Sosyal medyada, bilhassa Twitter’da gezinirken en çok imrendiğim hadise ulusal çaptaki kitap fuarları oluyor…
Büyükşehir belediye başkanları düzenleyecekleri kitap fuarlarına davet ediyorlar vatandaşları…
Yayınevleri hangi hafta hangi fuarda olacaklarını duyuruyor…
Gerek yazar ve şairler, gerekse gazeteciler “Şu gün şu fuardaki söyleşiye katılıyorum. Şu gün şurada imza günüm var” benzeri paylaşımlar yapıyorlar…
Bu kitap fuarlarının tamamı Büyükşehir Belediye başkanlıklarınca düzenleniyor…
İllerin valilikleri ve üniversiteler de bu organizasyonlara destek veriyor…
İstanbul, Ankara, İzmir’i hiç saymıyorum…
Bu üç şehirdeki fuarların sayısı belli değil…
Diğer büyükşehirlerin de tamamında ulusal kitap fuarı düzenleniyor…
Bursa’da 17 yıldır kitap fuarı düzenleniyor…
Adana’da 12 yıldır düzenleniyor …
Kocaeli’de 11 yıldır düzenleniyor …
Antalya’da 10 yıldır düzenleniyor …
Malatya’da 8 yıldır düzenleniyor …
Diyarbakır ve Edirne’de 7 yıldır düzenleniyor…
Kahramanmaraş, Trabzon ve Samsun’da 6 yıldır düzenleniyor…
Muğla ve Mersin’de 5 yıldır düzenleniyor…
Mardin’de 4 yıldır düzenleniyor…
Gaziantep, Kayseri, Şanlıurfa, Van, Hatay, Denizli, Manisa ve Eskişehir’de 3 yıldır düzenleniyor…
Aydın ve Erzurum’da 2 yıldır düzenleniyor…
Balıkesir, Tekirdağ ve Konya’da da bu sene itibariyle kitap fuarları düzenlenmeye başlandı…
Şimdi sıkı durun…
Türkiye’deki 30 büyükşehir arasında ulusal çapta kitap fuarı düzenlenmeyen tek il Sakarya…
Evet Sakarya!
İki tane üniversitesi, 100 binin üzerinde üniversite öğrencisi olan bu şehirde ulusal kitap fuarı düzenlenmiyor…
Diyeceksiniz ki kitap fuarı düzenlenmiyor çünkü şehirde fuar alanı yok!
Aynen öyle…
Sakarya’da maalesef bir fuar alanı da yok…
Sakarya’da şu an itibariyle kongre ve konser salonu da yok…
Sakarya’da raylı sistem taşımacılığı da yok…
Üç AVM haricinde hafta sonu ailenizle birlikte gidebileceğiniz, keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer de yok…
Bırakın büyükşehirleri, küçük şehirlerde bile olan birçok şey maalesef bizim ilimizde yok…
Çünkü Sakarya “yokların şehri…”
Adeta bir mahrumiyet bölgesi Sakarya…
Bunları söyleyince kızıyorlar, güceniyorlar, bu şehre haksızlık ettiğimizi falan söylüyorlar…
Ama yok işte!
Veya var da biz mi görmüyoruz!
Rahmetli Demirel’in dediği gibi:
“Benzin vardı da biz mi içtik” kardeşim!

Kantin bile yok!
SAMEK kursiyerlerinin ricası üzerine yazıyorum bu yazıyı…
Bilindiği gibi binlerce vatandaşa hizmet eden ve Büyükşehir Belediyesi’nin en çok dua alan hizmetlerinden biri Sakarya Meslek Edindirme Kursları (SAMEK)…
Geçtiğimiz yıl yanılmıyorsam 5 binin üzerinde vatandaş bu kurslardan faydalanmıştı…
Şu anki sayının ne olduğunu bilmiyorum…
Herhalde yoğun ilgi nedeniyle ikiye katlanmıştır bu rakam…
Yeni yeni öğretmenlerle anlaşmalar yapılmış, yeni yeni branşlar açılmıştır…
Ben de bu kursların müdavimleri arasında yer alıyorum…
Geçen yıl gitmiştim, bu yıl da iki kursa yazıldım…
Geçen hafta kurslar başladı…
Orhan Camii karşısındaki SAMEK merkezinde pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri kursa gittim…
Teneffüste bir çay içeyim diye kantine gittim ama baktım ki kantin kapalı…
Ertesi gün yine kapalı…
Takip eden günler yine kapalı…
Sordum, soruşturdum; “Bu sene kantin açılmayacak” dendi…
Kantin zarar ediyormuş!
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Yahu küçücük bir alanda küçücük bir işletme burası…
Sabah erkenden gelen var…
Bir poğaça yiyecek, bir çay içecek…
Akşam işten çıkıp kursa gelenler var…
Aynı şekilde bir bisküvi, bir çikolata yiyecekler; çay kahve içecekler…
Sadece simit, poğaça, bisküvi, çikolata ve çay kahve satan bir işletme nasıl zarar edebilir!
Ya da bu zararın boyutu ne olabilir!
Belediye kâr amacı güden bir işletme midir!
Hadi diyelim kantin zarar ediyor; bunun çözümü kantini kapatmak mıdır!
Kantin kar eden bir işletme haline getirilemez mi!
Hiç olmadı 1 TL’ye sattığın çayı 1.5 TL yaparsın olur biter!
İş bilmezliğin faturasını vatandaşa ödetmek de neyin nesidir!
Anlamak gerçekten mümkün değil…
Kursiyer arkadaşlarımın yoğun talep ve şikayetleri üzerine yazdım bu yazıyı…
Umarım SAMEK kantini en kısa sürede açılır da hep birlikte bu ayıptan kurtulmuş oluruz…
Hem böylece zaten “yokların şehri” olan Sakaryamız bir de “belediye kursunda kantini olmayan şehir” olarak anılmamış olur…