Prof. Dr. Murat Utkucu, 99 depremleri sonrasında yaşanan depremlerde devam eden can kayıp ve yıkımlardan yeterince ders çıkarılmadığını ifade etti. Utkucu, “Kentsel dönüşüm ve depreme dayanıklı şehirler oluşturma hususlarında devletin/kamunun genel olarak bir irade ortaya koyduğu, önlemleri somutlaştırmak için çaba gösterdiği ve gerekli yatırımları yaptığı söylenebilir.” dedi.

DEPREME HAZIR MIYIZ?

Utkucu, “1999 depremleri öncesi halk arasında yaygın görüş depremlerde ilk önce kamu yapılarının yıkıldığı şeklindeydi. Bununla birlikte halkın bu hususta aynı tepkiyi verdiğini söylemek güçtür. Evet, deprem tehlikesi ve Türkiye’nin deprem ülkesi olduğu gerçeği iyi bilinmektedir. Ancak deprem riski sadece deprem tehlikesinden ibaret değildir. Bu tehlikeye oluşturduğumuz maruziyet (fayların üzerinde ya da yakınında yerleşim ve yapılaşma gibi), zarar görebilirlik düzeyimiz (sağlam zeminlerde deprem dayanıklı yapılaşma gibi) ve hazırlık seviyemiz de deprem riskine katkı koymakta ve hatta bazen tehlikenin kendisinden daha fazla katkı koymaktadır.” dedi.

ALÜVYONAL ZEMİN

Prof. Dr. Utkucu, “Tüm Türkiye’de olduğu gibi Sakarya’da hızlı nüfus artışı ve yapılaşma nedeniyle kötü zemin (alüvyonal zemin) karakteri taşıyan düz/ovalık alanlarda devam eden yapılaşma kaygı vericidir.” dedi ve ekledi; “Sakarya’nın merkez ilçelerinde düz/ovalık alanlarda mevcut düşük katlı yapılaşma zorunluluğu gelecekteki depremler için kaygıyı azaltan bir faktör olarak düşünülebilir. Bununla birlikte “deprem öncesi yapılar” olarak bilinen 1999 depremleri öncesi yapılmış binaların varlığı kaygıyı arttırıcı bir faktördür. 23 Nisan 2025’de yaşanan Silivri depreminde uzaklığına rağmen Sakarya merkezde hissedilen yer hareketinin şiddeti beklenen İstanbul depreminin de Sakarya’da yıkım oluşturma potansiyeline sahip olduğunun bir göstergesi olarak ele alınarak tedbirler bir an evvel alınmalıdır.”

BİNALAR ÖLDÜRÜR AMA

Utkucu son olarak şunları söyledi; “Depremler sonrasında öğrenilen somut bir gerçek, can ve mal kayıplarının asıl sebebinin, depremler değil, deprem koşulları göz ardı edilerek inşa edilen yapılar olduğudur. Yani yaygın bilinen “depremler değil binalar öldürür” sözü bir gerçeği eksik ifade etmektedir. Binalar öldürür, ancak binaları inşa eden de oturacağı binayı seçen de insandır. Dolayısıyla insanımızdaki deprem bilincini arttırmalıyız.”

Kaynak: Yeni Sakarya Gazetesi