Zamanın kısalığını anlatabilmek için somut bir delilimiz olsa keşke.

Buyrun şuradan vaktinizin sınırını öğrenebilirsiniz desek mesela ya da girsek bir kapıdan ve kapalı gişe oynayan bir sinemada, iki saatlik hızlandırılmış hayat hikayemizi izlesek. O zaman belki de geçen her saniyenin kıymetini daha çok biliriz.          

Tutarız zamanı, akmasına izin vermeyiz. Sabahları daha mutlu uyanırız belki, günü gülümseyerek kapatırız. Daha çok kitap okur, fazlasıyla kaptırırız kendimizi keyifle geçirdiğimiz dakikalara. Yürürken her iki yanı ağaçlarla kaplı patika bir yolda, akşamki dertleri düşünmeyiz belki de.
Fark ederiz gökyüzünün tonlarını, sonbaharın renklerini, dünyanın tüm güzelliklerini. Bir çocuk saflığıyla sorarız belki biz de zil mi çaldı diye. Ara verir koşuşturmaya durur düşünürüz ne için bu maraton diye.
Her gün trafikte sinirli, hep acelesi olan işe yetişmek uğruna telaşlı yüzler değil de ayağının yerden kesildiğine şaşkınlık için de tebessüm eden yüzler görülür kim bilir? 
Zaman öldürmek en pahalı harcamadır diyen Balzac’a kulak veririz belki de. Yürümeden koşmaya çalışmayız, yaşama gelme amacımızı unutmadan ilerleriz.
Duanın verdiği huzuru, başını yastığa rahat koymanın verdiği hafifliği bir farz misali kabul eder uygularız ömrümüze.
Nakış gibi işleriz saniyeleri yaşamımıza. Değerli olur o zaman vakit. Ufak tefek şeyler için kırmayız birbirimizi. En çok da kendi gönlümüzü üzmeyiz. Kaçırdığımız incelikleri bulur, hayatın içindeki naifliklere dokunuruz.

Zaman dilsiz bir makas... Ömrümüzü kısalta kısalta ilerliyor ve terzi kendi söküğünü dikemiyor misali ben bunları söyleyip ona gerektiği ehemmiyeti veremiyorum oysa Hadis i şerifte insan babalarından ziyade zamanlarına benzer deniliyor. İleride ben de Shakespeare gibi zamanımı kullanmasını bilemedim şimdi o beni kullanıyor dememek için en azından gayret gösteriyorum.

Doğruluyorum. “Hayatta üç şey geri gelmez atılan ok, söylenen söz, boşa geçen zaman” diyen Hz Ömer’i dinliyorum. Doğru yaşamak, fark edebilmek ve iyi insan olmak için verdiğim bu savaşı zamana karşı kazanabilmek adına var gücümle uğraşıyorum.
Siz de içinizde bulunduğunuz anın değerini ve yaşama sebebinizi biliyorsanız durmayın zamanla savaşıma ortak olun. Turgut Uyar’ın hatırda kalan şu iki dizesiyle bitirmek istiyorum:

Şimdi birlikte sevinebiliriz
Hadi durma göğe bakalım.