İbn Haldun toplumu tanımlarken çeşitli kavramlar kullanır. Bunlardan ikisi de “Bedevi ümran ve Hadari ümran”  kavramıdır. Bedeviler ziraat, hayvancılık ve ormancılık gibi bir hayatı yaşarlar. Hadarilik ise şehirli kurallı, ekonomik farklılık ve kurallar olarak ele alabiliriz.

Toplumsal yapının değişimi hadarilikte kendini gösterir. Ziraat toplumunda nüfus, eğitim ve aile yapısı daha sade ve kolaydır. Elde ki imkânlar az olduğundan ihtilaf ve problemler de azdır. Aile de eğitim, terbiye ve kurallar zor gözünse de kolaydır.

Günümüz şehir hayatında her türlü erdem ve entrikayı bulmak ve rastlamak mümkündür. Bu sebeple aile de eğitim ve terbiye zorlaşmaktadır. Kadın ve çocuk lehine çıkan kanunlar, ailenin faydasından çok zararına katkı sağlamıştır. Özgürlük denen kelime kötü ve işkenceci aile reisleri sebebiyle kanunların ağına takılmıştır. Ailede eğitim yerine tehdit ve korku hâkim olmuştur.

Köy hayatında ki aile anlayışını aynen devam ettiren büyükler, şehir hayatında bunalıma düşmüşlerdir. Aileler çocuklarının ahlaki eğitiminden çok okul ve diploma önceliğini tercih edince ailede sevgi ve saygı azalmaktadır. Şehir hayatı aileye daha çok zaman, şefkat ve sevgi ayırma zamanıymış. Çocuklar bedevi toplum çocuğu değildir. Anne ve babalarını varlık ve imkânlarıyla değerlendirmektedirler. Evin anahtarı çocuğun ve dedenin cebinde oldukça aile de beraberlik azalmaktadır. Çok anahtar çok özgürlük anlamına gelmemektedir.

Dini hassasiyeti olan ailelerin dini yaşam ve eğitim meselesi aile de sıkıntı ve çaresizliklere sebep olmaktadır. Kimisi sadece mahalle camisine göndermekle, kimisi Kur’an kursuna, kimi ise İmama Hatip okuluna göndererek çocuklarını eğitmek istiyorlar. Çocuklara ağır gelen bu çifte eğitim, bazı ailelerde kırılmalar meydan getiriyor. Kısacası aileler bedevilik ve hadarilik arasında usul farkı sebebiyle çıkmazda oldukları bir gerçektir. Aileler sadece kurs ve okulların adını bilmekte öğrencilerin bildiği gerçeklerden mahrumdurlar. Onların gerçekliğini bilmeyenler, onlara doğru ve beğendikleri yolu seçememektedirler.

Kur’an kursunu giden çocuklar okul derslerinde istedikleri başarıyı sağlama vakti bulamıyorlar. İmam hatip okuluna gidenler ise okudukları meslek derslerinin üniversite seçiminde değerlendirilmeme sorununu yaşıyorlar. Suç çocukların değil, dar çerçeve de ailenin, geniş çerçevede ise yönetenlerindir. Keşke çocuklar isyanlarını aileleri yerine sistem de olduğunu bilselerdi. Ama yaşları çok küçük. Kısacası eğitimin yorgunluğunu masum çocuklar taşımaktadır. Okulların isimlerinin değişmesi, eğitimin kalitesini değil sadece beğenilmesini artırmaktadırlar. Birkaç başarılı öğrenci tüm müfredatı temize çıkaramaz.