Üç hafta önce aramızdan ayrılan kırtasiyeci, gönül adamı Şaban Amca ile ilgili anılar bitecek gibi değil...
Böyle olduğunu gösterir bir elektronik posta düştü Bizim Bahçe'ye Almanya'dan...
"Değerli Zeki Ağabeyciğim,
Malumunuz üzere Sakarya'nın sevgilisi, büyüğümüz Rahmet-i Rahman'a kavuşan Merhum Şaban amcayı kaybettik.
Herkesin kıyısından köşesinden ufak da olsa hatırası olan Merhum Şaban Amca'yla ilgili, benim de bilginiz dahilinde birçok hatıram olmuştur.
Son Türkiye ziyaretimde, yanına Yaşar Kıratlıoglu ile uğramıştık. Yaşar daha ilk girişimizde o bizim meşhur espriyi patlatıverdi.
'Amca, Köroğlu, senin emaneti (Euro paketi) birine kaptırmış' deyiverdi.
Şaban Amca bu sefer heyacanlanmadı, ne hikmetse...
Ve kendine has bir üslup içerisinde şunlar döküldü dilinden: 'Oğlum bırak şu palavrayı da artık gerçekleştir şu işi, getir paketi sen de kurtul, ben de kurtulayım'
'Haklısın Şaban Amca ama her seferinde emanete ihanet ediyorlar. Artık bundan sonra emaneti kendi ellerimle getireceğim. Rahat ol' dedim...
Bunun üzerine 'Ne içersiniz?' diye sordu.
Biz de utanarak kahve siparişi verdik.
Kahveler içildi, muzurluk olsun diye, 'Şaban Amca kahvelerin parasını ben ödemek istiyorum ama (Çerkezlik kültüründe) küçükler böyle tekliflerde bulunurlarsa, ayıp etmiş olurlar' dedim.
Bana, 'Oğlum sen aç karnını doyur önce. Sonra o işleri düşün' şeklinde, kendisinden beklenen espriyi patlatıvermişti.
Yaşar ve oradakilerle gülüştükten sonra, kendisinden müsaade isteyip ayrılmaya gelmişti sıra...
Ne zaman Almanya'ya döneceğimi sordu.
Ben de yeni geldiğimi, daha buralarda olacağımı belirttim.
O zaman 'Hakkını helal et, bir daha görüşüp görüşemeyeceğimiz belli olmaz deyince, "Amma yaptın Şaban Amca kimin gidici olacağını Allah bilir. Bu da nerden çıktı" dedim.
O ise ısrarla "Helalleşelim" deyip duruyordu.
Sanki içine birşeyler doğuyordu.
"Benden yana helal olsun" dedim.
İşte ondan sonra, gideceğime yakın kendisine uğrayıp,vedalaştık ve helalleştik.
Meğer son görüşmemiz olacakmış.
Boşuna helallik istememiş o güzel insan...
Acı ama gerçek...
Şaban Amcamızı kaybettik.
Hepimizin başı sağolsun.
Değerli Zeki Ağabeyciğim, duygularımı sizinle paylaşmak istedim, içim içime sığmasa da...
Şimdi o paket esprisini kime yapacağız...
İşte buna cevap bulmak zor...
Umarım ve inanırım ki Şaban Amca cennette, kendine has tavrıyla tebessüm ediyordur...
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Selam ve saygılar..."
Böyle dile getirmiş rahmetli Şaban Üstüner amcayla son buluşmasını, gazetemizin Almanya Hannover Temsilcisi sevgili Zeki Köroğlu...
Bu vesileyle bir kez daha andığımız Şaban Amca'ya yüce Mevla'dan rahmet, Köroğlu'na ise "Orkideler" gitsin istedik Bizim Bahçe'den...

 

NEREDE O ESKİ DOSTLUKLAR...
Hani derler ya "Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu"
Çok kanallı televizyon yayınları, bilgisayar, internet cep telefonu vs. yeniliklerle iletişim alanı inanılmaz boyutlara ulaştı.
Hal böyle olunca insanlar arasındaki geleneksel dostlukların da rengi, şekli, mahiyeti değişti.
Misafirlikler kalkma noktasına geldi.
Herkesin uğraşı alanları değişti.
Haftanın belli akşamlarında bir araya gelinip yemek yenilen, sohbet edilen, stres atılan o güzelim birliktelikler maziye karışır oldu neredeyse...
Eskiden şehrin belli başlı lokantalarında, şehir eşrafı gruplar halinde bir araya gelir, sohbetin gözünü çıkarırlardı neredeyse...
Masaları ayrılır, çiçeklerle süslenirdi...
Bu geleneği günümüzde devam ettiren bir gruptan söz ediliyor şu sıralarda...
Şehrimizin maruf simaları arasında yer alan Eczacı Mehmet Toplar ve Ali Cerrahoğlu, Mali Müşavir Cemal Tomor, Doktor Atıf Çetin, Sanayici Kemal Demircioğlu ile Cevat Bezek, Mühendis Zafer Adalet, Kaptan Süha İzmirligil, Kırkpınar eski Belediye Başkanı Niyazi Bağdat ve tanınmış işadamı Kuyumcu Ahmet Uzak'tan oluşan grubun mevid-i mülakat mahalli, Kırkpınar'daki GreenBlue Restoran'mış.
Ülkenin içinde bulunduğu hal, kültürel ve sanatsal etkinlikler, ticari ve turistik yatırımlar grubun gündemini oluşturuyormuş.
Sayıları hayli kalabalık iken vefat edenler ve ayrılıp gidenler nedeniyle bir düzinenin altına inmiş...
İlimizin tanınmış simalarına, devam ettirdikleri geleneğin, daha da renkli ve uzun olması adına Bizim Bahçe'den birer demet "Lale" gitsin istedik...

