Dünyanın ve ülkemizin zor bir süreçten geçtiği şu günlerde, 12 aylık bir salgın dönemini geride bıraktık. Bir yılı aşkın bu süreçte sağlık çalışanlarının ve vatandaşlarımızın topyekûn verdiği mücadeleyi, yoğun bakım ünitelerinde neler olduğunu görevlilerin ağzından öğrenmek istedik. 14 Mart Tıp Bayramı hasebiyle İl Sağlık Müdürü ve çalışma arkadaşlarıyla röportajlar gerçekleştirdik.

İl sağlık Müdürü Sayın Doç Dr. Aziz Öğütlü, Sakarya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı sayın Dr. Yaşar Çatalbaş, Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı sayın Uzm Dr. Selin Tunalı Çokluk, İl Ambulans Servisi Başhekimi sayın Uzm. Dr. Necip Gökhan Güner, Anestezi ve Reanimasyon Yoğun Bakımlar Sorumlusu sayın Prof. Dr. Ali Fuat Erdem ve Yoğun Bakım Servisi Hemşireleri, yönelttiğimiz soruları içtenlikle yanıtladı.

Yahya Bakır: 12 aylık Pandemi sürecini değerlendirir misiniz?

Sakarya İl Sağlık Müdürü Doçent Doktor Aziz Öğütlü: A.Ö- Dünyanın yaşadığı zorlukları aynı şekilde ülkemizde ve şehrimizde de görüyoruz fakat ülkemizin en büyük avantajı; bu salgının yayılmaya başladığı anda, ciddiyetini anlayan bir Sağlık Bakanımız ve Cumhurbaşkanımız olması. Bu ciddiyetler anlaşılarak tedbirler alındı. Salgının Türkiye’ye girişi biraz daha geç oldu, sonraki süreçte de sağlık sistemini sıkıntıya sokacak derecede yüksek bir pik yaparak ilerlemedi. Alınan tedbirlerle özellikle sınırların kapatılmasıyla hastanelerdeki yoğun bakım yataklarının sayısı yeterliydi, birçok ülke bu sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. İnsanlar sokaklarda, koridorlarda yattı ve hayatlarını kaybettiler. Bazı ülkelerde otellerin kapısına mühürler vuruldu, içeride neler olduğu bilinmiyor. Çok şükür! Biz bereket olarak bildiğimiz yaşlılarımıza sahip çıktık, onları yaşatmak adına her türlü fedakârlığı yaptık. Salgınında alınan tüm tedbirler belki ülkeye zarar verecek de olsa insan sağlığı ön plandadır diyen bir idarecimiz olduğu sürece bu salgın Türkiye’de çok büyük etkilere varmadan atlatılmış olacaktır. Yavaş yavaş sona geliyoruz.

Y.B-Türkiye, Covid tedavisi sürecinde nasıl bir uygulama gerçekleştiriyor?

A.Ö- Yurtdışında arkadaşlarımız var onlarla temas halindeyiz. Ülkemizde Hasta olduğumuzda bizi evden alıp hastaneye getirecek 112 ambulansı ve hastaneye geldiğinde yapılan PSR testleri dahil tüm testlerin bedava olduğu, bir tez konulduğunda tedavinin ve tüm ilaçların bedava olduğu bir sistem var. Ve bu sistem, hemen hemen hiçbir ülke yok. Bu da çok büyük meblağları gerektiriyor nüfusu az sayıda olan ülkeler dışında bunu yapabilen ülke gerçekten yok. Ülkemizde aşı dahil olmak üzere her şeyi tamamen bedava. Covid sürecinde evden alınıp hastaneye getirilip entübe süresi de dahil olmak üzere bu aşamaların hiçbirinde faturalandırılmıyor, bu süreç sigortası olmayanlar için de geçerli.

Y.B- Pandemi sürecinde sağlık çalışanların yaşamlarını ciddi anlamda kısıtlandı ve zor bir süreç üzerinden devam etti. Sağlık çalışanlarının psikolojileri ne durumda, neler hissediyorlar?

