İnsanlıktan çıktığı halde, hâlâ ‘insanmış gibi’ ortada dolaşanların ruh hallerine üzülüyorum.

Kendisi ‘küçük’, ama gölgesi kendisini ‘büyük’ gösteren şarlatan zevatın hallerine üzülüyorum.

Gökten ‘kemik yağması’ için sürekli olarak dua (!) eden köpeklerin ruh hallerine üzülüyorum.

Tüm ömür ve kariyerlerini birilerinin ‘itmesi’ ve ‘tutması’ ile geçiren zavallıların hallerine acıyorum.

‘Yarabbi yalnız senden yardım dilerim’ deyip, sadece kullarından yardım isteyenlerin ruh hallerine üzülüyorum.

‘İyi niyetli saf görünümlü’ nankör ve ukalâların, şu garip âlemde ebediyen yaşayacaklarını sanmalarına üzülüyorum.

Allah’ın yarattığı güzel hayvanlardan devekuşlarına değil de, ‘devekuşu tavrı’ gösteren zavallıların ruh hallerine acıyorum.

‘Allah u Ekber! – Allah Büyüktür!’ deyip, farkında veya olmadan, beşeri büyükleri yüceltenlerin ruh hallerine üzülüyorum.

Kendisine ‘demokrat’ olan, başkaları için demokrasiyi layık görmeyen, ‘demokrasi tekelcisi’ zavallı mahlûkata üzülüyorum.

Bazı hayvanlarda dahi ‘utanma duygusu olduğu’ halde, bazı politikacıların tek sermayesinin  ‘utanmazlık’ olmasına üzülüyorum.

‘Ak’ ve ‘kara’ dışında renk tanımayan, kendi ‘doğruları’ dışında ‘doğru’  kabul etmeyen bencil, çıkarcı ve egoistlere acıyorum.

Siyaset sularının bulanmasını ve havaların puslu hale gelmesini bekleyen fırsatçıların garip ve çok çirkin ruh hallerine üzülüyorum.

Toplumda ‘lokomotif’ görevi üstlendiğini sanan, ancak ‘vagon’ bile olamayan bazı zavallıların içine düştükleri perişan hallerine üzülüyorum.

‘Yarabbi yalnız sana kulluk ederim’ diyen, farkında olmadan veya olarak beşerin bir kısmına kulluk edenlerin ruh hallerine üzülüyorum.

Kendilerini kurtarmaktan aciz bir kısım ‘ileri gelen’ şahsiyetlerin, ‘memleketi kurtarma’ gayretlerine (!) hayretle bakıyor ve o zavallılara üzülüyorum.

Kendinin ‘ne’ olduklarının farkında olmayarak, ‘büyüklük kompleksi’ içinde ‘kibir timsali’ tavır sergileyen yabanî varlıkların davranışlarına üzülüyorum.

Yıllar yılı ‘haram’ kabul ettikleri bir kısım eylemleri, yumuşata yumuşata, mazeret bula bula ‘helalleştiren’ (!) yüzsüzlerin davranış biçimlerine üzülüyorum.

Cepleri parasız, ellerinde son model pahalı telefonlar ve ağızlarında Marlboro olan, ‘karınları aç, kuyrukları dik’ öğrencilerimizin hallerine üzülüyorum.

Her türüyle fesat işlerinin içinde olup, her organizasyonun ‘sütre gerisi’nde ‘saklanan’ üçkâğıtçıların, kendilerinin ‘bilinmediklerini’ sanmalarına üzülüyorum.

Yanlışlarında, ‘gâvur imanı’ gibi ısrar eden ‘doğrucu’ların, hallerini bir türlü düzeltmemelerine, yapılan uyarların hiç birini dikkate almayan psikiyatrik vaka tiplere üzülüyorum.

Tüm ömürleri ‘lak lak’la geçen, dikkate değer hiçbir fikri ürünü olmayan, özel alanı dışında hiçbir şey yazıp çizmeyen/çizemeyen, sözüm ona bazı akademisyenlerin,  yazılıp çizilenler üzerinden ahkâm kesmelerine, hüküm vermelerine ve eleştiri yapmalarına, kendileri adına üzülüyorum.

Yani Diyorum ki:
Üzülüyorum işte, bazıları üzülmese de…