Yalnızlık, bazen iyidir:

Despotizm de bazen iyidir.

‘Çaresizlik’, insanlara ‘çare’ ürettirir...

Alçaklık ve ahlaksızlığın sınırı yoktur!

Kimsede gözünüz olmasın! Sadece kendinizi görün!

'Karakter' kavramı gâvurlar için bir şey ifade etmez...

Belli yaştan sonra hatıralar, daha bir önem kazanıyor.

Gâvurların kendi aralarındaki işleri gerçekten âdildirler.

Dansözler için dönekliğin ve dönmelerin sınırı yoktur!

Başkalarında gözünüz olmasın. Gözünüz kendinizde olsun.

Katillerle kim işbirliği yaparsa, o da katil sınıfına dâhil olur!

Hayat, 'yük' demektir: Farklı yükler, farklı hayatların omzundadır.

Eeee... Her zaman kuş, kafes arayacak değil ya... Biraz da kafes, kuş arasın.

Bütün mesele nedir bilir misiniz? Bütün mesele belden yukarıdaki kafadadır.

Bazen ağzındaki baklayı çıkarması istenecek insanların olması ne güzel olur.

Çok kişi farkında olmaz, ama ‘küçük güzeller’in yanında garibanlar da güzeldir.

Gündemlerini sürekli olarak 'belden aşağı' konularla dolduranların, bir uzman doktora uğramaları gerekir!

Ülkemdeki bazılarının inançlarının güçlenmesi ve kuvvetlenmesi için daha çık Tanrı edinmeleri gerekiyor.

Rezilliğin, yalakalığın, yaltakçılığın, putçuluğun, putperestliğin, kuyruk salama becerisinin ve ahlaksızlığın sınırı yoktur!

Hiç bir canlı kalıcı değildir. Her nefis ölümü tadacaktır... Böyle biline ve unutulmaya… Öteler âlemine gidenler gitti, ibret olsun kalanlara...

Bazen öyle olur ki; ‘yanlış’ adamlar da ‘doğru’ söz söyleyebilirler. Onların o doğruyu söylemiş olmaları, kendilerinin ‘yanlış’ olma özelliklerini ihlal etmez...

İtleri ve köpekleri (fizikî it ve köpeklerden özür ile) iyi tanıyan bir KÖKSAKAL, şöyle demiş: İtler ve köpeklerin de kuyruk sallayıcısı (taşeron) it ve köpekleri vardır...

Garip ki ne garip… Yıllarca 'kader birliği' yaptıktan sonra, altına kendine göre 'önemli' bir makam verilen birileri, önceki dostları için 'hasbelkader bir araya gelmiş topluluk' nitelemesi yaptıktan sonra, altından sandalye alınıyor... Ve o birileri, artık 'hasbelkader bir araya gelmiş topluluk' içinde bile kendine yer bulamayıp, orada burada aylak-aylak dolaşmak zorunda kalıyor... Yazık, çok yazık...

Âhh, ah…

Ah ki na ah…