A.Ö- Bu durum, bir askerin savaşı gibi, tatbikatı hep yapıyorduk ancak gerçek savaş salgında görülüyor. Bütün sağlık çalışanları, tıbbi sekreterimizden, temizlik personelimize, güvenliğimize, hemşirelerimiz, doktorlarımız, sağlık memurlarımız, tüm sağlık çalışanların hepsi elini taşın altına koydu ve gönül vererek çalıştılar. Tüm sağlık çalışanları çok yoruldu ancak hepsi ulvi bir görev için çalışıyor. Bizim davamız ulvi bir dava. Sağlık çalışanlarımız ailelerinden uzak kaldı, evlerine dahi gidemedikleri zamanları yaşadılar, moralinin bozulduğu, depresif haller yaşadığı süreçler geçirdiler.

Y.B- Bu süreçte otellerini yurtlarını açanlar oldu şehirden gerekli desteğin alındığını düşünüyor musunuz?

A.Ö- Bizim milletimizin genetiği bozulmadı sürece bu dünyada hiçbir ülke bizim ülke yapımıza tehdit oluşturamaz. Milletimizin genetiğinde öyle güzel bir şifre var ki; zor durumlarda bir araya gelme alışkanlığı ve kültürüne sahip bir milletiz. Salgında çok zor bir durum. Yurtlar, oteller kapılarını açtı ancak devletimiz de çok güçlü devletimizin Sakarya’da tüm memurları misafir edecek kadar yurdu mevcut. Fakat şehrimizdeki insanların yardımsever duyguları da görülmeyecek gibi değil. Su yardımından, gıda yardımını kadar akşamları tepsi tepsi börek getiren hanımefendiler vardı. Bizlere siz yeter ki dışarı çıkmayın, çalışıyorsunuz, bizler evdeyiz sizler burada çalışıyorsunuz. Ne isterseniz, neye ihtiyaç duyarsanız bizler getiririz, diyen vatandaşları gördük.

Y.B- Pandeminin 12. ayında bir değerlendirme yapıldı ve kısmi açılmalar yaşandı. Bazı şehirlerde kurallar değiştirildi ve bazı yetkiler verildi. Biz Sakarya olarak üzüldük, bizim hizmetler konusunda bir sıkıntımız yoktu ancak rakam kırmızı geldi. Sizce neden bizim şehrimiz kırmızı kategoride kaldı?

A.Ö- Sakarya’da vaka sayıları 1500’e kadar çıkmıştı ve 100’e kadar düştü biz vaka sayılarını bu denli düşürmüşken ve o dönemde hastanelerde yoğun bakım yatak sayısında sıkıntıları vardı. Şimdi bu yoğunlukların hepsi geride bırakılıp normale dönmeye başladığında poliklinikler açıldı ve bu sırada yoğun bir aşılama çalışması da gerçekleştirildi, dolayısıyla şu anda herhangi bir sıkıntı yok ancak kriterleri Bakanlık öyle bir denk getirdi ki; vatandaşlarımız bu durumdan daha da etkilensin daha çok bu işe sahip çıksın istenildi. Türkiye’de Pandemi sürecinde vaka sayılarında hep ileride giden bir şehir olmamıza rağmen ocak ayında orta riskliydik ancak son iki haftada mobilize bir şehir olduğumuz, İstanbul’a, Ankara’ya yakınlığımızdan dolayı ticari faaliyetlerin de yoğun bir şekilde yaşandığı bir il olduğumuz hasebiyle tüm yolların kesiştiği bir yerdeyiz. Dinlenme tesislerimiz çok fazla ve buralar hiç kapanmadı. Bu şartlar yüzünden dezavantajlar yaşadık bu yüzden de iki haftalık bir süreçte sınırda çıktığımız için kırmızı olduk. Şehrimiz bu işinde üstesinden gelecektir, buna inanıyorum.

