- Usta be!

- Evet?

- Bugün ben konuşacağım, sen dinleyeceksin; sen dinleyeceksin, ben konuşacağım. Yani ben hem senin yerine, hem de kendi yerime konuşacağım.

- Niye? Yine ne oldu ki?

- Biraz nükte türü diyalog yapmak istiyorum

- Peki… Başla bakalım da göreyim seni. Hadi, ben susuyorum.

- Usta be! Memleketimin bazı insanlarına canım sıkılıyor. Dün yeni bir şey öğrendim de… Onun için canım sıkkın…

- Nedir mesele?

- Bilirsin, şuradaki resmen tescilli, çok sayıda uluslararası kalite belgesine sahip, 5 yıldızlı bir eğitim kurumu var ya?

- Evet. Ne olmuş ona?

- Bir şey olmamış da…

- Eeee?

- O kurumun yöneticileri var ya… Onlar adına çok üzgünüm…

- Ne olmuş ki?

- O kurum dışından, iki kat fazla ücret ödenerek ders vermeye getirilen torpilli birileri, 14 haftanın sadece 2'sinde gelip, kurumun yetkililerince bilindiği ve görüldüğü halde, haftaların tümünde gelmiş gibi harcırah ve ücret alıyorsa, yani ödeniyorsa, bu kuruma bir yıldız daha ilave etmek gerekmez mi?

- Öf be! Ben de önemli bir şey var da, ona canın sıkıldı sanıyordum.

- Önemsiz mi?

- Önemli, önemli olmasına da… Maalesef bu kabil yanlışlık mı, hırsızlık mı, çok var. Bu tür uygulamalar, kılıfına uydurulduğu sürece mevzuata uygundur, ama ahlaka aykırıdır. Hatta yapanlar vesile olanlar da ahlâksızdır.

- Benim gücüm yetmez, sen bir iyilik yapsan da… Bu haramileri sen ifşa etsen…

- Sen yapsan olmaz mı?

- Ben onların ciğerlerini biliyorum. Olur, elbette de…

- Öyleyse sen açıklayıver. Ben destek olurum…

- Biraz sabrediyorum. Aslında var ya… İpi çekilecek bu haraminin ve koruyanların!

- Bunlar resmen ve fiilen profesyonel hırsızlar… Resmen devletin malı çalınıyor, kimsenin gıkı çıkmıyor.

- Hani derler ya… Çok bulan çok götürür, az bulan azla idare eder…

- Veren de, alan gibidir. Son tahlil…

- Aslında var ya… Aferin onların bu kabiliyet ve becerilerineBir yıldız az gelir, 14 haftalık müfredatı 2 haftaya sığdırıyorsa, olağanüstü öğretim becerisinden dolayı, ders ücretini ve harcırahını 5 ile çarpıp ödemek ve dürüstlüğünden dolayı madalya vermek lazım. Ayrıca, mesela ünlü ve şanlı Kılıçdaroğlu'na danışman da yapılabilir. Bunlar, asli görevlerinin yanında, bazı aKePe kurumlarında da zaten fiilen ek ücretli danışmanlık yapıyorlar… Hem de kaç tane… Sayısını bile bilmiyorum. Hani yani, mesela, sözgelimi...

- Bunlar aKePe'nin sırtından geçinen doymak bilmeyen rantçı vampirler...

- Adamın doktorası yok, varmış gibi gösteriyor… Akademik personel değil, akademik personelmiş gibi gösteriliyor… Birimdeki Akademik personel, adam yerine konmuyor ve es geçiliyor da çok maharetli (!) zata görev veriliyor… Galiba ‘Hırsızlık Nasıl Yapılır’ dersidir verdiği…

- Üçkâğıtçılar hep öyledir. Numara her yerde aynı numara…

- Derler ki çekirge bir sıçrar, iki sıçrar… Sonra da boku üzerinde yakalanır ve yakasına yıldız takılır…

- Aslında var ya… ke-MALL’ın etrafında onlarca böyle çok becerikli, lâik ve demokrat halkçılar var… Bu tipleri toplayıp,  oraya göndermek çok iyi olur…

- Bak şimdi… Bu tip var ya… Yaz Okulu’ndan da ders alıp kaymaklı kadayıf yapar mı yapar. Onu da takip edeceğim. İnşallah beni yanıltırlar… Pişkin olduklarından yanıltacaklarını beklemiyorum, ama…

- Eee… Organizatör Bekri Mustafa olunca, her şey olur…

- O da kim?

- Lâf olsun diye söyledim. Hani, dedim. Yok öyle birisi…

- Yaz okulunda ders alırsa, kesinlikle tükürük köfte yer. Beterini yesin.

- Adam öyle önemli (!) ve bilimsel (!) bir tip ki… Ders verilen birimde ise üç-beş tane kadrolu akademik profesör de var... Rant işte böyle bir şey...

- Kork Allah’tan korkmayanlardan. Kendini Tanrı sanan sapıklardan da kork…

- Kul hakkı deyip, Allah’ın hakkını hiçi sayanlardan da kork...

- Bahsedilen kıymetli kişi var ya... AYeM üyelerinin biri ile bir oyun salonunda çektirdikleri fotoğrafları sosyal paylaşım sitelerinin birinde yayınlıyor ve ‘her zaman arkandayız’ diye de not düşüyor. Hem aKePe'li hem de aKePe'ye karşı olanlarla kol kola... Rant işte böyle bir şey...

- AKePe'nin semirttiklerinden de kork. En tehlikeli rantçı vampirlerdir onlar…

- Rantçılığın, yalakalığın ve çıkarcılığın sınırı yoktur.

- Onun arkasında olan ve kendilerini küçük dağları yaratan küçük Tanrıcıklar sananların bir kısmı var ya… Şimdi o makamlardan şutlandılar ve fare hükmüne geçtiler… O fare hükmüne geçenler, artık altlarına kriko koydukları rantçı yaratık eserlerini daha iyi görürler…

- Ne güzel bir düzen değil mi? 14 Haftalık şehirlerarası gidiş geliş yol parası + 14 Haftalık harcırah + 14 Hafta x 2 kat ders ücreti... Zavallılar sanki hiç ölmeyecekler… Haaa… Söylemeyi unuttum bunlar ‘Müslüman’ kimlik taşıyorlar ve aKePe’nin göreve getirdikleri…

- Kedilerin olmadığı yerde, fareler cirit atar. Dediğiniz gibi, O kuruma 5 yıldız az gelmiş

- Peki? Tekrarlı olarak "rant işte böyle bir şey" diyorsun, yani rant insanları kahpeleştiriyor mu? Hani diyorum; kahpeleşmiş ise zaten insan müsveddesidir.

- Ne kahpeliği? İnsanlıktan çıkarıp, belhüm âdal (hayvandan da aşağı) yapıyor.

- Aslında var ya… Takmamak lâzım böyle vakaları kafaya… " Doğruluk minarede kalmış, onunda içi eğri."diye bir deyiş okumuştum, pek hoş bir şey değil, ama maalesef böylesi durumlara cuk oturuyor.

- O kuruma var ya… İki yıldız daha elzemdir. Bir filin canı sıkılırsa, ikincisi gelmelidir. Hoca'ya atfedilen fıkrada olduğu gibi, "Köylüler, filden memnunCanı sıkılmasın diye ikincisini istiyorlar." esprisi gerçekleşmelidir.

- Tamam, tamam. Bir süre git dinlen… Sonra devam ederiz…