Karataş, yazısında geçmişte İstanbul milletvekili olarak görev yapmış bir siyasetçiyle yaptığı sohbeti aktardı. Söz konusu siyasetçinin, siyaset kurumunun geçmiş yıllarda daha vakur, erdemli ve ahlaki değerleri önceleyen bir yapıya sahip olduğunu ancak günümüzde bunun büyük ölçüde kaybolduğunu dile getirdiğini belirtti.

“Ahlak kürsüde konuşuluyor, kuliste unutuluyor”

Yazıda, günümüz siyasetinde yolsuzluk, rüşvet ve çıkar ilişkilerinin ön plana çıktığına dikkat çekilerek şu ifadeler öne çıktı:

  • “Siyaset, çoğu zaman koltuğu koruma sanatı; ahlak ise o koltuğun altında ezilen bir kavramdır.”

  • “Yolsuzluklar ortaya çıkar, birkaç gün konuşulur, sonra unutulur.”

  • “Bizimkiler yaparsa helaldir mantığı, siyasetçinin en sağlam dayanağıdır.”

“Asıl sorun siyasiler kadar halkta da”

Karataş’ın aktardığına göre siyasetçi, halkın hafızasının kısa olmasından ve kolay unutmasından cesaret alıyor. “Halkın sessizliği ve rızası”nın siyasetçilerin işini kolaylaştırdığını ifade eden siyasetçi, ahlakın toplum gözünde “zahmetli bir yük” haline geldiğini vurguladı.

“Bir taraf utanmazlık, diğer taraf suskunluk”

Karataş, yazısında siyaset ve ahlak ilişkisinin özünü şu cümlelerle özetledi:
Bir tarafı utanmazlık, diğer tarafı suskunluk… Siyasetçiler koltuk için ahlakı feda eder, toplum ise küçük menfaatler uğruna bunu görmezden gelir. Böylece siyaset bir tiyatroya dönüşür; sahnede erdem konuşulur, kuliste çıkar pazarlığı yapılır, salondaki seyirci ise alkışlamaya devam eder.

“Yalan, kötülüklerin anasıdır”

Karataş, yazısını şu temenniyle noktaladı:
Allah bu millete yardım etsin, yalan konuşan siyasilerden muhafaza eylesin. Ne zaman insan oluruz? Yalanın kötülüklerin anası olduğunu hatırladığımızda.

KAYNAK: YENİ SAKARYA GAZETESİ
FOTOĞRAF: SOSYAL MEDYA

Kaynak: YENİ SAKARYA GAZETESİ