Kamu–özel iş birliği (KÖİ) sistemiyle yürütülen projelerin maliyeti, işleyişi ve sağlık hizmetlerine etkisine dair eleştiriler dikkat çekiyor. Uzun süredir tartışılan modelin “konuşulmayan yönları” konusunda bazı uzman ve sağlık çalışanlarının değerlendirmeleri kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
“İdeal hastane kapasitesi aşılmış durumda”
ABD ve Avrupa’da yapılan araştırmalar, verimlilik ve hizmet kalitesi açısından bir hastanenin ideal kapasitesinin 250–300 yatak civarında olduğunu, yatak başına kapalı alanın ise 150–200 metrekare arasında olması gerektiğini gösteriyor.
Bu oran ABD’de bile ortalama 198 m² seviyesindeyken, Türkiye’deki şehir hastanelerinde bu alanın çok daha yüksek olduğu belirtiliyor.
-
Ankara Etlik Şehir Hastanesi: 3.577 yatak – 313 m² kapalı alan
-
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi: 3.704 yatak – 351 m² kapalı alan
Bu veriler, şehir hastanelerinin ölçek olarak uluslararası standartların oldukça üzerinde olduğunu ortaya koyuyor.
“25 yılda 142 milyar dolarlık yük”
Türkiye’de planlanan ve bir kısmı yapımı süren 30 şehir hastanesinin, 25 yıllık kira ve hizmet bedelinin toplamda 142 milyar doları bulacağı öngörülüyor.
Uzmanlara göre yalnızca yıllık kira ve hizmet ödemeleriyle bile her yıl 450–500 yataklı yaklaşık 30 hastane yapılabilecek kapasite bulunuyor.
Projenin kamuya yüklediği maliyet eleştiriliyor
Kamu–özel ortaklığı modeli kapsamında firmalara sağlanan avantajlar şöyle sıralanıyor:
-
Hazine arazilerinin bedelsiz tahsisi
-
Vergi, SSK primi ve faiz teşvikleri
-
%70 doluluk garantisi
-
25 yıl boyunca kira ve hizmet bedellerinin güvence altına alınması
Sorunlar zinciri: yönetim karmaşası, mali yük ve hizmet aksamaları
Eleştiriler şehir hastanelerinin işleyişine ilişkin ciddi sorunlara işaret ediyor:
-
Kamuya yüksek borçluluk ve maliyet yükü
-
Başhekim ile hastane işletmecisi şirket arasında yetki karmaşası ve çift başlılık
-
Şirketlerin kârlılık odaklı yaklaşımı nedeniyle sağlık hizmetlerinde standart dışı uygulamalar
-
Bölümler arası uzun mesafelerin acil müdahalelerde gecikmeye yol açması
-
Hatalı faturalandırma ve usulsüzlük riskleri
-
Niteliksiz personel alımının hizmet kalitesini düşürmesi
-
Doluluk garantisi nedeniyle 112 ve hasta sevklerinin şehir hastanelerine yönlendirilmesi, diğer devlet hastanelerinin işlevsizleşmesi
-
Şehir dışına kurulan hastanelere erişim zorlukları
-
Şirketlerin sözleşmeye aykırı şekilde ticari alanları artırması
Uzmanlar, özellikle Türkiye’de yatak başı kapalı alanın fazlalığının enerji, temizlik, bakım-onarım ve güvenlik giderlerini %40–50 oranında artırdığı, bunun da şirketlerin kazancını ciddi şekilde yükselttiği görüşünde.
“Sistem şirketlerin garantili kârlılığı üzerine kurulu”
Değerlendirmeler, mevcut modelin sağlık hizmetinin odağına hastayı değil, işletmeci şirketlerin ekonomik çıkarlarını yerleştirdiğine işaret ediyor.
Yapılan hesaplamalar, sistemin uzun vadede kamuya ağır bir mali yük oluşturacağını ortaya koyuyor.
“Tamamlanmamış projeler iptal edilmeli, mevcutlar kamulaştırılmalı” çağrısı
Eleştirilere göre şehir hastaneleri modelinin sürdürülebilir olmadığı belirtilirken, henüz inşa edilmeyen projelerin iptal edilmesi, tamamlananların ise acilen kamulaştırılması gerektiği savunuluyor.
Fotoğraf: AA ARŞİV





