertti, adaletliydi, herkese selam verirdi, güzel ahlak örneğiydi…

Yüce Yaratıcımız, çok sevdiği kulunu bize örnek olarak yolladı. Diğer peygamberlerin dahi ona ümmet olmak istemeleri boşuna değildir. Peygamberimiz (sav)’e  ümmet olmak bizim kurtuluşumuzdur.

Bazı insanların,’’Peygamberin sünnetlerine ne gerek var, Kur’an bana yeter, Kur’an-ı ben de anlayabilirim! ‘’ Dediklerine şahit oluyorum. Allah’ın çok sevdiği ve birçok ayet-i kerimesinde, peygambere uymamızı emrettiği halde bizler nasıl oluyor da bu kadar cahilce cümleler kurabiliyoruz?...

Kurtuluşun O’nun izinde olduğunu unutmamalıyız. Peygamberimize gösterdiğimiz sevgi ve saygının  bizim kurtuluşumuzun anahtarı olacağını unutmamalı ve peygamberimizi evlatlarımıza doğru anlatmalıyız. Aksi taktirde ‘’peygambere ne gerek var.’’ Diyenlerin peşine takılıp bizi Rabbimiz katında mahcup ederler...

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor: ‘’Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salat ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin, selam edin.’’ ( Ahzab Suresi: 56)

 Salavât, salât kelimesinin çoğuludur. Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ismi zikredildiğinde yapılan duâ demektir.Hz. Muhammet Mustafa (sav)’in  adını her duyduğumuzda mutlaka peygamberimize salat-ü selam getirelim.  Evlatlarımıza da önce Allah’a hamdetmeyi sonra da sevgili peygamberimize selatü selam getirmeyi öğretelim…Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed’e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.)