KML’nin, hemogramda “lökosit” olarak görülen ve kemik iliğinde “miyeloid” adı verilen hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla geliştiğini belirten Dr. Yeğen, hastalığın temelinde 9. ve 22. kromozomlar arasında gerçekleşen özel bir genetik değişim bulunduğunu söyledi. Bu değişimle oluşan Philadelphia kromozomunun ürettiği anormal protein aracılığıyla hücrelerin kontrolsüz çoğaldığını vurguladı.
Dr. Yeğen, KML’nin ilk evrelerinde genellikle belirti vermediğini belirterek,
“Çoğu hasta rutin kan tahlilinde beyaz küre sayısının yüksek çıkmasıyla tanı alıyor. İlerleyen evrelerde halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, ateş ve dalak büyümesine bağlı karın sol üst kısmında dolgunluk hissi görülebiliyor. Bu nedenle erken dönemde yapılan kontroller çok kıymetli” dedi.
Son 20 yılda geliştirilen tirozin kinaz inhibitörleri sayesinde KML’nin artık ölümcül değil, kronik bir hastalık olarak kabul edildiğini belirten Dr. Yeğen, düzenli ilaç kullanımı ve hekim kontrolleriyle hastaların normal yaşam sürelerini sürdürebildiğini ifade etti.
Açıklamasının sonunda Dr. Yeğen, “Herhangi bir şikâyet olmasa bile düzenli sağlık kontrolleri ve kan değerlerinin takip edilmesi gerekiyor. Farkındalık, erken tanı ve tedavi başarısının en önemli adımıdır” diyerek sözlerini tamamladı.