Siyaset için toplumu yönlendirme, biçim verme, olgunlaştırma, kuyrukları değdirmeden bölgenin dillerini, örflerini, vb. sürtüştürmeden idare etme sanatıdır denir…

Bir şekilde bir arada yaşayan gruplara hak hukuk dairesinde yaşanacak ortam hazırlama sanatıdır…

Osmanlımızın 72 milleti yıllarca bir arada yaşattığı gibi…

Ortak nokta iman olunca tüm ayrılıklar varlık sebebi oluyor, arkada dua edilecek bir ata bırakıyor…

Yerel siyasette liderin ve ekibinin rotası uygulanır…

Bölgenin durumuna, konumuna göre hedef on olmuş yüz olmuş fark etmez; yerel siyasetçiler o hedef doğrultusunda hareket etmeli…

Yani Erdoğan yol yapıyorsa sende yapacaksın, dağ deliyorsa sen de deleceksin, uçuruyorsa uçuracak, kuruluyorsa kuracaksın...

Mantık budur; genel hedefler bölgelere yayılır ve bölgelerin yaptıkları tüm ülkeyi hedefe ulaştırır...

Peki, bizde durum nasıl?

Can alıcı soru burada...

Yani yereli genel adına kalkındırmak nasıl olmalı?

Fazla uğraştırmadan direkt konuya gireyim...

Erdoğan yol yapıyor, sizde yapıyorsunuz, köprü yapıyor, sizde yapıyorsunuz, bunlar artık olması gereken şeyler, meziyet değil…

Erdoğan’ın esas yaptığı cesaretlendirmek, yüreklendirmek ülkesine fayda sağlayacak yiğitleri ortaya çıkarmak…

Onun için tüm banka sistemini, ekonomi sistemini, yer altı, yer üstü kaynaklarını birileri gelsin çıkarsın, yapsın, ekmek kapısı açsın diye onlarca riske girerek Türkiye’nin yıkılmaz birçok duvarını yıktı…

Yerli üretim, yerli sermaye, yerli kafa adına yaptı bunları...

Başımıza ne geliyorsa zaten bu yerli malı yurdum insanı davası için gelmiyor mu?

Olsun, gelecek olan bunların yüzünden gelsin, razıyız köle olmaktansa...

Benim de derdim bu noktada yerel siyasetçiler ile…

“Yol medeniyettir, yolları yenileyin, altını üstünü düzeltin, süsleyin, bezeyin, boyayın” da yolun üstünde gidecekler için ne yapıyoruz?

Bugüne kadar yer’e harcadığımız paranın ne kadarını sokaktaki gençler için harcadınız?

Şehrinizde ilklerin projesine sahip kaç gencinize el uzattınız?

Düz yollarda yürüyebilecek kaç yamuk genci düzelttiniz?

Yerli kafa proje tesisiniz var mı?

İlimizdeki projelerin değerlendirildiği, destek bulduğu bir vizyona, birmekâna sahipmisiniz?

Hem ülkede, hem ilimizde ilk olabilecek gençlerin projeleri neden kaldırımlarınız kadar değer görmüyor?

Uzay üssümüz yok, yıldızlara bakmak senatoryumdan mı ibaret?

Yurt dışı ziyaretlerinizde ilim,bilim adına aydınlatma direkleri dışında ne kazandırdınız?

Neden sadece bir görüş sormak için yazılmış bir dilekçe Defterdarlık’tanmerkeze 55 günde ulaşır?

Ben eleştiri yapmıyorum, eksiğimizi bir kez daha haber veriyorum…

Diyorum ki Erdoğan uzay meraklısı değil ama uzaya meraklı gençler istiyor, yol meraklısı değil ama yolu en iyi şekilde yapacak kafaya sahip gençler istiyor, gerektiğinde gemileri karadan yürütecek yerli kafalar istiyor…

Bunu sadece Erdoğan istemiyor, işi bir adama indirmeyelim...

 

Bizim imanımız, inancımız, kitabımız bizim kulluk anlayışımız bizi böyle tarif ediyor…

O yüzden asırlardan beri bu alanda bayraktarlığı kaptırmışız, dar anlayışımızla üretmeyen, düşünmeyen, hareket etmeyen bir toplum olmuşuz...

Yerel kaynak insanda başlar, insan ile biter…

Sen bana kaldırımlar kadar değer vermiyorsan o kaldırımları birkaç ayda değiştirmek zorunda kalırsın çünkü ben de kaldırımlara değer vermem…

Sen bana değer vermiyorsan çiçekleri bilmem kaç kez değiştirmek zorunda kalırsın çünkü benden fazla değer verdiğin şeye değer vermem...

Bu insanın tarifidir, yaşat ki yaşayasın...

Yerel siyaseti yer siyasetine değiştirirseniz sizin maziniz bir koltuktan diğer koltuğa kadar gider…

Arkanızdan ne duacınız, ne de ağlayanınız kalır…

Eğer “Yer batsın, bir genç Sakarya’dan fatih olarak çıksın” diye uğraşmazsanız bu sizin yaptığınız taştan, kumdan ibaret yapılardan öteye gitmeyecek ve ülkeyede bir faydası olmayacaktır…

Üzülerek söyleyeyim ki şehrimiz sadece imardan, avm’den anlayan, en ufak bir girişimde sadece yol tıkayan basiret zavallısı, yer ve koltuk sevdalısı, kravatlı cahillerle dolu...

Allah yerel siyaset şuuru nasip etsin de taştan su çıkaracak büyüklerimiz olsun…

İşte o zaman taşı da koruruz, toprağı da...