Sevgili okurlar,
Yeni bir yıla Türkiye, çok hızlı ve sorunlu girdi!?
Bir kere Yeni yılın ilk günleri, Türkiye’den yansıyan fotoğraflar hiç ama hiç iç açıcı değildi?
Nedeni ise açık!
Karakış bastırmadan, tedbir almak gerekmez mi? Eskilerimizden bize kalan güzel sözler var:
‘Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!’
Yani bizimkiler, Ağustos böceği gibi tüm yaz, sırtüstü mü yattılar!
Bu elektrik, enerji ihalesini uhdesine alanlar, vatandaşı enayi mi zannediyorlar. Bunca fatura karşılığı hizmet vermesi gereken bu kurum, neden hizmet veremez haldedir?
Ah be kardeşim, daha Mart ayına çok var. Üstelik Türkiye’nin Ege kıyılarında yollar kapanıyor. Yolda kalanların feryatları taa Brüksel’e kadar yankılanıyor!.
Akhisar’dan Balıkesir’e kadar olan alan kapalı!.. 
Nedeni ise, yollar geçit vermiyor. Kar, soğuk ve tipi nedeni ile yollarda kalanlar haklı olarak feryat ediyor:
Nerede bu devlet?
Ya da, nerede bu sorumlu kurumlar?
Devlet yetkilileri, ‘her şeyden haberimiz var. Tedbirler alındı’ diyor.. 
Kızılay yetkilileri ise yoldayız, gerekli erzak dağıtımına başladık’ diye televizyonlarda haber konusu oluyor?
Olay yerinden canlı yayın yapan televizyonlara yansıyan gerçekler ise bambaşka! 
Ne yardım var, ne de yardıma koşan!
Dile kolay, tam 45 saat sonra yol açılabiliyor!
Aklıma çiçeği burnunda başbakan ve konuşması geldi:
Siz söyleyiniz diyor;
‘İzmit’e Adapazarı ve çevresindeki depreme kaç saatte gidip yardım ettiniz!?’
Bana düşmez ama, söyleyeyim; 1999 depremini Karasu’da geçirdim. Devlet Karasu’da belediyesi ile vatandaşı ile depreme müdahale etti. Hastanelere yaralılar taşındı, müdahaleleri yapıldı. Enkaz altındakiler kurtarıldı.
Sabah ışıkları ile Adapazarı’na girdiğimizde, askerimiz, yani kahraman Mehmetçiğimiz, enkaz kaldırıyor, yaralıların imdadına yetişiyordu.
Akyazı’da ise spor sahası açık hastane haline getirilmişti..
Yani devlet, millet oradaydı!
Bugün ise, bu birliktelikten eser yok! 45 Saatte yol açıldı. Hem de bugünün şartlarında ve teknolojik imkanlarına rağmen!
Ah be kardeşim! M
Meteoroloji diye bir kurumun var.. 
Saat, saat, günbegün sana hava raporunu veriyor!
Önceden tedbirini alır, yolları tuzlar, kumları serer, sonra da doğabilecek doğal afete müdahale için hazır beklersin!
Yani devletin tuzu ve kumu mu kalmadı?
Haydi tuzu ve kumu yok, helva ekmeği de mi yok?
Yoksa onlarda seçim zamanına mı saklandı!
Bu çağda, bu yılda, bu ihmale bir anlam veremedim!

***
Sevgili okurlar,
Ege kıyılarında durum bu! 
Peki Sakarya’da manzara ne? 
Burada da basına yansıyan haberler pek iç açıcı değil?.
Nedeni ise, gayet açık!
Kış bastırdı, elektrik direkleri, tel dirençlerini taşıyamadı, devrildi!. Devrilen direklere bakıyorsunuz, toprağa bile lütfen gömülmüş!
Peki bu teller!?
Yağan kar, soğuk hava ve genleşme ve büzülme ile haliyle bir yerden kopacak!
Kim tedbir alacak?
İlgili kurum?
İlgili kurumun böyle bir öngörüsü ve yatırımı var mı?
Yok!
Hani o buzlu gölde, vatandaşa elektrik vermeğe gidenleri hatırladınız mı?
Saatlerce kurtarılmayı beklediler ama, o kahraman işçilerimizi kurtaramamıştık!
Şimdi soru şu; Bu ilgili kurumun elinde kış şartlarında hizmet verecek araç gereç ve eleman mevcut mu?
Mevcut değilse, geç beyim!
Karların erimesi için lodos rüzgarlarını beklemek gerek!
Değilse, sayın milletvekilimiz Ayhan Sefer Üstün gibi kurumu suçlamak, en kolayı!
Ah be milletvekilim, bu işleri bu kurumlara ihale ederken, bugünleri düşünseydiniz, düşünebilseydiniz keşke?
Bizde sizin gibi yapıyorduk! 
Sakaryaspor kendi evinde yenildiği zaman, suçlu arıyorduk.. En kolayı hakeme yüklenmek ve hakemi suçlamak idi!
Futbolcuları, yönetimi es geçiyorduk!..
Bu daha kolaydı!
Bizim siyasetçilerimiz de aynı şeyi yapıyor!
Suçlu ayağa kalk!
Sevsinler sizi!
Ne olacak, sizin elektriğiniz kesilmiyor, suyunuz akıyor, çorbanız ise sıcacık geliyor..
Ye Mehmet, ye!
Bu ab-u iştahla!
Bakalım nereye kadar!?