Y.B- Aşının güvenilirliğiyle ilgili toplumda birtakım tartışmalar var. Aşı güvenli mi?

A.Ö- Aşı kesinlikle güvenli. Bu çalışmaları biz yaptık, yabancılar yapmadı. %83 etkinliği var. Ölümden, hastaneye yatmaktan, yoğun bakımdan %100 koruyor. Bu aşının güvenlik çalışmaları yapıldı. Cumhurbaşkanımız, Sağlık Bakanımız, tüm siyasi parti liderlerimiz ve sağlık çalışanları olarak bizler aşı olduk. Yaptığımız çalışmalar dışında aşının güvenliği hususunda yapılabilecek başka bir çalışma yok. Şu anda maalesef Sakarya’dan daha çok beklenti içindeyiz. Son bir gayretle hala aşı olmamış büyüklerimiz varsa 182 arayıp bildirsinler, biz evlerine kadar gidiyoruz.

Y.B- Sizin şahsınızda tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyoruz. Fedakarlığınızın, emeğinizin, gayretinizin farkındayız. Çok teşekkür ediyoruz.

A.Ö- Biz teşekkür ederiz. Ellerinize, emeğinize sağlık.

Y.B- Pandemi sürecinde bu sonuçlarla karşılaşacağımızı tahmin ediyor muydunuz?

Sakarya İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanı Doktor Yaşar Çatalbaş: Bu süreç ilk başladığında çok fazla bilinmezlik vardı ve ürküyorduk. İlk başlarda vaka sayıları çok yüksek olmamakla beraber yeni bir süreç ve yeni bir bilinmezlik olduğu için hepimizde bir tedirginlik başlamıştı ancak sağlık personellerimiz bu sürecin üzerinden geldiler. İlk olarak mart dönemini sorunsuz bir şekilde geçirdik, devamında bahar dönemi ile birlikte vakalar azaldı. Yaz döneminde Sakarya ili olarak vakaları tam anlamıyla sıfırlayamadık ancak 3-4 vakaya kadar düştüğümüz dönemler oldu. Sürecin devamında tekrar eylül ayı gibi vakaların artmaya başlamasıyla yeni bir sürece girdik ekim ayının ikinci yarısından başlayıp çok kötü bir kasım ayı geçirdik. Kasım ayında tüm Türkiye’de olduğu gibi bizim elimizde de yoğun bir vaka artışı yaşandı. Solunum yoluyla bulaşan bu virüs kapalı mekanlarda hızlıca yayıldı insanlarımız sokağa çıkma yasa ile birlikte evlerde vakit geçirmeye başladı ve evlerde insanlar birbirlerine gidip gelmeyi bırakmadılar. Çalışmalarımızda tespit ettiğimiz şu anda da bulaşıların %60 oranında ev içi bulaşlar olduğu tespit edildi.

Y.B- 12 ay boyunca çocuğuna, ailesine sarılamayan bir sağlık personeli söz konusu. Sağlık personellerinin şu an ki durumları nasıl neler hissediyorlar?

Y.Ç- Sağlık personelleri de aslında toplumun bir bireyi, çocukları var, günlük yaşamları var, sosyal bağları var. Hayat devam ediyor ancak bunun yanında çok yoğun bir çalışma sürecini de idame ettiriyorlar. Bu süreçte tükenmişlik derecesine gelen arkadaşlarımız oldu. Filyasyondaki arkadaşlar sabah başlıyorlar, gece yarılarına kadar devam ediyorlar çünkü işler ertelenmiyor, bitmesi gerekiyor o günkü çalışma bitmezse hizmeti bırakamıyorsunuz. Birçok personelimiz günlerce evine gitmeden yurtlarda, hayırseverlerin sunduğu yerlerde kaldı. Sağlık personelleri yoğun bakımlarda hastaların hallerini görüyorlar. Bu da onların üzerinde etki bırakıyor.

