Organizasyon, sergiyle aynı ismi taşıyan 'Hala Yaşıyorum' bölümünün yanı sıra 'Filistin Benim Vatanım' ve 'Ben Yıkılmayacağım' bölümlerinden oluşuyor.
Sergide Filistinli sanatçılar Maisara Baroud, Khaled Hourani, Nabil Anani ve geçen yıl 11. Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü'nün sahibi olan Sliman Mansour'un eserleri yer alıyor.
Serginin küratörlüğünü üstlenen Samed Karagöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl Kültür Yolu Festivali kapsamında 'Naci el-Ali'den Hanzala' sergisini sanatseverlerle buluşturduklarını, serginin yoğun ilgi görmesi dolayısıyla bu sene farklı bir kürasyon ve yaklaşımla Filistinli sanatçıların eserlerini bir araya getirdiklerini söyledi.
Karagöz, eserleri yer alan sanatçıların böyle bir serginin açılmasından dolayı mutlu olduklarını belirterek, 'Sadece Türkiye'de, İstanbul'da değil, dünyanın her yerinde Filistin'e dair bir şeylerin yapılıyor olmasından, Gazze'de yaşanan soykırıma insanların seyirci kalmayıp, kendi güçleri yettiğince tepki gösteriyor olmasından son derece memnunlar.' dedi.
- 'Sergideki eserlerin neredeyse tamamı Filistin aidiyeti üzerine kurulu'
Filistin sanatının önde gelen ressamlarından Nabil Anani ve Sliman Mansour'un 1948'deki Nekbe'yi yaşayanlardan biri olduğuna işaret eden Karagöz, şunları söyledi:
'İsrail'in kurulduğu dönemde yüz binlerce Filistinlinin aynı anda yerini, yurdunu bırakıp göç etmek durumunda kaldığı zamanları çocukken yaşamış olanlar var. Yani zulüm, İsrail'in uyguladığı bu soykırım politikası 7 Ekim'den itibaren olmuyor. Çok daha öncesi var. Sanatçılar, hem Birinci İntifada hem İkinci İntifada döneminde tepki göstererek, buna göre eserler üretmiş. Nebil Anani ve Sliman Mansour da Filistin sanatının önde gelen isimleri. İkisinin de yaşı 80'den fazla ve Ramallah'ta ikamet ediyorlar. İlk İntifada döneminde 'biz malzemelerimizi niye doğadan temin etmiyoruz' diye bir arayışa giriyorlar. Bir tanesi deri kullanarak eserler yapmaya başlıyor. Çamur, saman, tohumlar, bunları eserlerinin içine yerleştiriyorlar. Buradaki temel maksat, farklı bir sanatsal üretim içinde olmak değil, resim malzemelerini İsrail'den almamak.'
Samed Karagöz, sanatçıların aynı zamanda Filistin Sanatçı Birliğini kurmak için yıllarca çaba gösterdiklerini aktararak, 'Bir Filistin aidiyetinin tanınmasıyla alakalı üretimler yapıyorlar. Genç kuşaklarda da benzer yaklaşım var. Onlar da İsrail'in uyguladığı soykırım politikasına karşı eserler üretiyorlar ve sergideki eserlerin neredeyse tamamı Filistin aidiyeti üzerine kurulu.' diye konuştu.
- 'Aidiyet, hafıza ve köklenme üzerinden eserler bir arada'
Sergideki eserlerden bahseden Karagöz, 'Bir karpuz eseri görüyoruz. Çünkü karpuz, Filistin renkleri ve bayrağı yasaklanınca, Filistin bayrağındaki renkleri gösteren bir meyve olduğu için Filistin'in sembolü halinde. Başka bir sanatçı tarafından üretilmiş Hanzala'nın yeni bir versiyonunu görüyoruz. Ya da Sliman Mansour'un yaptığı Filistin bayrağı taşıyan tek başına yürüyerek ilerleyen bir kadının eserini görüyoruz. Burada aidiyet, hafıza ve köklenme üzerinden eserler bir arada duruyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Karagöz, bir Filistinli için hafızanın direniş demek olduğuna dikkati çekerek, 'Filistinli olmak için bu direnişin bir parçası olmanız gerekiyor ve bunun için elinizden gelen neyse ona göre hareket ediyorsunuz. Sanatçıysanız, sanatınızla bunu yapıyorsunuz. Bir Filistinli sanatçının eserlerinde baktığınızda, mutlaka ama mutlaka İsrail'in yaptıklarına karşı bir şey görürsünüz. Filistin halkıyla bir dayanışma görürsünüz. Sanatçının sanat izleğinde mutlaka bunun bir karşılığı olur.' ifadelerini kullandı.
