Sevgili okurlar,
Sizlere bu hafta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel ziyaretinden kesitler sunmak istiyordum.
Ancak, Ankara’dan gelen haberler, terör konusunu tekrar öne çıkardı. Bu sayfalarda ‘terör ‘ ile ilgili çokça yazı yazdım!
Hatta memleket ziyaretlerimde, insanlar arasındaki nefret söylemlerine, kardeşliğe sıkılan sözleri de gündeme getirdim. Hatta bir yazımda ‘Adapazarı Yenicami ile Orhan Cami arasında günde on kavgaya tanık olabilirsiniz’ diyerek, vatandaşlar arasındaki ‘ sinirlilik ve tahammülsüzlük’ halini irdeledim..
Bunları elbette haklı çıkmış biri olarak yazmıyorum. Her musibetten bir ders çıkarabilirsek, geleceğe daha emin adımlarla birlikte yürüyebiliriz..
Bu topraklar üzerinde yaşayanlar olarak, ortak paydalarımızı öne alarak, yaşamak, elbirliği yapmak, huzurumuzu korumak mecburiyetimiz var!
İşte dün Bosna-Hesek’te yaşanılan acılara hep birlikte tanıklık ettik..
İşte dün Irak’ta, bugün Suriye’de  olanlara hep birlikte tanıklık ediyoruz..
Çok uzaklarda olsa bile Afganistan günlüklerimiz hep önümüzde!..
Kaçışan, hayatlarını kurtarmak için sınırlara yığılan ve ‘bir lokma ekmek, bir hırka, bir yudum hayat’ diyerek, denizler aşmaya çalışan ve denizlerin azgın sularında yok olan hayatlar, bir rüya şeridi gibi gözlerimizin önünden geçmiyor mu?

Gerçekten ne oluyor kuzum?
Bu ‘yeni dünya düzeni’ dedikleri, ne menem bir düzen?
Amerika, Rusya, hatta Avrupa Birliği ve diğer ülkeler ne istiyorlar, neyin peşindeler?
Türkiye’yi böyle kan gölüne çevirenler,30 yıldır Türk-Kürt kardeşliğinin kanını içen ve bu kandan beslenenlerin hedefi nedir?
Bölgede nasıl bir yapı tasarlanıyor?
Bu tasarlanan yapı içinde Türkiye’nin yeri neresi olacak?
Bin yıldır kardeş olduğunu söylediğimiz kardeşlerimizin bir kesimi, neden ‘terör’ denilen bu şiddete başvurarak,ele silah alıp dağlarda,şehirlerde,  cadde ve sokaklarda korku salmaktadırlar?

