Raporda yer alan açıklamalara göre Kurumlar arası iletişimsizlik yaşandığı vurgulanırken, Faya yakın bölgelerde yapılaşmaya devam ediliyor olması, 1999 öncesi inşa edilen yorgun yapılar, Sakarya’da bulunan üniversitelerde deprem jeoloğunun bulunmaması, KAF hattının Hendek-Karadere segmentine dair yeterli bilgi ve çalışmanın bulunmaması, yerleşim yerlerindeki altyapı hizmetlerine ilişkin yeterli tedbirlerin alınmaması, eğitim kurumlarına deprem performans analizi ve güçlendirme için gerçekleştirilen bütçe artışının yetersiz olması, ilimizde tespit edilen riskli yapıların fazlalığı, alan bazlı kentsel dönüşüm yapılamaması, kentsel dönüşüm kanunu kapsamında yeterli çalışmanın yapılamamasına dikkat çekildi.

SIVILAŞMA TEHLİKESİ
Deprem bölgesinde Sakarya’nın en riskli alan sınıfında olduğu vurgulanırken, İmar affı kapsamında vatandaşların riskli yapı tespiti yaptırmak istememesi, riskli yapı tespitinde yerel yönetimlerin yeterli iradeyi koyamaması, imar planlarına esas jeolojik, jeoteknik etütlere uygun yapılaşma olması gerekirken tarım alanlarının imara açılması, ve önlem projelerin yeterli bütçe ayrılmaması gibi zayıf yönler üzerinde duruldu. Yapılan açıklamada; “Şehirde depreme dayanıklı, zemin davranışına uygun yapılar tasarlanmalı ve yapılmalıdır. Erenler ilçesinin, Sakarya Nehri’nin batısında kalan meskun kısmında Bağlar Mahallesi dışında kalan alanın tamamı sıvılaşma tehlikesi açısından önlemli alanda kalmaktadır. Kozluk ve Pirahmetler mahalleleri de sıvılaşma tehlikesi açısından önlemli alanda kalmaktadır. Adapazarı ilçesinin kuzeyinde Karakamış ve Dağdibi mahallelerinin bir kısmı da bu alanlarda kalmaktadır. Arifiye ilçesinde Karaabdiler Mahallesi’nin tamamı ve Arifbey Mahallesi’nin güneyinde yer alan meskun alanın tamamı sıvılaşma tehlikesi açısından önlemli alanda kalmaktadır” denildi.

GÜVEN ALGISI
İRAP’ta, İmar Barışı Yasası ile birlikte binaların güvende olduğu algısına kapıldığı beyanında bulunulurken, “Kamu ve özel sektör çalışanlarından risk azaltma konusunda uzman personelin sirkülasyonu, gerek ve yeterli miktarda bütçenin ayrılamıyor olması, zeminin zayıf ve yorgun binaların ağırlıklı olduğu şehir merkezinde nüfus yoğunluğunun fazla olması, 1999 depremi sonrası tekniğe uygunluğu tespit edilememiş, yeterli kontrolden geçmemiş, doğru mühendislik hizmeti almamış güçlendirme çalışmaları, İmar Barışı Yasası ile birlikte vatandaşın beyanı esas alınarak düzenlenmiş olan yapı kayıt belgelerin vatandaşta binanın güvenli olduğu algısını oluşturması ve yasadaki afet risklerine yönelik eksik hususlar, kırsal alanlardaki yapılaşmalarda mühendislik hizmetinin alınmamış olması risk azaltma çalışmaları için tehdit olarak değerlendirilebilir. KAF Hattının ilimiz içerisinden geçiyor olması ve bu fay mekanizması sebebiyle aşırı ve ani yağışların yaşanması ilimiz için heyelan afetinin en az deprem kadar etkili olduğu/olacağı anlamına gelmektedir” ifadelerine yer verildi. 

BÜYÜKŞEHİR AVANTAJI
GZFT analizi sonrasında çıkan sonuçları da belirten plan raporunda, “Amaç, hedef ve eylemlerin belirlenmesi gerçekleştirilecektir. GZFT analizi değerlendirildiğinde afet risk azaltmasını etkileyen en önemli faktörlerin Sakarya İl’inin KAF hattı üzerinde olması, eğitim eksikliği, kentsel dönüşümün istenen düzeyde yapılamamış olması ve vatandaşın kentsel dönüşüm hususundaki bilinçsiz engellemeleri ve siyasi kaygılar olduğu söylenebilmektedir. Sakarya İl’inin büyükşehir statüsünde olması ise avantaj olarak değerlendirilebilir. İRAP’ın uygulanabilirliğini sağlamak ve ildeki afet risklerini azaltmak için gereken tedbirler “İl Afet Risk Azaltma Planı Hazırlama Komisyonu”na ve/veya İl Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu’na rapor olarak sunulur. Plan yürürlükte olduğu sürece planın değerlendirilmesi devam eder” şeklinde açıklama yapıldı.