Ülkemiz de Kur’an eğitiminin çok çok yetersiz olduğu herkesçe bilinmektedir. İstatistiği yapıldı mı bilmiyorum amma, nüfusumuzun ekseri, Kur’an okumayı bilmemekte, bilenlerde okumamaktadır. Korkarım ki, Müslüman bir ülke de en az okunan kitap Mushaf olmasın.
Bu kutsal Kitabı okuyamamanın, elbette ki mühim sebepleri vardır. En önemlisi, çok uzun zamandan beri ‘’eğitim sistemimizin dışında’’ tutulmasıdır. Son zamanlar da seçmeli olarak koyulmasının da, hiç faydası olmaz diyemem amma, umulan yararı sağlayacağı kanaatinde değilim. Eğitim sisteminin tümü İslami temellere dayanmadan, bütünlük arzetmeden bu iş olmaz.‘’İslam bir bütündür, parçalanmayı ve parçalarının yama olarak kullanılmasını kabul etmez.’’ Seçmeli ders olması; bir düğünde her şeyi Batı tarzında yapıp, garnitür cinsinden, bir de mevlüd okutmak gibidir. Ya da, bir kazan suya, bir bardak soda katmakla,kazanın tamamının soda olmasını beklemek gibidir.
Buna rağmen, mektep idarecilerimiz ve muallimlerimiz, bu ‘’seçmeli’’ imkanını iyi değerlendirmeli, hassasiyetle takip etmeli, azami faydaya dönüşmesi için, özel çaba sarfetmelidir. Hiç şüphesiz velilerimiz de. Yaz Kur’an kursları da, kutsal Kitabı az da olsa öğrenme ve tanıma da, yarı açık bırakılmış bir kapıdır.
Bunun da iyi değerledirildiğini söyleyemeyiz. Zaten çok kısa bir süredir ve çocukların dinlenme vaktinden çalınarak yapılagelmektedir. Bütün bir yıl mektep de gününü geçiren, ders çalışma ve imtihanlarla yorulan talebelerimiz, tam dinlenecekleri ve gezebilecekleri yaz tatilinde camiye gönderiliyorlar. Hem de, mecburi olmadan ve gönüllülük esasına dayalı olarak. Buna rağmen, bu fırsatta iyi değerlendirilmeli, çocuklar cami ve Kur’an ile buluşturulmalı, azami fayda yolları aranmalıdır. Bura da en büyük vazife İMAM HATİPLERİMİZE düşmektedir.
Cami ile ilk defa tanışan sabilerimize, çok özel muamele etmeli, tam bir İslam MİSYONERİ gibi davranmalıdırlar. Öncelikle cami sevdirilmeli, camiye ısındırılmalıdırlar. Bunun ilacı da kendileridir. Kendilerini sevdirdikleri ölçü de, camiyi de sevdirecek, Kur’an ve İslam’a olan muhabbetleri artacaktır.
Bunun için, çocuklara son derece şefkatli, merhametli, güler yüzlü ve candan davranılmalı, veliler ile işbirliği yapılarak, hediye ve içtimai etkinliklerle harmanlanıp, cazibe artırılmalıdır. Camiye gelen bu talebelere öncelikle ‘’KUR’AN, Hz. Peygamberimiz ve cami’’ sevgisi aşılanmalıdır. Bir şekilde Kur’an’ı öğrenebilecek neslimize, evveliyetle bu sevgi, muhabbet ve bu inanç aşılanmalı, gönüllerine kazınmalıdır.
Özellikle, anlayabilecekleri hal ve lisan ile Allah, Kur’an ve peygamber gerçeği aktarılmalı, mahiyeti, anlamı, yaratılış gayesi, inancın temelleri ve gerekçeleri, dünya ve ahiret hayatının esasları anlatılmalı, somut sebep ve gerekçeler akıllarına sunulmalı, tahkiki bir iman yolu gösterilmelidir. Hiç şüphesiz akıl ve algılama kapasitelerine uygun olarak…
Bir çocuğa, ‘’ yavrum; elbiseni, ayakkabını, kol saatini ya da çorabını kim yaptı, sen mi yaptın, bunları yapan bir usta, bir sanatkar var mı’’ sorusu sorulduğunda, ‘’evet, var’’ diyecektir. ‘’O ustayı gördün mü ‘’ dediğinizde, ‘’hayır’’ cevabını verecektir. ‘’Bak, bunun ustasını görmeden var diyorsun. Çünkü, eseri ortada ve sen onu görüyor ve kullanıyorsun.
Madem ayakkabı var, ustası da var diyorsun. Bu kendi kendine olabilir mi? Elbisen, gömleğin ya da ceketin kendi kendine olabilir, yapılabilir mi. Elbette yapılamaz. Mutlak bir yapanı, ustası vardır.’’dedikten sonra; ‘’Peki seni kim yarattı, ustan kim’’ sorusuna da, ‘’Allah ‘’ cevabını verecek, kendiliğinden bu akıl neticesine varacaktır.’’Seni, anneni, babanı, tüm insanları, ayı, güneşi, denizleri, dereleri, bitki ve hayvanları kim yarattı?
Bunlar kendi kendine olabilir mi?’’ soruları ve ‘’ tıpkı ayakkabın gibi, onlarında bir yaratıcısı, yapıcısı, ustası, sanatkarı olmalı ve o da ALLAH’ dır’’ cevapları ile çocuğun akıl yürütmesi ve somut ispatlarla varlığı ve Yaratıcıyı kavraması sağlanmalıdır. Bu minval üzere, tahkiki ve delilli-ispatlı bir inanç ve iman bilgisi aktarılmalıdır.
Yine tekrar etmek gerekir ki, önce İmam Hatip kendini sevdirecek, sonra bunlar arkasından gelecektir. Tüm bunlar, onun anlatım becerisine, maharetine ve ustalığına bağlıdır. Yani anahtar İMAM HATİBİN elindedir. Açar ya da açmaz! Genç dimağları, doldurur ya da boş gönderir! Sevdirir ya da sevdirmez! Allah korusun, nefret bile ettirebilir!
Unutulmamalıdır ki, bu işte çok büyük vebal vardır. Bir neslin geleceği, ülkemizi emanet edeceğimiz yarının büyükleri siz imam hatiplerin elindedir. Hiç şüphesiz velilerin de!