Akademisyenler bildirisi olarak bilinen ve 1128 akademisyenin imzası ile yayınlanan, sonra da imza atan akademisyen sayısı artan bildiriye ilgili ilgisiz tepkiler oluştu…

Bildiri metnini her kesim kendi zaviyesinden değerlendirip hüküm vermiş…

Barış dilini mi içeriyor yoksa terör yanlısı mı, bunun değerlendirilmesini yargı yapacak…

Nihayetinde konu yargıya intikal etmiş durumda…

Bizdeki karşılığı ise CHP İl Başkanı Ayça Taşkent’in oğlunun da bu bildiride imza atmış olması ve buna cevabı AKP Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün vermesi…

Ne diyor Üstün: “Bu bildiri açıkça teröre verdiği destek ve tehdit içeren anlamları açısından kesinlikle kabul edilemezdir. Ayça Taşkent’in siyaseten bu bildirgeyi destekleyip, desteklemediklerinin kamuoyu tarafından bilinme hakkı vardır. Biz de genel bir laf vardır, ‘sükût ikrardan gelir’ diye. Bu kabul gibi algılanan şeyi vatandaşlarımız bir kenara not eder, en yakın seçimde de bunun hesabını sorar…”

Üstün bu sözleri ile Taşkent’e yüklenmiş, oğlunun imzasının hesabını sormuş…

Akademisyen kimliği ile bildiriye imza atan oğul ortada bir suç unsuru var ise hesabını annesine değil yargıya verecektir…

Ki bu hususta da Emniyet’te sorgulaması yapıldı, yargılamasüreci de başladı…

Var ise ortada bir hesap, herhalde bunu anne Taşkent vermeyecek…

Burada çarpıcı olan soruyu Ayhan Sefer Üstün’ün sormasıdır...

Hafızamızı biraz yoklayınca “Abdullah Öcalan serbest bırakılır mı?” sorusuna Üstün’ün, “Bir insan barış için önemli adımlar atmışsa kendisi için de bir güzellik yapılmasını bekler. Kendimi onun yerine koyup empati yapacak olursam, 30 yıllık kanı durdurma konusunda katkı sağlamışsınız, yeni bir süreci başlatmışsınız. Bu yüzden kendi kendine ben ne olacağım diye düşünmüştür diye düşünüyorum” cevabını verdiğini hatırlıyoruz…

Bu sözler hiçbir ilave yapılmadan Üstün’e ait…

Akademisyenler bildirisi ile Üstün’ün ifadelerini yan yana koyup hangisi daha ağır diye değerlendirmek okurlara düşüyor…

Böylesi bir açıklamaya imza atan Üstün’ün Ayça Taşkent’i eleştirirken biraz düşünmesi, kendini dinlemesi ve ben ne yapıyorum demesi gerekirdi…

Yani başka yollara sapmadan direkt empati yapmalıydı…

Abdullah Öcalan ile empati yapıyorken sorun yaşamayan Üstün, Ayça Taşkent ile empati yapma yolunu ise seçmemiş…

Siyaset dün söylediğini inkâr edip, bugün başka sözler söyleme sanatı değildir…

Sarf ettiğiniz sözler sizin takipçinizdir, öyle de olmalıdır…

Onun içindir ki bildiri meselesi üzerine söylenecek söz var ise bu söz Üstün’e ait olmamalıdır…