Y.B- İnsanların hastaneye gelmeden birebir hangi önlemleri almaları gerekir, bu hastalığa yakalanmamak için neler yapabiliriz?

Y.Ç- Tüm hastalıklar için söylüyorum; öncelikle birey kendi hayatını sağlıklı bir şekilde idame ettirmeli, düzenli uyumalı, düzenli beslenmeli, direncini yukarda tutacak şekilde yaşamalı, egzersizlerini, sporunu yapmalı. Covid ise solunum yolu ile bulaşan bir hastalık olduğu için öncelikle insanlarla mesafeli durmalıyız, maskelerimizi yanımızda biri varken çıkarmamalıyız. En önemlisi de kapalı ortamlarda bir araya gelmememiz çünkü bunlar, daha çok devletin tedbirlerinden ziyade kişilerin bireysel alacağı önlemlerdir. Tüm bireyler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirse böyle bir tehdide maruz kalmayacaklardır. Toplumda süper bulaştırıcı dediğimiz kişiler var. Bu kişiler öyle ki 15 kişiye kadar virüs bulaştırabiliyorlar. Bu kişilerin bünyesinde virüs yükü çok fazla oluyor ve bu kişilerin olduğu ortamlarda virüs daha hızlı bulaşıyor.

Y.B- Bu dönemde bir ambulans koordinasyonu yapmak zor mu?

İl Ambulans Servisi Başhekimi Uzman Doktor Necip Gökhan Güner: Bu dönemde doğru hastaya, doğru yerdeki, doğru ambulansı gönderme noktasında sıkıntılar yaşanıyor. Komuta merkezindeki yoğunlukla birlikte bu daha da zorlaşıyor. Arkadaşlarımız artık profesyonel bir hale geldi, herkes ne yapması gerektiğini biliyor. En hızlı şekilde bulundukları istasyondan ayrılıp vaka yerine gidiyorlar ve müdahalelerini yapıyorlar.

Y.B- Özellikle 112 çalışanların ambulanstaki görevlilerin, şoförün, hemşirelerin ve diğer arkadaşlarımızın hayatları nasıl ilerliyor ne tür zorluklarla karşılaşıyorlar?

N.G- Ambulans ve acil sağlık hizmetleri istasyonlarında çalışmanın belirli başlı zorlukları tabii ki var. Biz, insanların evlerine gidiyoruz, kaza yapıyorlar yollara çıkıyoruz, onun dışında çalıştıkları yerlerde iş kazaları oluyor, çalıştığımız yer tamamen saha Sakarya’nın tüm yüzölçümü bizim hastanemiz. Arkadaşlarımız her taraflara koşturuyorlar ve nerede, neyle karşılaşacaklarını hiç bilmeden koşturuyorlar. Pandemi ile birlikte insanlar nasıl bir hastalıkla karşı karşıya kaldıklarını bilmedikleri ve bu hastalıktan çok korktukları için sağlık sisteminin üzerindeki yük ne kadar arttıysa bizim de üzerimizdeki yük çağrı merkezi ve sahada çalışan arkadaşlar olarak kat ve kat arttı. Bu büyük artışı ile birlikte çalışanlarımız, epey yıprandı, psikolojileri etkilendi ancak yazılı olmayan ve gönüllerde olan; acil bir durum, sağlığı tehdit eden bir olay varsa bizim personelimiz sanki sözleşmiş gibi bir motivasyon artışı ile orada olup ellerinden geleni yapma konusunda çok hassaslar. Biz gel demeden dahil herkes göreve hazır bir şekilde bekliyor.

Y.B- Ambulanslar çok basit konular için meşgul ediliyor, bu anlamda vatandaşlardan nasıl bir hassasiyet bekleyebiliriz?

