Kendinden emin şair.

Kendinden emin mücadeleci şair.

Kendinden emin mücadeleci öğretmen şair.

Kadife sesli kız. Kadife şiirli kız. Kadife dizeli kız. Kadife kalpli kız.

Şiirin ortasından, şarkının sonundan bir ses onun sesi. Onun dizeleri, şiirleri, kitapları. Biraz mahzun, biraz ürkek, bir özgüvenli, biraz esrik, biraz öfkeli. En çok da küskün. Küskün kız, şehirlere, meşru yalanlara, hayatın tıkırtısına.

Şiirler yazıyor o çeyrek asırdır, evet. El yazısıyla bir kadın gibidir her şiiri; özenli, ürkek, su gibi, pırrr yaptırır kalbi olan kuşlara.

Yalnızlığın tarifsiz yalnızlığı içinden bizim için dizeler devşiriyor bir ömür Zeynep. Biliyoruz.

Hemşeriyiz. Aynı göle, Sapanca’ya bakıyor pencerelerimiz. O Arifiyeli ben Beşköprülü. Karşı yamaçlardan. Tanışmamızın üzerinden şöyle böyle bir yirmi sene geçmiş. Şairdi, biliyor, duyuyor, okuyordum onu. Beğeniyordum da. Dergâhta mesela. Henüz şiir kitabı çıkmamıştı daha. Yüz yüze gelmemiştik hiç.

Bir akşam üstü Çark Caddesinde bahçeli bir kafede arkadaşlarıyla kahve içiyordu. 2002 olmalı sene. Muhabbetteydiler yani. Selam verdim. Tanıştık. Ben belediye kültür müdürüydüm o vakit, o çok genç / çaylak (Batılılar çaylakı genç ve yetenekli anlamında kullanıyorlar) bir şair. O gün beni ve kültür işlerimizi okkalı bir eleştirmişti, hiç unutmam. Canı sağ olsun. (Ben de gençken öyleydim. Şimdi yönetici, onu da eleştiriyorlardır korkarım.) Yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı dinleyince eleştirisinin yarısını da geriye almıştı, hatırladığım. Bir daha canı sağ olsun kardeşimin. Sonrasında ya iki kere daha karşılaştık edebiyat etkinliklerinde, ya üç. (Hastalandığı için organize ettiğim Birecik Şiir Akşamlarına son anda katılamamıştı. Kısmet değilmiş.)

Orta bir boy, açık, çok açık, kırmızıya çalan bir ten, muzipçe, zeki, izzetli, iffetli, şefkatli bakan bir çift göz, gözleri kuşatan belirgin ve hilal bir çift kaş, kırmızı beyaz bir yüz, hafif etli bir burun ve etli bir çene, estetik dudaklar… İşte size şair Zeynep Arkan.

Unutmadan; ben onu anatomisine bakarak Abhaz kızı sanıyordum, Gürcü kızıymış meğer. Go yani. Co değil, go. Go Gürcücede kız demektir. Geçen gün Ravayhar go? Diye sordum. Yani Nasılsınız hanımefendi? Dedim. Cevabı peşin: Gayvar. Yani iyiyim. Biraz araştırma, biraz muhabbet, biraz merak derken şairimizin aile arasındaki lakabını da öğrendim: Lamazi Gogo! Türkçesini merak mı ettiniz. Ben de ettim. Google Amcama danıştım, sağ olsun, hatırımızı kırmadı, tercüme ediverdi hemen: Güzel Kız. Ben de lakabına küçük bir ekleme yapıverdim: P’oet’i. Artık o bir Lamazi P’oet’i Gogo! (Not: P’oet’i Gürcüce şair demek.)

Bir küçük hatırlatma: Biz Adaapzarlılar, on yedi dilin konuşulduğu bir şehirde büyüdüğümüz için iyi biliriz, Gürcüler, ta Kafkasya’dan beri, mücadeleci sert hırçın insanlardır. Çok da çalışkandırlar. Mağlubiyeti kabul etmezler kolay kolay. Gürcü güzeli bizim Zeynep Arkan, hem Gürcü kızı olmaktan, hem de dört erkek kardeş arasında büyümekten olmalı, iliklerine kadar mücadeleci ve gayretlidir.

Ana sınıfı öğretmenliği asıl mesleği. Yirmi küsur yıldır da öğretmen zaten. Dört yıldır da İzmit’te bir ana okulunda başarılı bir müdür. Daha doğrusu müdire. Hocânım’ımız o bizim.

Yaşamak taşınmaktır onun için biraz da, yürünmüş terliklerle üstelik.

