Düğüne davet edilen kişinin davete icâbet etmesi vâciptir. Bunun farz-ı ayın veya farz-ı kifâye olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Geçen haftaki yazımızda düğüne dair ifrattan yazmıştık. Bu demek değil ki düğün yapılmasın ve kimse çağrılmasın. Sünnet olan uygulamalarda düğüne dair hüküm ve örnekler vardır. Hz. Peygamber’in bütün evliliklerinde davetlilere ikramda bulunduğu bilinmektedir.

Bu konuda ki bazı hadisi şerifleri beraber okuyalım: “Yemeklerin (davetlerin) en şerlisi fakirlerden esirgenip zenginlerin çağrıldığı düğün yemekleridir. Mazeretsiz ve canı istemediği için düğün yemeğine gitmeyen kimse Allah ve peygamberine isyan etmiş sayılır.” Müslim, Nikah 110) Yine Buhari ve Müslim’in değişik bir rivayetinde Ebu Hüreyre’den şöyle bildirilmiştir: “Zenginlerin davet edilip fakirlerin çağrılmadığı düğün yemeği ne fena bir yemektir.” (Buhari, Nikah 72, Müslim, Nikah 107)

“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selam almak, hastayı ziyaret etmek, cenazeye iştirak etmek, davete icabet etmek, aksıran kimseye yerhamukallah demek.” (Buhari, cenaiz 2) Müslim’in başka bir rivayeti şöyledir: “Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır. Karşılaştığın zaman ona selam ver, seni davet ederse davetine git, nasihat isterse nasihat et, aksırır da Allah’a hamdederse yerhamukallah de, hastalandığında onu ziyaret et, vefatında cenazesinin ardından git.” (Müslim, Selam 5)

“Eğer paça veya kürek kemiği eti yemeğine davet edilsem derhal giderim. Şayet bana paça ve kürek kemiği eti hediye edilse onu da hemen kabul ederim.” (Buhari, Hibe 2)

Hz. Peygamber’in evlenme hazırlığı yapan Abdurrahman b. Avf’a, “Bir koyunla da olsa ziyafet ver” (Buhârî, “Nikâḥ”, 7, 54, 68) demesi ve kendisinin de evliliklerinde misafirlerine yemek yedirmesinden anlaşılacağı gibi düğün yemeği sünnettir. Hz. Peygamber’in, “ziyafet ver” şeklindeki emrinden hareketle bazı hukukçular bu yemeğin vâcip olduğunu söylemişlerse de hâkim görüş bunun vücûb ifade etmediği yönündedir. Velîmenin nikâh akdi sırasında, akidden sonra, zifaf günü veya zifaftan sonra verileceği hususunda da farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ayrıca velîmede gösteriş ve israfın haram olduğu, herkesin kendi imkânları çerçevesinde ikramda bulunmasının gerektiği kabul edilmiştir.

Sahabeden biri Peygamberimiz as ve beş kişiyi, hazırladığı beş kişilik yemeğe davet etti. Fakat altıncı bir adam peşlerine takılıp geldi. Kapıya gelince Peygamber as ev sahibine: “Bu bizim peşimize takılıp geldi, istersen girmesine izin verirsin, istemezsen geri dönüp gidebilir”, dedi. Ev sahibi: - Müsaade ediyorum Ya Rasulallah, dedi. (Buhari, Büyü 21; Müslim, Eşribe 138)

Sünnet düğünü Hz. Peygamber döneminde bilinmemektedir. Nitekim fakih sahâbîlerden Osman b. Ebü’l-Âs, Asr-ı saâdet’te böyle bir uygulama bulunmadığı gerekçesiyle sünnet düğünü için yapılan davete katılmamıştır. Bu rivayet aynı zamanda söz konusu düğünlerin ashap döneminde ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir. İbn Kudâme, genel esaslar çerçevesinde bu tür bir düğüne katılmanın müstehap olacağını söylemekte, Ebû Hanîfe, İmam Mâlik ve Şâfiî’nin de bu görüşte olduğunu belirtmektedir.

Günümüzün en büyük problemi düğünlere ayrılan zaman ve hediyeleşme imkanının sınırlı olması sebebiyle zorlukların yaşanmasıdır. ‘İşlerin en hayırlısı orta olanıdır’’