Atatürk Bulvarı’nda pide kuyruğuna giriyorum her gün…

Her gün yarım saate yakın bekliyorum o kuyrukta…

Haliyle konuşulanlara da kulak misafiri oluyorum…

Seçimin nabzı pide kuyruğunda atıyor…

Listeler, partiler, liderler, oy oranları, anket sonuçları; hepsi masaya yatırılıyor…

Anlıyorum ki vatandaş iyiden iyiye seçim havasına girmiş…

Bilhassa listelerin belli olmasıyla saflar da netleşmeye başlamış…

Her dönem aynı şeyi müşahede ediyoruz ki listeden memnun olmayan partililer var…

Adam partisinin fanatik savunucusu ama listeyi beğenmiyor…

Uluorta bağırıyor sokakta, “Ben bu listeye oy vermem arkadaş” diye…

Kime vereceksin öyleyse?

İşte düğüm bu noktada çözülecek…

Belki de en fazla bu dönem milletvekili dağılımını tepki oyları belirleyecek…

Örneğin AK Parti listesinden memnun olmayanlar kime oy verecek?

İlk tercihleri MHP olacak anladığımız kadarıyla…

Saadet Partisi’ne yönelenler de olacak muhakkak…

Peki, CHP listesinden memnun olmayan CHP’liler hangi partiye oy atacak?

Bir bölümü barajı geçsin diye HDP’ye yönelecek…

Büyük bir bölümü de tercihini İyi Parti’den yana kullanacak…

MHP listesini beğenmeyen MHP’lilerin adresi neresi olacak?

Büyük bölümü İyi Parti’ye verecek oyunu…

İyi Parti listesinden hoşnut olmayan kesimin tavrı nasıl olacak peki?

MHP kökenlilerin tercihi baba ocağı olacak hiç şüphesiz…

Bunun haricinde CHP ve Saadet Partisi de tercih edilecek…

Saadet Partisi’nin listesine tepkili olanlar hangi partiyi tercih edecek?

Onlar da ya AK Parti’ye yanaşacaklar ya İyi Parti’ye...

Bir ihtimal de MHP’ye…

Hal böyle olunca insanın kafası karışıyor…

Böylesi bir siyasi tablodan her sonuç çıkabilir…

Bir bakmışsın hiç milletvekili çıkarma ihtimali olmayan parti milletvekili çıkarmış…

Bir bakmışsın acaba 1 vekil çıkarır mı dediğin 2, hatta 3 yapmış…

Bir bakmışsın yıkılmaz denilen kaleler yıkılmış…

Bu seçim her türlü sonuca gebe benden söylemesi…

KENDİ AYAĞINA KURŞUN

AK Parti’nin bugüne kadarki en büyük avantajı hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lidere sahip oluşuydu…

İnsanlar milletvekili aday listesini beğensin beğenmesin Erdoğan’ın hatırına oyunu AK Parti’ye veriyordu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat hükümet sistemini değiştirmesiyle artık insanlar hem listeye tepkisini, hem de Erdoğan’a vefasını gösterme şansına sahip…

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyumu Erdoğan’a veririm ama milletvekili seçiminde AK Parti’ye oy atmam” diyen o kadar çok insan var ki…

Her ne kadar gerek Erdoğan, gerekse parti kurmayları gerçek AK Parti tabanının böyle bir yanlışa düşmeyeceğini ısrarla vurgulasa da ciddi bir tehlike olduğu gerçeği yadsınamaz…

İşin garibi ilk defa bu dönem Erdoğan’a tepkili olan AK Partililere de rastlıyoruz…

Bugüne kadar böyle bir şey görmemiş, duymamıştık…

Gerek Sakarya’nın iktidar nimetlerinden yeterince faydalanamayışı, gerekse listenin tabanın beklentilerini karşılayamamasının faturasını açık açık Erdoğan’a kesen bir kesim var…

Tüm bunları görünce acaba Erdoğan kendi ayağına kurşun mu sıktı diye düşünmeden edemiyor insan…

LİSTELERDE KİM OLMALIYDI?

Şehirde çok konuşulan bir hadise de adayların etnik kökenleri…

Bazı parti listeleri için “İçlerinde bir tane Adapazarlı yok be kardeşim” yorumları yapılıyor…

“Bu şehrin yarısından fazlası Manav… Hani nerede Manav aday” diye soranlara da rastladım…

Listelerde seçilecek sıralarda yer bulan insanlar için methiyeler düzenler de var, eleştiri üstüne eleştiri getirenler de…

“Ne işi var bu adamın bizim partide” diye isyan edenler de var…

“Bu adamın hakkı bu sıra mıydı” diye hayıflananlar da…

Kuzey-Güney kapışması da işin bir başka boyutu…

Karasu-Kocaali-Ferizli-Söğütlü bir tarafta…

Geyve-Taraklı-Pamukova bir tarafta…

Herkes kendi ilçesinden, kendi mahallesinden, hatta kendi köyünden insan olsun istiyor listelerde…

Bu şehrin kötü bir hastalığı bu…

Hepimiz aynı göğün altında yaşıyor, aynı havayı soluyup aynı suyu içiyoruz neticede…

Ha Laz olmuş, ha Abaza olmuş olmuş, ha Manav olmuş, ha Kürt olmuş…

Ne fark eder?

İster Trabzon’dan gelsin, ister Diyarbakır’dan, ister bir başka coğrafyadan…

Ne ifade eder?

Hendekli biri aday olmuş da Akyazılı olmamış; çok şey mi?

Takılmamak lazım böyle şeylere…

Ama sokakta konuşuluyor işte!

SATILMIŞ BASIN!

Pide kuyruğunda tatlı tatlı siyasilere, listelere yapılan eleştirileri dinlerken bir tokat da bana geldi iyi mi!

“Hiçbirinin Sakarya’ya faydası yok” diye söze başlayan 50’li yaşlarda iki kişi sözü bir şekilde basına da getirdi…

“Basın zaten satılık! Kim daha çok para veriyorsa onu yazıyorlar” dedi adam…

Arkalarını dönüp baksalar yüzümdeki acı gülümsemeyi fark edeceklerdi…

Ama maalesef vatandaşın büyük bölümünde algı bu yönde…

Birincisi ülkedeki adalet sistemine güvenmiyorlar, ikincisi de gazete ve televizyonlara…

Oturup iyice düşünmemiz gereken bir husus da bu diye düşünüyorum…

“Yok ben böyleyim, yok ben şöyleyim” demesin kimse…

Kurunun yanında yaş da yanıyor maalesef!