Bugün biri hariç hepsi bu ilin futbolunda iz bırakan eski tanınmış sporculardan oluşan 1960’lı yıllara ait bir fotoğrafta yer alan hepsi sporcu kimlikli tanınmış Adapazarlılar’dan söz edeceğiz…

Bir kenarında Şeker Fabrikası pancarını yıkamada kullanılan Çark Suyunu taşıyan dere, diğer tarafında ise bugün revizyon geçirse de o tarihi özelliğini koruyan Çark Mesire olan stadın soyunma odaları üstünde küçücük bir kapalı tribünü vardı…

Diğer tarafları bir alçak duvarla çevrili, zemini toprak ağırlıklı, etrafındaki yüksek binalardan eser yoktu…

İşte o sahada ilimizde futbol denilince akla gelen zamanın tanınmış sporcularından oluşan bir grubu sığdırmış Murat Uygun’un babası rahmetli İlhan Uygun, objektifine yıllar önce…

DÖRT FUTBOLCU TAKIM ARKADAŞIM İDİ

Sakaryaspor’un kuruluş kadrosunda ve Sakarya genç karmasında birlikte forma giydiğimiz İsmet Kahyaoğlu, bu renkli grubun şu anda hayatta kalan tek eski ünlü futbolcusu…

Şu sıralarda İstanbul’da yaşıyor…

Oğlunun ifadesine göre bir hayli rahatsız…

Buna rağmen yıllarca formasını giydiği ve uzun süre kaptanlığını yaptığı Sakaryaspor’u takipten vazgeçmiyor…

İsmet’in (Pıçır) dışında bugün hayatta olan tek kişi yok…

Hepsi bir hoş seda bırakıp giderken arkalarında, onları günümüze taşıyan bir fotoğraf kaldı hatıra olarak bize…

İşte onları anlatayım istedim bu hafta filemizde…

ENVER KONUK

Ayakta sol başta duran bundan birkaç yıl önce aramızdan ayrılan Deve İhsan, Gandi Necdet ve Sakaryaspor ile Beşiktaş formasını giyen İhsan’dan sonra oynadığı libero mevkiinin hakkını veren, bu özelliğiyle Milli Takım ve Fenerbahçe’nin unutulmaz oyuncusu Naci Erdem’e benzetilen Enver Konuk sporcu bir aileden gelir…

Sakarya’da futbol denilince ilk akla gelen, bu konuda adeta firmalaşan bir aile olan Hacıbaba Hurşit ve çocukları Zeki ile Deve Ziya’nın kuzeni olan Enver Konuk oynadığı her takımda iz bırakan, sert bir savunma oyuncusu olarak bilinirdi…

AHMET TEZCAN VE ASLAN YILDIRIM

Onun yanında Adageçlik’te uzun süre birlikte oynadığımız daha sonra Demirspor Teknik direktörü babası Mustafa Tezcan’ın takımına transfer olan Ahmet Tezcan istikrarlı futbolu ile dönemin beğenilen orta saha oyuncusu idi…

Aslan Yıldırım ise birkaç sene önce Kirtetepe Caddesi yakınında meydana gelen bir trafik kazasında hayatını kaybetti…

Adagençlik takımı transfer komite üyesi idi...

Beni Adagençlik takımına alıp götüren ilk idarecimdi…

Son derece yakışıklı bir delikanlı idi…

Genç denilebilecek bir yaşta koptu çok sevdiği futboldan ve hayattan…

PALA ERDOĞAN

O da Terzi Aslan gibi şehrin gençlerini giydiren bir ünlü terzi idi…

İkisinin benzer özellikleri hayli yakışıklı olmaları yanında şehrin özellikle gençlerinin ilgi gösterdiği, tanınmış birer terzi olmaları idi…

Pala Erdoğan’ı Terzi Aslan’dan ayıran özellik onun başarılı bir futbolcu olmasıydı…

Güneşspor takımının en güvenilir savunma oyuncusu olarak kaldı hatıralarda…

Kardeşi Kaleci Erdem ise ilimizin ikinci kuşak başarılı kalecileri olarak Demirspor’da uzun süre file beyi oldu…

BU ÜÇLÜNÜN YERİ FARKLI

Fotoğrafta alt sırada çömelen futbolculardan İsmet Kahyaoğlu haricinde fötr şapkalı kaleci Palabıyık Ziya’nın yanında Hüsnü Taşdemir yer alıyor…

Kaleciliği sırasında oyunun temposunu düşüren esprileri ile çoğu maçı gol yemeden bitiren Pala Ziya’ya ayrı bir parantez açmak gerekir…

Şekerspor ve Güneşspor’da kalecilik yaptı…

Zayıf, sıska bir fiziğe sahipti…

Ancak son derece zeki bir kaleci idi…

Bir önemli lig maçında kendisiyle karşı karşıya kalan ve gol atması son derece kolay olan bir rakip oyuncuya gülerek yaklaşır ve “Bırak evladım topu, duymadın mı hakemin düdüğünü. Bak ben kalemi terk ettim” der…

Rakip oyuncu sinirlenir ve topu bırakıp hakeme koşmaya başlar…

Pala Ziya kaptığı topu oyuna sokup kalesine dönünce, anlaşılır onun kurnazlığı…

İşte böyle esprisi bol ve o ölçüde sevilen bir kaleci idi…

Hüsnü Taşdemir’in de farklı bir öyküsü var…

İdmanyurdu formasını giydi, daha sonra Sakaryaspor’un kuruluş kadrosunda yer aldı…

Herkesin profesyonel düşündüğü bir zamanda, amatör bir sevdayla bağlı olduğu meşin topun peşinde koştu yıllarca…

Onun bir “futbol aşığı” olarak oynadığı takımlara -para almak yerine- maddi yardım yaptığı bilinir…

Bir Abaza düğününde atılan silahtan çıkan kurşun sağ baldırında saplanmıştı…

İki hafta istirahatten sonra bacağı bandajlı vaziyette uyarıları atıp bir kenara, takımını yalnız bırakmayıp maça çıkmıştı…

İşte o dönemde sporcuların futbol aşkının her şeyden önde geldiğini gösterir olaylardan biriydi Hüsnü Taşdemir’in yaşadıkları…

Bugün böyle futbolculara hasret kaldı kulüplerimiz…

Onlardan aramızdan ayrılanlara rahmet; geride bıraktıklarına sabır; Pıçır İsmet’e ise sağlık ve mutluluk dileğiyle boşaltalım istedik bu hafta sonu filemizi sizler için bir kez daha, nostaljik duygularla…