 

ÜÇÜNCÜ KUŞAK BERKÖZ'ÜN YORUMU
24 Ağustos 2011 Pazartesi günü köşe yazımız "Bir Kazım Berköz anısı ve Uzunçarşı" başlığını taşıyordu.
Ailenin üçüncü kuşak temsilcilerinden Ahmet Volkan Berköz'den gelen yorum hayli duygulu ifadeler içeriyor.
Dedesi Kazım Berköz ile ilgili anlattıklarım, aile arasında son derece duygusal bir iklim oluşturmuş...
Hal böyle olunca, ailenin yaşayan büyüklerinden Ali Nihat Berköz'ün (84) tekstil ticaretiyle uğraşan oğlu Ahmet Volkan, diyor ki:
"Zeki Bey Merhaba,
Ben Kazım Berköz'ün torunu, Ali Nihat Berköz'ün oğlu Ahmet Volkan Berköz'üm(37).
Beni tanımazsınız sanırım.
'Bir Kazım Berköz Anısı ve Uzunçarşı' yazınızı, sesim titreyerek ve gözlerim dolarak babamla birlikte okuduk.
Ve o güzel anıları babamla paylaşma sanşı verdiğiniz ve hiç görmediğim, sadece anlatılanlardan tanımaya çalıştığım dedem Kazım Berköz'ü bana en güzel duruşlarından biriyle hatırlattığınız için, size teşekkür etmek istedim.
İstanbul'da tekstil sektörüne numune hazırlayan bir fimanın sahibi olarak ticaret hayatımı sürdürmekteyim. 2000 senesinde başlayan ticaret hayatımın ilk gününde Babam ''Oğlum, küpünü iki şekilde doldurursun: Kürekle ve çay kaşığıyla... Kürekle doldurursan çabuk dolar ama nasıl boşalır, bilemem. Ben çay kaşığıyla doldururum, uzun sürer ama bereketli ve tamamı helaldir'' diye öğütlemişti.
Daha sonra şöyle devam etti: 'Deden Kazım Berköz'e bir komşusu gelir ve kefillik ister. Deden de kıramaz ve kabul eder. Gel gör ki adam borcu ödeyemez. Haciz memurları Kazım Berköz'den tahsilatı yapar. Aynı akşam o da bizi toplar. Bakın evlatlar, ticaret hayatında kefalet müessesesi diye bir şey vardır ki, çok tehlikelidir. Kefil olduğunuz borç, umulmadık bir zamanda kapınızı çalar. İşte o gün zora düşmemek için kimseye, babanız olsa bile kefil olmayın. Talepte bulunan dostunuza güveniyorsanız, para verin. Yok güvenmiyorsanız, yalan da söylemeyin. Açın kasanızı gösterin, var ama sana veremem' der.
Yazınızı okuduktan sonra bu, kulağa küpe olacak öğütlerin kaynağını daha iyi anladım.
Doğruluk ve dürüstlük, ne yazık ki günümüzde bir marifet olarak ortaya çıkmakta...
Bunun farkına varabilmek de bir şanstır diyerek, bildiğim bu yolda devam edeceğim.
Bir kez daha teşekkürler, Berköz Ailesi'ni onore ettiğiniz ve kimin mirasını taşıdığımızı hatırlattığınız için..."
Evet...
Böyle duygusal bir yorum geldi üçüncü kuşak Berközler adına, Ahmet Volkan Berköz'den...
İsterdim ki, bu duyguları gazetemizin eski Yazı İşleri Müdürlerinden rahmetli bacanağım Ali Suat Berköz de paylaşsın...
Ama ne yazık ki O, hayatta değil.
Berköz Ailesi'nden olup da, aramazda bulunmayanlara rahmet, geride kalanlara, genç işadamı Ahmet Volkan Berköz şahsında selam olsun deyip, Bizim Bahçe'den iri bir demet "Menekşe" gönderelim istedik...