N.G- Covid salgını ilk çıktığında halkımız ve biz doktorlar olarak çok fazla bu hastalığa hâkim değildik. Zaman geçtikçe ve bu hastalığın nasıl bir hastalık olduğunu, hangi semptomları gösterdiğini anlama konusuna daha derin bilgilere sahip olduk. Bu hastalığa yakalanan herkesin ambulansa ihtiyacı yok. Bu hastalığa yakalanmış ileri solunum sıkıntısı olan özellikle bu yaşlı sınıfında daha fazla görülüyor, bu tür hastalarımızın ambulansa ihtiyacı oluyor. Ayakta yürüyebilen, bu enfeksiyonu hafif bir şekilde atlatabilen hastalarımızın bir ambulansa ihtiyacı yok. Bu tür hastalarımız gerekli izolasyonu sağlayıp koruma yöntemlerini tedarik ettikten sonra kendileri de hastaneye başvurabilirler.

Y.B- Toplumdan, yeterli desteği gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Yardımcısı Uzman Doktor Selin Tunalı Çokluk: Bizim ekiplerimiz gece gündüz çalışırken, kendi ailelerini dahi göremezken vatandaşlarımız birbirlerine gidip, akşamları görüşüyor, çay içiyor, günler yapıyorlar. Bunları görmek, duymak bizleri çok üzüyor. Biz vakaları detaylı olarak inceliyoruz. Her vakanın virüsü nereden kapmış olabileceğini ve kimden bulaşmış olabileceğini inceliyoruz. Genellikle incelediğimiz vakalarda bulaşmaların ev bulaşıları olduğunu tespit ediyoruz. İnsanlar kapalı ortamlara girdiklerinde maskelerini çıkarıyorlar. Bu da bizim bulaşıklarımızı çok artırıyor.

Y.B- Sağlık çalışanları olarak çok yoruldunuz mu?

S.T Sağlık çalışanları bu süreçte gecelerini gündüzlerini kattılar ve çok yoruldular. Bu anlamda destek görmek istiyorlar. Vatandaşlar kendilerine biraz daha dikkat etsin ve kendilerini korusun, istiyorlar. Uyacağımız kurallar çok basit. Maske, mesafe ve hijyen! Daha çok çekirdek ailemizde kalacağız, birbirimize gidip gelmeyeceğiz, kalabalık ortamlara girmeyeceğiz, misafirliğe gidilmeyecek, ziyaretler yapılmayacak, aslında kurallar çok basit ve uygulanabilir. Bu yasaklar bir süre daha devam ederse yaz dönemi geliyor, insanlar daha çok açık havalarda bulunacak ve bulaşı daha da azalacak diye düşünüyorum.

Y.B- Hastaların yoğun bakımda yüzüstü yattığı, nefes almakta ciddi anlamda zorluk çeken videolar gördük yoğun bakımlardaki bu görüntüler içinde çalışmak size neler hissettirdi?

Anestezi ve Reanimasyon Yoğun Bakımlar Sorumlusu Profesör Doktor Ali Fuat Erdem: Toplumdaki Covid hastalığının olmadığına dair görüş bildirenler var. Bu hastalığın olmadığını söyleyenler keşke yoğun bakımdaki ambiyansı görebilseler. Yoğun bakımlarda ki hastalar çok sıkıntılı hastalar. Bu kişiler çok ciddi anlamda, özellikle ciddi anlamda akciğer tulumu olduklarında oksijen ihtiyacının artması nedeniyle oksijen sıkıntısı çektikleri için solunum sıkıntısı yaşıyorlar ve bütün organlar etkilenmeye başlıyor. İnsanların ruh hali değişiyor. Hastalar, uzun süre boyunca ailelerini göremiyorlar bu yüzden çok ciddi sıkıntılar çekiyorlar. Burada çok üzücü görüntülerle karşılaşıyoruz.

Y.B- Daha çok kronik rahatsızlıkları olanların bu hastalığa karşı daha az direnç gösterdiği şeklinde görüşler var, bu konuda ne diyecek olursunuz?