'Maisara, Gazze'nin gündemi neyse onu Avrupa'dan aktarmaya hala devam ediyor'
Serginin adını, 3 ay önceye kadar Gazze'de yaşayan ve Gazze'den her gün 'Hala Yaşıyorum' başlığı altında sosyal medya hesabından dijital ortamda yaptığı çizimleri paylaşan Maisara Baroud'tan aldığını bildiren Karagöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Gazzeli sanatçı Maisara Baroud, 3 ay öncesine kadar hala Gazze'de yaşayan bir sanatçıydı ve elindeki şartlarda dijital ortamda yaptığı çizimleri sosyal medya üzerinden her gün 'ben yaşıyorum' başlığıyla ve 'bir gün bu paylaşımları yapmazsam bilin ki İsrail beni öldürmüştür' notuyla paylaşıyordu. Maisara, hala eser üretiyor. Her gün sosyal medyaya bir eser çizimini koyuyor. Çok üretken bir sanatçı ve bana Naci el- Ali'yi hatırlatıyor. O da gazetelerde o dönem politik çizimler yapıyordu ve Filistin'in gündemi neyse onu aktarıyordu. Maisara da Gazze'nin gündemi neyse onu Avrupa'dan aktarmaya hala devam ediyor.'
Karagöz, Anani ve Mansour'un eserlerinde Filistin'in geleneksel motiflerini kullandığına işaret ederek, 'Filistin kültürünün bir şekilde kuşaktan kuşağa devam etmesi yönünde, bu alanda bir adım atması gerektiğini düşünerek bunlara yer veriyorlar. Anani'nin de Sliman Mansour'un günümüze dair eserleri de mevcut. Klasik portrelerinde Filistinli kadınları ön planda görüyoruz. Çünkü gündelik hayattaki büyük yükü Filistinli kadınlar çekiyor. Ayrıca eserlere baktığımızda Filistin'de yetişen ürünlere dair şeyler de görüyoruz. Yani zeytin, portakal, mandalina, limon gibi o tarım ürünlerini de görüyoruz. Özellikle zeytin ağaçlarının sembolik bir anlamı da var. Çünkü Filistin'de yer alan zeytin ağaçlarının yaşı İsrail devletinden büyük.' şeklinde konuştu.
'Bu eserlerde hem bu direnişi hem umudu hem de Filistin'in o yetişen ağaçlarını görüyoruz'
Karagöz, serginin Filistin'in ve Gazze'nin güzelliklerini de gösterdiğini dile getirerek, şunları söyledi:
'Biz Filistin'i haberlerde, yıkımlarla özellikle son iki yılda Gazze'de yaşanan soykırımla görüyoruz. Halbuki bunun ötesine bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Filistin'de bizim çok da aslında haberdar olmadığımız farklı bir yaşantı da var. Bazı eserlerde Filistin'de yetişen bitkilerin çizimlerini ya da Filistin sahilinden bir fotoğraf görüyoruz. Biz Gazze'yi hiç o şekilde görmedik, Gazze'de gün batımını bize göstermediler. Biz Gazze'de hep yıkımları gördük. Bu eserlerde hem bu direnişi hem umudu hem de Filistin'in o yetişen ağaçlarını, her şeyini görüyoruz.'
Bugün dünyanın her yerinde Filistin'in lehine, İsrail'in aleyhine sanatsal etkinliklerin gerçekleştiğini, Türkiye'de bunun sayısının oldukça az olduğunu belirten Karagöz, 'Son zamanlarda İstanbul Bienali'nde Filistinli sanatçıların eserlerini, Filistin'de yaşananlara dair eserleri görüyoruz. Bu çok önemli bir gelişme. Gazze Bienali'nin İstanbul Edisyonu düzenlendi. Bu da önemli bir gelişme. Ama bunlar yeterli değil. Çok daha fazlasının olması gerektiğini düşünüyorum. Buna inanıyorum.' değerlendirmesinde bulundu.
Sergi, her gün 5 Ekim'e kadar 10.00-22.00 saatlerinde ziyaret edilebilecek.