SANAYİ İLE TANIŞMA VE TİCARİ SERÜVEN
10 yaşında ticaretle tanışan ve başkentte doğup büyüyen Özüuğurlu, büyükşehirde yaşamanın ve Türkiye’nin nabzının attığı bir şehirde büyümenin hayatında çok büyük katkılar oluşturduğunu ve babasının elinden tutup sanayiye götürdüğünü dile getirdi. Babası Salih Bey’in sanayinin en zor olduğu ve şartların bugünkü kadar elverişli olmadığı bir dönemde üretim yaptığını, çocuk yaşında babasının yanında ve ustalarla büyüdüğünü, zorlu süreçlerden geçerken babasını asla yalnız bırakmadığının her zaman ve her koşulda destekçisi olduğunu söyleyen Özüuğurlu, ‘Ustalar beni sevmek için yanağımı sıktığında yüzümde emeğin asıl simgesi olan kara lekeler kalırdı. Bu lekeleri gördükçe sanayiye gelmeye daha çok heves ederdim’ ifadeleriyle sanayiyle tanışmasını ve babasıyla birlikte omuz omuza süren ticari serüvenini anlattı.

MARKAYI KALICI KILMA ÇALIŞMALARI
Babasının ilk olarak ürettiği ve üzerine marka koyduğu meyve sıkacağının hala bünyelerinde bulunduğunu belirten Sayın Özüuğurlu, geçmiş dönemde ailesinin eski komşularına hediye olarak götürdüğü meyve sıkacaklarına ulaşıp bu paha biçilmez, altın değerindeki 62 yıllık meyve sıkacaklarını hala sakladığını belirtti. Vehbi Koç’un, babasına tavsiyeleri üzerine marka konusunda düşünmeye başlayan ve sonucunda babasının, iki yakın arkadaşı simgeleyen Cancan isminde karar kıldığını, Cancan markasının bu şekilde hayat bulduğunu ve marka hikayesinin Vehbi Koç’un öğütleri üzerine şekillendiğini söyleyen Tunç Bey, ‘Bu hikâye sayesinde markanın önemini ve markayı kalıcı kılmak adına çalışmaya koyuldum. Gerçek bir markalaşma tamamen müşteri memnuniyetleri ve pozitif olgular üzerinde şekilleniyor’ dedi.

‘İSTANBUL HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI’
Yahya Bakır’ın ‘Sadece sanayici olmakla birlikte kalmayıp sosyal medya ve iletişim üzerinde eğitim alarak gelişmeyi, gelişmekle birlikte kurumsal kültür oluşturmaktaki bu hassasiyetinizin, sivil toplum kuruluşlarına karşı verdiğiniz önemin sebebi nedir?’ sorusunu ‘Geçmiş dönemde ürünümü geliştirmek ve pazarlamak amacıyla neler yapacağımı düşünüyordum. Sürekli insanlarla fikir alışverişi yapıp deneyimlerinden faydalanıyordum. 13 yaşında meyve sıkacaklarını İstanbul’a götüreceğimiz bir dönemde, babama meyve sıkacaklarını benim götürmek istediğimi söyledim. Babam bana özgüven aşılamak için beni İstanbul’a göndermeye karar verdi ve İstanbul’a gidişimle birlikte hayatımın dönüm noktası gerçekleşti. İstanbul’a indiğim gibi gelecek hayalleri kurmaya başladım ve bu şehrin işimi büyütmemde yardımcı olacağını düşündüm’ ifadeleriyle küçük yaşına rağmen işlerini büyütmekte kararlı bir duruş sergilediğini söyledi.

‘ARTIK BİZ DE DÜNYA PAZARINDAYIZ’
İnsanlarla istişareler ederek ürününü satmak amacıyla yola çıktığında karşılaştığı anılarını ve sivil toplum kuruluşları ile tanışma hikayesini anlatan Tunç Özüuğurlu, müşterilerden gelen talepleri ve gerçek bir marka olduğunu anladığında yurt dışına ürün satmak konusunda düşünmeye başladığının söyledi.
Özüuğurlu, ‘Yurtdışına ihracatlar çok farklı yapılıyor ve dikkatimi çok çekiyordu. Ürünlerim insanların hayatlarını kolaylaştıran ekipmanlar olduğu için işleri kolaylaştıran mutfak ekipmanları sloganı ile gözlemler yapmaya başladım, hangi ülkelere, nasıl ihracat yapmalıyım? sorularının cevaplarını aradım ve çeşitli fuarlara katılarak artık bizde dünya pazarındayız, dedik.’ sözleriyle yurtdışı ihracatının nasıl başladığını anlattı.
Programın devamını ‘Şehir Konuşuyor’ sosyal medya hesaplarından ve Yeni Sakarya Gazetesi ve internet sitesinden takip edebilirsiniz

Editör: Haber Merkezi