A.E- Sakarya’da İl Sağlık Müdürlüğü Başhekimimiz tarafından ciddi anlamda yoğun bakım yatak sayıları artırıldı. Yoğun bakımda yatan hastaların tamamı Covid sebebiyle yatıyordu. Daha önce gripten de ölen insanlar vardı ancak biz yoğun bakımda onlar için bu kadar fazla yatak ayırmamıştık.

Y.B- Yoğun bakım katında temizlikçiden, doktorlara, hemşirelere, hastalara kadar nasıl bir ortam var burada neler yaşanıyor?

A.E- Biz her zaman motivasyonumuzu kaybetmemek adına, birbirimize destekte bulunduk ve bu şekilde çalıştık, bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Buranın sorumlusu olarak beraber çalıştığımız hekim ve hemşire arkadaşlarla, klinik destek personelleri ile birlikte ilk olarak motivasyonumuzu kaybetmeyeceğimiz konusunda birlik sağladık. Eğer motivasyonumuzu kaybedersek hastalara gerekli hizmeti veremezdik. Bizim içimizden de hastalanan ve yoğun bakımda yatanlar oldu. İnşallah bir süre sonra bu iş, tamamen bitecek. Şunu temenni ediyorum ki; umarım yaşadığım hiçbir şeyi hatırlamam. Bu süreç bittiğinde buradaki herkesin anlatacak bir hikayesi olacağına inanıyorum.

Yahya Bakır: Yoğun bakımda atmosfer nasıl?

Yoğun Bakım Hemşiresi İlayda Koyunal:

Burada herkes çok yoğun bir tempoda çalışıyor. Vatandaşlarımızın dikkatli olmalarını istiyoruz. Buradaki sürecin sona ermesi için top yekûn bir mücadele vermemiz gerekiyor.

Yoğun Bakım Hemşiri Şahin Mert:

2,5 yıldır yoğun bakımda çalışıyorum. Covid için tedirgin değilim çünkü en azından burada yatan hastaların Covid olduğunu biliyoruz, ona göre tedbirler alabiliyoruz. Covid geçirdim ancak bana buradan bulaşmadı. Burada daha güvenliyiz. Çok yoğun çalıştık, elimizden gelenin en iyisini yaptık, bu şekilde maskelerle çalışmak çok zor.

Y.B- Buradan çıktığınızda sürdürdüğünüz ilişkiler konusunda zorluk yaşadınız mı? otelde ya da yurtlarda kaldınız mı?

Yoğun Bakım Hemşiresi Nagihan Taşdemir:

5,5 yıldır yoğun bakımda çalışıyorum. İlk vakalar görülmeye başladığında çok sıkıcı bir süreçti, hiç tanımadığımız bir hastalıkla karşı karşıyaydık ve bu yüzden çok tedbirli yaklaşmaya çalıştık. Şu an biraz daha stabil bir durumdayız, daha rahatız, ne yapmamız gerektiğini, hastalığa nasıl yaklaşmamız gerektiğini biliyoruz. Sağlık çalışanları olarak çok zor bir süreç geçirdik. Büyük tedbirler etrafında çalışıyoruz, aldığımız önlemleri dışarıdaki insanların da uymasını istiyoruz. İnsanlar maske taktıkları sürece ve alınan önlemlere uydukları sürece bir sıkıntı olmayacağını düşünüyoruz.

Yoğun Bakım Hemşiresi Demet Kocabaş:

3 yıldır yoğun bakımda çalışıyorum. Covid başından beri de yeni açılan yoğun bakımdayız, orası full olarak Covid yoğun bakımı. Bu sürece alıştık ve öğrendik, ilk başlarda ki gibi değildi. Korunmayı, hastalara bakmayı, tedavi etmeyi öğrendik. Bazı hastaların bilinçleri açık ve korkuyorlar, bizler daima onlarla iletişim halindeyiz. Tüm Covid hastalarımıza en iyi desteği vermek için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Editör: Haber Merkezi