Bizim şehirde cami yapılacak dendiği zaman son onbeş yirmi senedir akla ilk gelen iki isim İnşaat Mühendisi Cevat Güven ile Miimar Rafet Doğru idi.. Civar ilçelerden gelip onları bulurlardı.. Daha eski yıllarda genellikle İstanbullu mimarlar aranırdı.Mesela önceki Tozlu camii’nin mimari projesini Prof.Sait Kuran yapmıştı.. Eski yıllarda yapılıp mimarisine özen gösterilen bir diğer  cami ise Yenicami’dir.. 1946 yılında yapımına girişilen caminin projeleri için İstanbulun tanınmış mimarlarından Saim Samih Akkaynak bulunmuştu.. Samih bey projeyi çok benimsemiş ve özenerek çizmiş, yapımı sırasında çok sık gelerek nezaret etmiş  ,hem güzel olsun hem de  yeni yaşanmış  1943 depreminin korkularını giderecek çok sağlam bir yapı olsun diye çalışmıştı.. Bu konuda şöyle dediğini duymuşuzdur “Bu cami çöküp yıkılmaz, çok büyük bir deprem olur taş üstünde taş kalmazsa duba gibi devrilir, yani dokusu o derece sağlamdır”.. Cami o yılların maddi şartları içinde yapılırken güçlü bir heyet oluşturulmuş, içlerinde  çok tanınan ve sayılan kişiler olan isimlerini hatırladığım Avukat Ahmet Kulen, Mustafa Tever, Hamza Ali Uzel, Kazim Berköz,Abdülkadir Güler,Mehmet Akkoç ‘un bulunduğu bu heyet işi ele almış ve tamamlanması için azimle çalışmışlardır. Yapım günleri ile ilgili  heyetin muhasip üyesi olan babam Abdülkadir Güler’den dinlemiş olduğum çok duygusal bir konu kubbenin yapılması ile ilgilidir.. Mimar Samih bey kubbenin üzerinin en kıymetli ve dayanıklı izolasyon maddelerindeni olan BAKIR ile kaplanmasını ister. Heyet bu konuda çevre halkından da destek ister, ve o zamanlar mutfaklarda çok kullanılan bakır sahan,tencere,tava gibi şeylerden her evden birkaç tane verilmesini isterler.Yenicami civarındaki mahallelerin sakinleri buna gönülden katılır, ve bu şekilde toplanmış olan bakır eşyalar bakırcıya verilip eritilip plaka haline getirilerek caminin kubbe betonunun üzeri bunla mükemmelen izole edilir..Cami bugün 70 yaşındadır, ve bakır kubbe yeni gibi durmaktadır.. Bakının önemli bir özelliği havadan okside olarak yeşil renk almasıdır, bu tabaka kolaylıkla silinebilmekte ve altından kırmızımtrak sarı rengiyle pırıl pırıl bakır kubbe çıkmaktadır.. Tarihi binalara dikkat ederseniz çoğunun çatılarının yeşil renkte olduğunu görürsünüz, bunun sebebi çatıların izolasyon malzemesinin BAKIR olmasıdır.. Şimdi almış olduğu yeşil renk,camimizin uzun bir mazisi olduğunu en güzel gösteren birşeydir, ama eğer genel bir istek olursa  bu tabaka silinerek altın rengi  kubbe ortaya çıkarılabilir.

Benim bu yazıyı yazmama sebeb olan şey kulağıma çalınan bir haberdir. Her camide olduğu gibi bu camide de koruma ve yaşatma gayesi ile faaliyet gösteren dernek Bursa Vakıflar Bölge  Müdürlüğü ile Kocaeli’de bulunan Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu müdürlüğüne   başvurup onarım izni  ve bu arada kubbe ile ilgili olarak ta izolasyonun eskidiği  gerekçesiyle  o güzelim bakır kaplamayı sökme konusunda rızalarını istemiştir.. Bu kubbe onarımı ancak İstanbul Teknik üniversitesi veya Mimar Sinan (Güzel Sanatlar) Üniversitesinden restorasyon uzmanı istenip onun onayı ve nezareti altında yapılabilir, aksi halde şehrimizin tarihini yansıtan önemli eserlerden biri olan güzelim Yenicami büyük yara alacaktır.. Yeni yapılan camilerin kubbeleri galvaniz veya çinko benzeri pırıl pırıl parlak bir malzeme ile kaplanmaktadır, mutlaka sağlam olmaktadır ama göze nasıl göründüğü ,mimari estetiği de çok mühimdir, bu iş o camilerin yapımında görev yapan kişileri ilgilendirir ama Yenicami’nin kubbesi özeldir, halkın evlerinden  verdiği  sahanlar ,tencereler ve tavalar eritilerek yapılmıştır , bunun hakkında karar verirken işin büyük maddi ve manevi sorumluluğu olduğunu unutmamak lazımdır..Biz bunları tanıdıkları bir dostumuz vasıtasıyla dernek üyelerine duyurduk , ama şehri ilgilendiren bir konu olduğu için daha geniş çapta da duyulmasını istedik.. İş işten geçerse kaybedilen bir daha geri gelmez, son pişmanlık ta fayda etmez..