Allah’ü Teala bazı ayetlerde  şöyle buyuruyor:  1) ’’Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi yok sayarak tanımadıkları gibi, biz de bu gün onları unutacağız.’’ (Araf Süresi: 51)

2)’’ Ya da  o ülkeler halkı, kuşluk vakti eğlenceye dalmışken, onlara zorlu azabımızın gelmeyeceğinden güvende miydiler?’’( Araf Süresi: 98)

Hz. Aişe Validemiz şöyle anlatıyor: ‘ Bir defa Mina günlerinde (yani Kurban Bayramının ilk üç günlerinden birinde ) Resulüllah (s.a.v.) yanıma girdi. Karşımda Buas ezgilerini def çalarak okuyan iki kız vardı. Yatağına uzanıp yüzünü çevirdi.

Derken babam Ebu Bekir girdi: ‘’Bu ne hal? Resulüllah’ın yanında şeytan çalgıları mı?’’ diyerek beni azarladı.

Bunun üzerine Sallallahü Aleyhi Vesellem ona dönüp, ‘’Onlara ilişme, her kavmin bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.Bayram sevinç  günleridir’’ buyurmuştur. (Buhari)

Asr-ı Saadette, bu günkü folklor oyunlarına benzeyen milli gelenek olan raks ve mızrak oyunları vardı. Daha çok Habeşliler oynardı. Bir bayram günü Habeşli Sudanlılar’ın kalkan ve mızrak oyunu oynayıp raks ederken Resulullah (s.a.v.) H.z. Aişe’nin oyunu seyretmesine izin verdi.

 Hz. Aişe Validemiz şöyle anlatıyor: ‘’Habeşliler gelerek raksetmeye başlayınca Resulüllah (s.a.v.) beni çağırdı. Ben de gelerek başımı onun omzuna dayadım . Habeşliler’in oyununa bakmaya başladım. Nihayet onlara bakmaktan ilk ben vaz geçen oldum. Hatta böyle bir oyunda Resulüllah (s.a.v.) Habeşliler’e ‘’Haydi bakalım Efrideoğulları, göreyim sizi!’’ buyurarak bir teşvikte bulunmuştu.  

Öyle ki, böyle bir ekibi görünce taşlamak sureti ile onlara engel olmak isteyen H.z. Ömer (r.a.)’a, Resulüllah (sav) :

’’ Bırak onları ya Ömer! ‘’ diyerek teskin etmişti.  (Müslim)

Ayet ve hadislerde de görüldüğü gibi İslam’da eğlence yok değil fakat her şeyde olduğu gibi ölçü ve düzen içinde. Aşırıya kaçıp dünya hayatına dalmayacak kadar , nefes alımlık, deşarj olmalık. Günümüzde eğlencenin boyutunu öylesine aştık ki helak olmaktan korkuyorum zaman zaman…

Dünyaya eğlence için değil bir sınavı kazanmak için geldik. Bir çoğumuz eğlence bulduğumuzda sınırları aşıyor ve kendimizi unutuyoruz. Sınırımızı bilmek ve Yaratıcımızı hiçbir şekilde unutmamak…

Günümüzde doğum, sünnet, düğün, mevlit, nişan öylesine abartılı kutlanıyor ki, maddi ve vakti israfta sınır tanımıyoruz. Gösteriş için yaşar hale geldik. Yapılanların bir çoğu çöpe gitmekte ve boş yere harcamaların yanında boşa geçen zamanın da farkına varamıyoruz. Eğleneceğiz derken gönüller kırıyor veya kendimizi de başkalarını da zora sokuyoruz. Hatta yapılan israflar sebebi ile evlenmeler geciktiriliyor.  Eğlence olsun diye alkol alınıyor  ve alkol alan kişilerin aklını yitirmesi ile gelişen olaylar bir çok kişinin hayatını mutsuzluğa sürüklüyor. Pek çok çocuk da böyle eğlenme günlerimizde alkole veya sigaraya alışıyor.

Aile toplumun temelidir. Kişilerin yetiştiği , çocuklarımızın ilişkilerin nasıl olacağını öğrendiği, nasıl yaşanması gerektiğini gördüğü ilk yer aile ortamıdır.

İslam sevgi dinidir. Kişinin mutluluğunu önemser. Eğlenmenin sınırları milli ve manevi değerlerimizdir. Edep ve haya sınırlarını aşmadan, haram helal dairesinde eğlenceye izin verilmiş hatta tavsiye edilmiştir. Kadın erkek karışık, alkol vb. alımı, kıyafetlerde hemcinsinin yanında bile olsa ölçüyü kaçırmamak evlatlarımıza da güzel örnek olacaktır. Hatta helal dairesinde eğlendiğimizi gören yavrularımız bizlere daha da bağlanacaktır. Evlatlarımıza küçük yaşlarda maddi ve vakti  israfı öğretmeliyiz ki  zamanının çoğunu dünyevi  eğlencede geçirmemeyi öğrensin.

Evlatlarımıza örnek olacak bir yaşam sürmeli ve her şeyde olduğu gibi eğlencede de sınırları öğretmeliyiz.