Jeofizik Uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Marmara Bölgesi’nde Gölcük–Yalova-Sapanca hattındaki fayların stres birikimi ve kırılma karakterine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak kuvvetli ve zayıf fay ayrımının depremlerin periyodunu belirlediğini söyledi.
“Bazı segmentlerde 6 metre boşalan stres, bazılarında 3 metreye kadar düşüyor”
Üşümezsoy, faylarda her kırılmada stresin tamamen boşalmadığını, bazı bölümlerde 6 metre, bazı bölümlerde ise 3 metreye kadar düşen stresin ilerleyen yıllarda yeniden birikerek kırılmayı tetiklediğini ifade etti:
“Fayların üzerindeki maksimum stres kırılmaya hazır bekliyor ancak dış stres yükleri sürekli değişiyor. Boşalmayan stres zamanla 9 metre seviyesine ulaşınca yeniden kırılma gerçekleşiyor. Bu nedenle Gölcük fayı bölgedeki en kuvvetli faydır.”
“Kuvvetli fayların periyodu uzun, zayıf faylar daha sık kırılır”
Üşümezsoy, İstanbul’u etkileyen depremlerin periyodunun sabit olmadığını, fayın kuvvetli veya zayıf oluşuna göre değiştiğini vurguladı:
“Zayıf faylar tüm stresini boşaltarak daha sık kırılır. Kuvvetli faylar ise yüksek streslerde kırıldığı için art arda kırılma periyotları uzundur. Bu nedenle 250 yıllık sabit bir kırılma periyodu söylemi doğru değildir.”
Tarihsel kırılmalar hakkında konuştu
Üşümezsoy, Marmara’daki tarihsel kırılmaları şöyle özetledi:
“1509’da Gölcük’teki ana fay 6 metrelik büyük bir atımla kırıldı. Doğusunda kalan Sapanca ve Budurnu fayları ise daha zayıf oldukları için 2–3 metrelik atımlarla kırıldılar. Batısında ise Yalova ve Çınarcık segmentleri bulunuyor. Bu segmentlerde 1776’da Çınarcık fayı kırıldı. 1894’te ise Karamürsel–Gölcük kısmının batı bölümü kırıldı.”
Sapanca fayının 1719’daki kırılmasından yaklaşık 280 yıl sonra 1999’da yeniden kırıldığını belirten Üşümezsoy, 1894’te kırılan segmentin 1999’da oldukça düşük bir atımla stres boşalttığını söyledi.
“Güney segmentte 1999 depremi sonrası stres çok düşük”
Üşümezsoy, Marmara’nın güneyindeki segmentte belirgin bir stres birikiminin olmadığını ifade ederek:
“Bu bölüm 1776’da kırılmış olsa da 1894’te tüm stresini boşalttığı için çatallanmış bölgede 1999 sonrası belirgin bir stres birikimi yok. Yeniden kırılma için gerekli stres koşulu oluşmuş değil.”
“1894 ve 1999 depremleri bölgedeki stresi tüketti”
Son olarak Üşümezsoy, bölgede biriken ana stresin iki büyük depremle azaldığını söyleyerek:
“Gölcük Körfezi’nden İstanbul’un batısına uzanan hatta stresin büyük bölümü 1894 ve 1999 depremleriyle tüketilmiştir.” dedi.
Fotoğraf: İHA/sosyal medya