* * *
Sevgili okurlar,
Bu kış ile gelen sorunlar bana, Akyazı İlçesi Karaçalılık Köyü’nde ikamet eden Ramazan Açıkel’i hatırlattı..
Karaçalılık kahvehanelerinden birinde oturuyoruz. Şak diye elektrikler kesildi. Herkes birbirine baktı ve bu kesilmeye bir anlam veremedi. Hafif bir rüzgar ve yağmurlu bir hava idi.
Arkadaşın biri ‘mutlaka, elektrik tellerinden birine karga konmuştur’ dedi..
Biri ‘ hadi oradan, bu saatte karga ha’ diyerek, gülüşmemize neden oldu..
O zamanlar herkesin evinde televizyon yok. Toplanıp millet kahvehanede haberleri, maçları ve programları izliyor..
O kalabalık kahvehanede, bu konuşmalara tanıklık eden Ramazan Açıkel, ayağa kalktı ve ‘ Sizi aydınlığa kavuşturmaya gidiyorum’ diyerek, yanındaki arkadaşı ile hareket etti.
Meğer onlar arızanın yerini biliyorlarmış. Böyle durumlarda atan sigortanın bulunduğu trafoya giderek, kolu çekip tekrar elektrik verilmesini sağlıyorlarmış..
Bugünkü Yağcılar köyü yakınlarındaki bir trafodan söz ediyorum..
Bir saat geçti, geçmedi acı haber geldi.
Ramazan Açıkel’i elektrik çarptı! Güya köyü, köylüyü aydınlatmaya gitmişti.
Daha sonra ders alınmamış ki, aynı durum Yusuf Angın’ın da başına geldi. O ta köylüyü aydınlatmak için trafoya çıkmış, elektrik çarpması sonucu vücudu paralize olmuştu!
Bu arkadaşlar, o zamanın adsız kahramanları.. yani görevleri olmadığı halde, vatandaşı karanlıkta bırakmamak için hayatlarını kaybedenler, paralize edenler..
Onları unutmak olmaz! Mekanları cennet olsun!
bugünkü hale bakınız, vatandaş gidip kurumun kapısını tekmeliyor..
Demek ki hak etmişler!
Yetmez milletvekilim! Yetmez!
Yapamıyorlarsa, yapamayacaklarsa, gerekeni yapmak gerek!
Bu görevleri başarı ile yapacak milyonlarca insanımız sırada bekliyor..

***
Sevgili okurlar,
Yeni Sakarya Gazetesi’ndeki bir haberde şöyle deniyor;’ Ferizli’de 1999 depreminin ardından inşa edilen 40 kalıcı konutun sakinleri, dairelerin belediye tarafından satışa çıkarılmasına tepki gösteriyor.’
Efendim, yasa gereği, buralar il özel idaresine ait olduğu ve şimdi yasa gereği buralar belediyeye ait olduğundan vatandaşlar kapı dışarı ha!? 
Bu insanlara, kış günü yapılan bu muamele çok ayıp!  Barı İlkbahar’ı, bilemediniz yaz ayını bekleyiniz!?
İl Özel İdaresi kimin kurumu?
Belediyeler kimin kurumu?
Şimdi köy tüzel kişilikleri bittiği için, köy arazilerini de mi satalım?
Bu kepazeliğe bir son vermek gerek!
Mesela, Akyazı Alaağaç Köyü’nün dibindeki ormanlık alanı biz köyün mera ve koruluğu içinde biliriz.
Vaktiyle Kürt Kuzuluk ve sonra Karaçalılık köylerine ait olan bu alanları dedelerimiz para vererek, köy tüzel kişiliğine kayıt ettirdi!
Yıllardır bu alanları, bu korulukları biz gözümüz gibi koruduk, baktık, kuş kondurmadık!
Şimdi belediye buraları satacak mı?
Hangi hak ve gerekçe ile?
Tez elden tüm köy muhtarları kendi tüzel varlıklarına sahip çıkmak için harekete geçmelidirler..
Yoksa, dedelerinizin, atalarınız sizlere miras bıraktıkları alanları bir, bir satacaklar!
Ve bunlara bir de kanun kılıfı uyduracaklar!
Ey millet, uyan!

TAZİYE
Gazeteci arkadaşımız Sezgin Ergin'in babası Yusuf Mürsel Ergin’in vefat  ettiğini üzüntü ile öğrendik. Merhuma yüce Allah’tan gani, gani rahmet ve ailesine, sevenlerine başsağlığı dileriz. Mekanı cennet olsun!