Meriç’in sırdaşı, Tuna’nın yoldaşı, İstanbul’un arkadaşı Filibe.

Güzeller güzeli Filibe, yeşiller yeşili Filibe, hikmetler hikmeti Filibe.

Osmanlı küçük hesapların ve alınganlıkların devleti olmadığından “büyük” kalmış asırlarca; İkonya’ya “Konya” demiş, Stampolis’e “İstanbul”; Kayzer’in şehrine “Kayseri” demiş Simirna’ya “İzmir”. Skopya’yı “Üsküp” yapmış İznikmid’i “İzmit”. Olanı “değiştirmemiş” sadece “kendi ağzı”yla söylemiş geçmiş.

Büyük İskender’in babası II. Filip’in şehrine de “Filibe” demiş çıkmış.

1364’te Lala Şahin Paşa katmış Devlet-i Aliye-i Osmaniye’ye. Çünkü bilinirmiş ki Filibe’yi alan Üsküp’ü de, Niş’i de Tuna’yı da “ancak” elinde tutabilir.

Bulgaristan’ın bu en güzel en stratejik, en tarihi şehri, önem ve ağırlığını Osmanlı’da da sürdürmüş; bir yandan ticaret yolları üzerinde olduğundan “tüccar şehri” olmuş, diğer yanda “âlim ve fâzıllar” şehri olmuş güzelim Filibe.

Bağlık bahçelik bir ovanın ortasında, dokuz tepeye kurmuş Osmanlı, üç tepeli şehri: - tepelerin adları da ne kadar bizdendir ya Rab - Canlı Tepe, Boz Tepe, Cambaz Tepesi, Saray Tepesi, Nöbet Tepesi, Saat Tepesi, Pınarcık Tepesi, Gözcü Tepesi, Valeli Tepesi.

II. Beyazıt dönemi (1.489) Filibe’si, 26’sı Müslüman, 4’ü Hıristiyan, 1’i de Roman olmak üzere; 31 mahalleden oluşmaktadır. Evliya Çelebi Türkçesiyle “Filibe tüccar oğlu tüccarlar” şehridir.

Hanlar, hamamlar, bedestenler, çarşılar, çeşmelerle donatmış şehri Osmanlı; imaretler yaptırtmış “gelip geçenin –hiçbir soru sorulmadan – yiyip içip konakladığı… Mektep medrese kurmuş dört bir yana, tekkeler kervansaraylarla süslemiş dört bir yanı; - bugün büyük oranda binaları ayakta olan “bizim kurumlarımız”dan söz edelim kısaca- Dede Mektebi (1487), Karagöz Paşa Medresesi, Sehabaettin Paşa Medresesi, Çelebi Ömer Paşa Medresesi, Hacı İsmail Ağa Medresesi… ve daha onlarcası; Evliya Çelebi, döneminin Filibe’sinde 71 mektebin varlığından söz eder.

Evliya Çelebi altı han, Koca Mustafa, Şehabeddin Paşa, Ulu Camii ve bir çok imaretten, başta Hünkâr ve Tahtakale Hamamı olmak üzere bir çok hamamdan söz eder.

Filibe uzun asırlar sivil mimari özellikleriyle tipik bir Bursa iken bugün büyük oranda “Türklüğü”nü yitirmesine rağmen Balaban, Bayatova ve Bakalov evleri cumbalarıyla hâlâ Türk, hâlâ Osmanlı, hâlâ Müslüman’dır.

Halkın “Cumanın atası” anlamında “Cumayata” adıyla isimlendirdiği Ulu Camii, şehre I. Murat Hüdavendigâr’ın hediyesidir ve hâlâ tüm görkemiyle ayaktadır çok şükür; Evliya Çelebi’nin söz ettiği 51 camiden de İmaret Camii’yle birlikte ayakta kalan üç beş camiden de biridir.

Kale ve çevresi hâlâ “biz” kokar, bacalardan “biz” tüter, cumbalardan “bizim” bakışlar bakar, tarihi sokaklarda “bizim” izlerimiz vardır.

Filibe bizi özler, biz Filibe’yi.

Filibe Yahya Kemâl’ın “akıncı”sının yolunu gözler bir süredir, “Akıncı” da Filibe’nin hayaliyle.

Sakarya’nın Meriç’i, Fırat’ın Tuna’yı gözlediği gibi.

Gözlediği ve özlediği.

Allah kavuştursun.