Sosyal medyada kusursuz güzellik, zayıflık ve mükemmel görünme isteği giderek yaygınlaşırken, bu durum özellikle gençler arasında kaygı ve takıntıya dönüşebiliyor. Sosyal medya kullanım yaşının düşmesiyle birlikte güzellik algısındaki baskının çocuk yaşlara kadar indiği görülüyor.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Sapanca Meslek Yüksekokulu öğrencisi Zührenaz Gültekin’in, çocuklar ve gençler üzerindeki güzellik takıntısını ele alan çalışması kapsamında sorularını yanıtlayan Psikolog Ayşegül İşitez, sosyal medya ve çevresel faktörlerin bu süreci hızlandırdığını belirtti. İşitez, internet ortamındaki filtrelerin yayılma hızının, güzellik takıntısının yayılma hızına benzediğini ifade etti.
Gençlerin sürekli “mükemmel” olarak sunulan yüz ve bedenlerle karşılaşmasının zamanla bu görüntülerin bir standart gibi algılanmasına yol açtığını söyleyen İşitez, sosyal medyada beğeni sayılarının görünüşü adeta bir performans alanına dönüştürdüğünü vurguladı. İşitez, “‘Güzel miyim?’ sorusunun yerini zamanla ‘Yeterince iyi miyim?’ kaygısı alıyor,” sözleriyle yaşanan dönüşüme dikkat çekti.
Güzellik algısının çocukluk döneminde şekillendiğini belirten İşitez, bu süreci şu sözlerle anlattı:
“Güzellik algısı yumuşak bir hamura benzer. Çocuklar erken yaşlarda dünyayı yetişkinlerin gözünden okumayı öğrenir. Evde söylenen sözler, bedenle ilgili yapılan yorumlar, medyada görülen görüntüler ve arkadaş ortamındaki küçük şakalar bile bu algının temel taşlarını oluşturur.”
Eleştiri, kıyaslama ve tek tip bedenin övüldüğü ortamlarda güzellik algısının katılaştığını ifade eden İşitez, bunun çocuğun kendine dair olumlu yönlerini gölgeleme riski taşıdığını söyledi. Ergenlik döneminde beden algısının neden daha hassas olduğuna da değinen İşitez, bu dönemin hem bedensel hem de kimliksel değişimlerin yoğun yaşandığı bir süreç olduğunun altını çizdi. Akranlardan gelen geri bildirimlerin gençler üzerinde sanılandan çok daha büyük etkiler yaratabildiğini belirtti.
Gençlerin beden algısıyla ilgili yaşadıkları kaygıları çoğu zaman anlamlandıramadıklarını dile getiren İşitez, psikolojik danışmanlığın bu noktada güvenli bir alan sunduğunu söyledi. Danışmanlık sürecinin, gençlerin kendilerine dair düşüncelerini keşfetmelerine ve bedenlerine karşı daha şefkatli bir bakış geliştirmelerine yardımcı olabildiğini ifade etti.
Ailelerin rolünün önemine de dikkat çeken İşitez, psikolojik desteğin ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını daha iyi anlamalarına katkı sağladığını belirtti. Güzellik takıntısının olumsuz etkilerinin azaltılabilmesi için ailelerin, eğitimcilerin ve medyanın daha bilinçli bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini vurgulayan İşitez, toplumun tüm kesimlerini daha duyarlı olmaya çağırdı.





