Sevgili okurlar,

Bu mübarek  oruç ayında sizlerle şöyle yüzeyselde olsa, haber analizlerde bulunalım.. Hani ‘neresinden başlayalım’ diyesim geliyor ya, bir gazeteci, bir yazar için Türkiye’de sıkıntı yok!.. Türkiye’de sıkıntı yokta, Avrupa’da var mı? Aynen öyle, dünya gerçekten büyük bir sınav veriyor..

Haber bombardımanları altında, neyi konuşacağız, neyi irdeleyeceği? İnanın insan şaşırmadan edemiyor..

Türkiye’deki ‘anayasa, başkanlık’ tartışmalarının olası bir ‘referanduma’ gitmemesi için, anayasal bir suça ortak olan CHP tarafı, şu İngiltere’de olanları öğrendikten sonra haklı mı, haklı çıktı!

Allah korusun!

Türkiye’de bir öfke patlaması olursa, bunun altında çokları kalır!..

17 Ağustos 1999 depreminden daha büyük acılar yaşanır!..

Allah korusun!

Bunu neye dayanarak mı söylüyorum?

Toplumun bu kadar gergin, bu kadar ayrışmış, bu kadar politize olduğu dönemlerden birini 1980’lerde yaşamıştık..

O zamanlar işin içinde ‘sağ ve sol’ kavramı vardı..

Güya bir taraf ‘komünist’, bir taraf ise ‘dindar, muhafazakâr ve milliyetçi’ idi!

İnsanlar, gençler nasılda manipüle edilmişti!

Beyinlere işlenen sloganlar, dayatılan ideolojiler ve ellere verilen silahlar, birçok gencimizin hayatına mal oldu! Birçok aile bu acıyı yaşadığı gibi bu enkazın altında yine siyasiler kalmıştı!

Biz o yılları yaşadık!

Biz o yılları gördük!

Biz o yıllarda bir araya gelmeyenlerin, hapishanelerde nasıl işkencelere maruz kaldıklarını ve sonra içine itildikleri bu çamur deryasının farkına vardılar..

Farkına vardılar ama geç kaldılar!

O yıllar geride kaldı, şimdi başka yıllar başladı..

Hala ders almayan insanlarımız var?

Gelişmiş ülkelerin, farklı sömürge anlayışları, yandaşlar ve işbirlikçileri tarafından hala egemen kılınıyor..

Bugün Afganistan, Pakistan, Mısır, Irak, Suriye, Libya, Tunus ,Cezayir ve bazı Afrika ülkelerinde hep aynı senaryo sahneleniyor..

Oyuna gelen, menfaatlerde birliktelik yapan gruplar, kümeler, iktidarı ele geçirmek isteyenler, kardeşi, kardeşe düşürmek isteyenler, bu çatışmalardan nemalananlara hizmet etmekten öte bir şey yapmıyorlar..

Maalesef Türkiye’deki siyasi yetersizlikte buna imkan tanıyor!

Ülkeyi idare etsin diye seçilenler, ’bulunmaz Hint kumaşı’ gibi kendilerine gördüklerinden, ülkeyi ‘Arap-saçına’ döndürmekten başka işe yaramıyorlar!

Biz bu oyunları, pardon bu masalları, bu martavalları daha önce de sergileyenlere tanıklık etmiş idik!

Ders alındı mı?

Ders alınmadığını anlamak için, şu siyasi platforma bakmanız yeterli!..

Ülkenin güneydoğusunda olanlara kafa yormanız yeterli!..

Kentler yakılıyor, kentler yıkılıyor, bombalar patlıyor, patlatılıyor!..

Tüm bunlar, terörün kökünü kazımak için yapılıyor elbet!

30 Yılı aşkın bir süredir, terörün kökünü kazıyamadık!?

Bu politikalar ile kazınacağı hayal!

Bunun bir başka çaresi olmalı!

Evet, bir çaresi olmalı?

İnşallah, İstiklal Mücadelesinden’ zaferle çıkan insanımız, bunu da başarır..

Bu yöntemlerle, bu anlayışlarla, bu bakışlarla, bu siyasi duruşlarla başarılamayacağı ortada!

Ülkenin bir tarafında üzüntü, acı, hüzün ve yas var!

Birçok aile ocağına düşen o terör ateşi, hayatı çekilmez hale getiriyor..

Böyle bir dönemde, şah-şahalı, görkemli, kuş sütü eksik iftar sofraları kuranlar, bu sofralarda buluşan mutlu azınlıklar, biraz daha aklı-selim düşünmelidirler..

Bir tarafın ballı, börekli sofralarda buluşması, diğer tarafın buna bakması hoş bir durum değil..

Türkiye, adım, adım bir yere doğru sürükleniyor!

Hala bunun farkında olmayanlar var!

Bakınız, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda milli forma sırtında olan çocuklarımızın, kabiliyet ve becerilerini unutup, onları yuhalayanların istemi sizce ne olabilir!?

Türkiye’de yükselen, bu efelenme söylemleri neyin işareti?

Bu racon kesmelere ne demeli?

Unutmasın ki, başka Türkiye yok!

Birbirimize hoşgörü, tolerans  içinde, sevgi ve saygı bağlamında bakmayı ve tahammülü öğrenelim..

Siyasiler ise daha uzlaşmacı, daha yapıcı, ülkeyi geleceğe taşımanın içinde olmalı..

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının koyduğu hedefler kulak arkası edilmemeli!

Çağdaş, muasır medeniyeteler seviyesini yakalamak için el, ele, gönül, gönüle vermeliyiz..

Bu sağlam atılan köprüleri yıkarak, reddederek bir yere varamayız!

Bakınız, İngiltere’de ‘ AB’de kalalım mı, çıkalım’ referandumu kanlandı!

Bundan bile dersler çıkarmalıyız!..

Dersler!...

 

***

Sevgili okurlar,

Son olarak 63 yılı geride bırakan Yeni Sakarya Gazetesi hakkında bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyorum.

Sakarya’nın serbest kürsüsü olan ve insanımızı bilgilendiren, haberdar eden ve Türkçe dilimize büyük katkı yapan bir okul, bir akademi olan Yeni Sakarya Gazetesi’ni daha çok sahip çıkmalıyız.

Bu bayrağı merhum kurucumuz Hasan Uyar’dan teslim alan ve bugünlere getiren Genel Yayın yönetmeni Zeki Aydıntepe ve arkadaşlarının yükü büyük.

Bir ilin tarihine notlar düşen, aynı zamanda kente sosyal kültürel olgusuna büyük katkılar yapan Yeni Sakarya’ya sadece kent yaşamı içinde olanlar değil, üniversitemiz, iş adamları, diğer kurum ve kuruluşlarımız da sahip çıkmalıdır.

Sevgili yönetmeniz Zeki Aydıntepe,’ Kıt imkanlarla böyle bir gazeteyi her gün hazırlayıp, insanımızın hizmetine sunmayı görev biliyoruz’ diyor..

Gazetecilik mesleğinin mutfağından yetişmiş birisi olarak şunu söylemeliyim ki,

‘medyası güçlü bir il’ daha zengin, daha sorgulayan, kültür çıtasını daha yukarılara çıkarmış bir İl’dir..

63 Yıldır bu kente bilgi akışı sağlayanların yanında olmak hepimizin görevidir.

63 Yıl..

Dile kolay..

Bu vesile ile başta kurucumuz Hasan Uyar olmak üzere, ahirete intikal etmiş Yeni Sakarya çalışanlarına  Allah’tan rahmet, çalışan arkadaşlarımıza, gönül verenlere, destek olanlara da başarılar dilerim..

Saygılarımla..