Yolları, yolcuları, seyyahları ve seyahatleri çok seven bir AKSAKAL, son yıllarda ülkesinde yapılan yollara ve burun kıvıran zatlara uzun süre bakmış, bakmış ve şöyle demiş:

- Ahh, ah... Bu yollar var ya, bu yollar... Bu yollar, yol olalı bu kadar nankörü hiç bir zaman bir arada görmedi...

Bir dostunun tanımlamasıyla 'organik' bir KÖKSAKAL demiş ki:

- Öyle zaman olur ki, insanın yanında ağzında bakla tutan, istendiğinde hemen çıkaran bir dostunun olması çok arzu ediliyor.

Ununu elemiş, eleğini asmış bir TOKSAKAL, neden icap ettiyse, şöyle bir cümle kurmuş:

- Bazılarının konuşmaması, konuşmasından çok daha faydalıdır.

Sorgulamayı süreklilik haline getirmiş bir AKSAKAL şöyle bir tespitte bulunmuş:

- Ömürlerinin 50 yılını bir 'YANLIŞ'ın 'DOĞRU' olduğuna inanarak ve ona iman ederek geçirmiş insanların, o 'YANLIŞ'ın 'DOĞRU' olduğuna inanabilmeleri için bir 50 yılın daha geçmesi gerek... Demem o ki, YANLIŞ'a iman edenlerin DOĞRU'yu anlamaları çok zor, hatta imkânsızdır.

Dostlarını ve arkadaşlarını çok seven bir KÖKSAKAL diyor ki:

- Bazı insanların o kadar anlayışlı (!), o kadar nazik (!), o kadar hassas (!) ve o kadar edepli (!) dostları vardır ki, onlar hiçbir dostlarını, hiçbir zaman, rahatsız etmezler. O yüzden de mecbur kalmadıkları sürece, işleri düşene kadar hiç arayıp sormazlar. Ne mutlu öyle anlayışlı dostları olanlara…

Yolları, yolculukları, seyyahları ve gezginleri çok seven bir TOKSAKAL, kendisi gidemediği zaman şöyle dermiş:

- Selâm olsun, yolculara, yolda olanlar ve tüm yollara... Selam olsun, yoldan gelip yola gidenlere...

Kafasına eseni söylemekte bir beis görmeyen bir AKSAKAL şöyle diyor:

- Anayasayı değiştirme konusu tekrar gündeme geldi ya... Bakıyorum, yenilmesine rağmen güreşe hiç doymayan bir PEHLİVAN, daha ortada hiç bir teklif ve taslak yokken bağırıyor: DAYATMA ANAYASASINA HAYIR! Allah, Allah... Nereden biliyor bu, anayasanın değişikliğinin DAYATMA olacağını? Ne garip? Milletin yüzde 99'u bile 'EVET', dese, bu yalancı pehlivanlar yine 'DAYATMAYA HAYIR' diyecekler... Allah akıl fikir ve feraset versin bu zavallılara...

Garip bir KÖKSAKAL diyor ki:
- Bazı sapık, ateist, deist, homo, gey, ahlaksız, dinsiz ve imansız ve dahi İslam ve Millet düşmanı hain mahlûkların, Müslüman Kimliği taşıyan bazı zavallılar tarafından savunulması ne kadar acı...

Kendinden bihaber bir TOKSAKAL döktürmüş (bugün derdi ne ise):

- Bilinir ki balıklar suda olduklarını bilmezler. Onlara bu gerçeği anlatmak için bir an su dışına çıkarmak gerek... Hafızaları balık hafızası gibi olanlara, bazı şeyleri anlatabilmek için, onları sudan bir an çıkarıp, havada boğulacakmış gibi sersemletmektir. Belki o zaman kendilerine gelebilirler.

Makam ve mevkilerin korkunçluğunu bilen bir AKSAKAL şöyle bir tespitte bulunmuş:

- Bazı önemli makamlara hızla çıkanlar/çıkarılanlar, bunu çok defa kendilerden menkul bilirler. Bir süre sonra oradan zemine düştüklerinde, bu durumu uzunca bir süre kabullenemezler ve hâlâ oradaymış gibi kuyruklarını dik tutarlar, kendilerine eski unvanları ile hitap edilmesinden mutluluk duyarlar…

Çok ama çok garip bir KÖKSAKAL bir olayla ilgili şöyle bir tespitte bulunmuş:

- Ne garip... Olayın binlerce kilometre uzağında olan bazıları, olayın bizzat içinde olanlardan çok daha iyi görüyor (!) ve dâhice yorumlayabiliyorlar (!)... Bilmek işte böyle bir hastalık...

Kafeslerden iyi anlayan bir TOKSAKAL şöyle demiş bir zamanlar:

- İnsanoğlu, kendisinin kendisine ördüğü kafeslerin farkında olmaz... Bu tür kafesleri, ancak, kafes dışındaki akl-ı selim sahipleri görebilir...

Ahh ah…

Bu SAKALLILAR olmasa bizim derdimizi kim dillendirecek? İyi ki varlar…