Geçmiş elleri karıncalanmış dünden ibarettir ona göre. Gelecekse alınyazısını da elbet yanına alıp gitmekten ibarettir. En legali yaşamak, avucumdaki yalan dese de şiir gerçek onun. Harbiden bak.

İmgelerden kül, gül ve tül çıkaran şairimiz o bizim. Buyurun size ispatı: haramiler kadar mihnetsiz / katran karası komşu gözleri / loş ve uzun bir koridor hayatımız / kutsanmış mahremiyetin evinde / kısır kısraklar misali doru / unutulmuş duyguların seslenişi / ayrılığın delici yangını / akışsız bir ırmak / dünyanın köşesiz kıvrımı / bulunmamış dost gibi / hayatın tıkırtısı / gözlerim iki pıtrak çiçeği / kösnümüş kösemenler / yürüyordum sultasında gençliğimin / akrebin yelkovandan şevklendiği / vaktin çocukları / duvarları şaşkın / anlattıkça borçlanıyorum sana / bilmemenin sevinci / bir dilin kırılmış beli / seni hüznüyle ayartacak / borusunu ölüm için çalan sessizlik / dünyayı odasına asıp pencereden bakmayan / içten merdivenli bir kalp / boğaz yangınımla / balondan atmıştım evde beslediğin gölgeleri.

Zengin imgelerin şairi elbet Zeynep Arkan. Eyvallah. Ona ne şüphe. Ama deneme cümlelerini de gizlemiş büyük bir ustalıkla, şiirinin içinde. Örnek mi? Çok. Bir kısmını alayım buraya, örnek olsun diye, tezimize: insanlar koşarak medeni oldular, şehirler kurdular / ses her şeyi içerir / düşünmeden niceliksel kadın sorunsalını / saç-baş-postiş pudralı temennalar / meşru yalanlar / kurduğum saat üşengeç başımda çınlayan kutsal çanı kapitalizmin / artık bulgur yok, el değmemiş ekmek - iyilik dolu şişe suları var dostum - dostluk yok bilardo var / Acın kadar varsın / Her işini bitirmiştir geciken / tarih kendini var kılanı beklerken / gül geç, sıhhatin gafletiyle geçen ömürdür zayi / kalbimin gösterge bilimi soluk / dünya çıkılan bir yer / giden hep eksik bırakır / hangi kapıdan çıksam ikincisi açılır / insan kendi mahvına yatırım yapandır / yağmur, insana yatırım yapan ilâhî bir proje / sağa sola fırlatılmış insan özetleri / herkes egemendi her şeye herkes herkese / kimlik sorununu ikiye bölerek çözen siviller / canı isteyince insan, kendine hizmet eden bir tarih yazar / dijital göstergeli bereket.

Savrulmanın tadına erişmiş şair. Dizelerinde zaman zaman görülen esriklik ondandır biraz da.

Kızdırmayın pek onu, taammüden bir şiir yazar, görürsünüz gününüzü.

Bakmayın Adalı olduğuna, İzmitlileştiğine; Anadolu içlerinde, Tokat’ta öğretmenlik etmişliği de vardır. Çağdaş Çalıkuşu’muz o bizim. Hatta Çalıkuşu’nu çok güzel oynuyorum dizesi bile var.

Zeynep Arkan’ı en iyi, en güzel, en doğru, biz değil de kendi dizesi anlatıyor aslında: beyaz soğuk ve yalnız.

Biraz da bu değil midir yazmak, gelen dilimize kösle davulla.

Her şair bir şiirden ibaretse eğer, benim için Zeynep Arkan Leitmotivedir, her şair bir dizeden ibaretse eğer, benim için Zeynep Arkan tüm ikiler bir olsun tüm üçler kör dizesidir.

Her şair bir renkse eğer, Zeynep Arkan benim için ebrulidir. Her şair bir makamsa eğer, Zeynep Arkan benim için Nihavent makamıdır.

Bildiğini okur kalbim artık ne anladıysa bu dünyadan diyor. Biz ekleyelim devamını:

Kalbi de şiiri kadar, şiirince şiirce güzeldir onun.

Kalbinin güzelliği de şiirinin güzelliğindendir hatta.

Ve ve ve, bir tespit daha: Onun lirizmi bir cinayet sebebidir, söylemiş olalım. Böyle hatırlayın onu.

Acın kadar varsın dizesi de onun, ellerinden öpülesi kederim de.

Ellerinden öpülesi kederlerin şairidir çünkü o. Kederlerimizin. Hepimizin yerine üstelik.

Zeynep Arkan; ellerinden öpülesi kederlerin şairidir o.