Anlayan varsa beri gelsin!?
Gerçekten siz bir şeyler anlıyor musunuz?
Çevremizde koparılan bu kızılca kıyametin nedeni ne olabilir?
Türk’ü, Kürt’e düşman etmek, birbirine kırdırmak isteyenlerin hedefinde daha ne menem hin tuzaklar saklıdır!?
İşte bu noktada hepimize düşen görevler var!
Siyasetçisi, askeri, polisi, jandarması, memuru, işçisi, köylüsü, iş adamı ile Türkiye el ele vermelidir..
İşte baş belası terördür! 
Terör odaklarıdır..
Kimin, kime, hizmet ettiği çok açık ve net belli!
O nedenle, teröre karşı birliktelik esastır!
Türkiye bunu maalesef yapamamıştır!?
Siyasi ayrılıklar nedeni ile terör konusunda bile ayrıştık!
‘Bu senin teröründür, bu benim terörümdür ‘ noktasında birlikteliği rafa kaldırdık!
Bir zamanlar Roj TV’den ABD ve Almanya’ya ‘ Size de mi birkaç tabut göndermemiz gerekir’ diyerek tehdit eden teröristbaşı ile sohbetler, halleşmeler, masalarda, Oslo’larda, Kandillerde buluşmalar, işin çılgını iyice çıkardı!
Bazen, teröristleri af ettik, sınırlarda davul-zurnalar ile karşıladık!..
Bazen, teröristleri hoş gördük, onlar için uydurma çadır mahkemeler kurduk!
DHKP-C’li terörist bir Fehriye Erdal’ı bile Belçika’dan almayı beceremedik!
Ülkenin başına, yanıbaşımızda, yeni terör örgütleri belasını da sardık!
Bugünlere ‘ sıfır sorun’ diye, diye geldik!
Ve sonunda ‘müzakere’ masasına oturduk!
Terör ile müzakere masasına bir oturduk, bir kalktık!
Bunları ‘istikrar’ adına yaptığımız söylendi..
Varsa-yoksa istikrar!
Ve şimdi güya  ‘istikrar’ adına seçime gidiyoruz!
7 Haziran 2015 Tarihinde yapılan seçimlerden bir ders çıkaramadık, bir koalisyon hükümeti kuramadık! 
Velehasıl uzlaşamadık! 
Uzlaşmayı beceremedik!
Siyasi inatlaşma uğruna, şimdi yeniden seçime gidiyoruz!
Umutlar, 1 Kasım 2015 seçimlerinde idi..
Ankara’dan bu acı haber geldi..
Ankara acılı, Türkiye acılı ve gözyaşlı..
Hani ‘Anneler ağlamasın’ diye dağı, taşı inletiyorduk!?
Ne oldu bu politikalara?
Tüm bu süreçler güme mi gitti!?
Ankara’nın daşına, gözlerimin yaşına bak!
Hani terör belasının üstesinden gelecektik!
Bu ülkede yaşayanlar olarak, el, ele verecek, birlikte refahı, zenginliği, bolluk bereketi paylaşacaktık!?
İMF’ye olan borcun bitirilişi sevinci ile  ‘Ankar’nın bağları’ türküsünü çığırıp, şakır, şakur oynayacaktık!
Sahi ne oldu bu politikalara?
Siyaset nerede hata yaptı ki?
‘Bizi ve ülkeyi yönetsinler’ diye vekil seçtiklerimizin siyasetsizliklerine, daha ne kadar tahammül edeceğiz? 
Bu kan, bu gözyaşı, bu kin ve öfkenin üstesinden nasıl geleceğiz?
İşte patlamanın acı yüzünü bir daha gördük!
Bu kaçıncıdır ki, hiçbirinden ders almadan yürüdük gittik!..
Daha dün bu bombalar, gençlerimizi vurmadı mı?
Körpecik bedenleri ile gençlerimiz, terörün kurbanı olmadılar mı?
Bu hergün şehit edilen Mehmetçiklerin,polislerin ve diğer sivillerin anneleri, babalarının gözyaşlarını kimler dindirecek?
Bu kan ve gözyaşı içinde siyasi seçimi nasıl yapacağız?
Şimdi,kim daha fazla oyumuzu hak ediyor ki?
Sahi kim daha fazla!?
Hala sen ve diğer arkadaşlarımız, bu siyasilerin, siyasetsizliklerine sahip çıkma noktasında, neler düşünüyorsunuz?

Sevgili okurlar,
Terörün amacı; kaos çıkarmak, kargaşa yaratmak, belirsizlik ortamı oluşturmak, siyaseti ötelemek, toplumda bıkkınlık yaratmak ve bundan birilerini yararlandırmak, birilerine çıkar sağlamaktır..
Gelin bu oyuna düşmeyelim!
Teröre karşı ortak tavır alalım!
Teröre anladığı dilden, ortak mesaj verelim!..
Bu işin yükünü sadece siyasetçilere yüklemekle, işin içinden çıkamayız!
Ülkenin geldiği bu noktada hepimize düşen görevler var!
Türkiye’yi aydınlık günlere taşımak, ileri götürmek hepimizin görevidir.
Siyasetçilerin tuzağına düşmeden, kem-güm etmeden, adam gibi adamları seçerek işe başlayabiliriz..
1 Kasım 2015 tarihi bir fırsattır!
Bizi temsil edebilecek, dürüstlüğünden zerre kadar şüphe etmediğimiz insanları, meclise göndererek işe başlamalıyız!
Böyle insanlar elbette var!
Bu toplum seçimlerde, ne alternatif isimler buldu!
Yine bulur, yine seçer!
Yeter ki, bu irade bizde olsun!
Bu millet teröründe üstesinden gelir!
Yeter ki, el ele verelim!
Bu vesile ile terörü bir kez daha lanetliyor, Ankara’da hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılarada acil şifalar diliyorum..