Millet olarak kurallı yaşamayı benimsemiyor, pek sevmiyoruz.

 

                  Aklımıza estiği, işimize, kolayımıza geldiği gibi hareket etmeyi tercih ediyoruz.

 

                 Kurallara uymak sıkıyor bizi.

 

                 Kırmızı da geçmek, yaya geçidi olmayan yerlerden  yürümek, çimleri çiğneyip yeni yollar yapmak, yayaya ait yerlere park etmek ve yolu kapatmak, sokağa tükürmek, çöp atmak, kaldırım işgali yapmak, kötü ve   umumi alışkanlıklarımızdan bir kaçı.

 

               Kuralsızlıklarımızdan bir tanesi de; yayaya ait yerlerde bisiklet sürmek. Mobilet ya da motosiklet kullanmak.

 

              Yani iki tekerlekliler.

 

              Çark caddesinde yürüyor,

 

              Ağır ağır yol alıyor, emniyet içinde geziyorsunuz.

 

              Tırafiğe kapalı olduğunu bildiğiniz için rahatsınız.

 

              Önden, arkadan, yandan araç gelmeyeceğinden eminsiniz.

 

              Öyle ya, yalnız yayalara açık.

 

              Bir de bakıyorsunuz yanınızdan bir bisiklet geçmiş.

 

              Veya ardınıza dayanmış ve aniden bir de kornaya basmış.

 

              “Yolu aç, yoldan çekil, yolu kapatma” der gibi.

 

              Kornayı ensenizde aniden hissettiğiniz için ürküyor, birden yana fırlıyorsunuz.

 

               Veya bir motosiklet geçiyor yanınızdan.

 

              Aniden karşınıza da çıkabiliyor.

 

              Şaşırıyor, dengeyi kaybediyorsunuz.

 

              Kalbiniz duracak gibi oluyor.

 

              Kalp hastası iseniz, oracığa yığılabilirsiniz de.

 

              Ya da bir kıriz geçirebilirsiniz.

 

               Bu sadece Çark caddesinde değil,

 

              Bulvar da, Kentpark’ta ve birçok yerde aynı.

 

              Hatta, bisiklet yolu olan yerlerde bile yaya yolu kullanılıyor. Ya da vasıta yolundan gidiyorlar.

 

               Halbuki, yayaya ait yerlere hiçbir şekilde vasıta girmemeli.

 

               Ne dört tekerli, ne de iki tekerlekli.

 

               Sadece yayaya ait olmalı, güven içinde yürümeli, gezmeli insanlar.

 

               Kendisine bir bisiklet çarpacağından endişe etmemeli.

 

               Ya da geldiğini görünce, canhıraş kenara atlamak zorunda kalmamalı.

 

              Geçtiğimiz aylarda, kamu da vazifeli bir arkadaşımıza bisiklet çarpmıştı.

 

               Sanıyorum Çark caddesinde.

 

              Hem de, hafızam beni yanıltmıyorsa, arkadan vurmuştu.

 

               Epey zaman hastahane de ve malikanesinde yatmış, bayağı bir hasar almıştı.

 

               Hiçbir kabahati ve dahli yokken, kazaya maruz kalmıştı.

 

               Ben de defalarca şahit oldum, karşılaştım.

 

               Hususen Çark caddesinde ve Kentpark’ta.

 

              İrkilip sarsıldığım, ani ve acı korna sesiyle, kalbimin durma noktasına geldiği çok olmuştur.

 

             Bu duruma asla ve kata izin verilmemeli.

 

             Yayalara ait yerlere, bisiklet ya da iki tekerlekliler sokulmamalı.

 

            Dört tekere yasak olan yerler, iki tekere de yasak değil mi?

 

             Vatandaş olarak bu duyarlılığı, bu sorumluluk ve saygıyı göstermeliyiz.

 

             Sorumlu kamu kurumları da vazifesini yapmalı. Caydırıcı denetim ve müeyyide uygulamalı.

 

             AB normları deyip duruyoruz. Önce bu normları uygulayalım.

 

             Şehir de yaşamanın bir bedeli, kuralı, hukuku ve müeyyidesi olduğunu bilelim.

 

             Bu kurallara uymak için, insan olmamız yeterli!

 

             İnsan olana, ikaz ve ceza gerekmemeli!

 

             Sadece bu konuda değil, tüm kurallar da aynı hassasiyeti göstermeli, şehirleri yaşanmaz, çekilmez hale getirmemeliyiz.

 

             Dedik ya! Eğer, eşrefi mahlukat, insan isek!