Acılarla dolu bir tarihi vardır Kırım’ın. 18.Yüzyıl sonlarına kadar asırlarca Müslüman Türklerin elinde olan bu güzel vatan, bu güzel ‘’ADA YARIMADA’’, Sovyetler tarafından işgal edilmiş ve 1944 yılında kominist ve faşist Stalin’in emriyle, Kırım Türkleri büyük bir soykırım ve tehcire maruz bırakılmışlardır.

                       2005 Yılı sonlarında TYB’nin bir etkinliği için  Kırım’a, büyük bir heyecan  ile gitmek nasip olmuş ve  4 gün kalmıştık. Akmescit havalimanında Kırım Türk Yazarlar Birliği başkanı rahmetli Şakir Aga (Şakir Selim ), başında kalpağı ve elinde bastonu ile bizi karşılamıştı.Rahmetli Erdem Bayazıt’ta bizimle idi.B.Karakoç, A.Maraş, A.Bulut,Y.Kaplan da.

           Ziyaret süresince, 70-80 yaşlarında Kırımlı şairlerle görüşmüş,beraberolmuş,tanışmıştık

İsa Abdurrahman, Şeryan Ali, İdris Asanin, Rıza Fazıl, Tahir Kerimov, Seyran Süleyman, Nusret Umerov ve  Rıza Yusuf hatırımda kalanlardır.

                       Akmescit’in herhalde tek ya da en meşhur Türk lokantası olan Ayşe restoran da aynı masa da yemek yediğimiz Kırımlı kardeşlerimizden Naciye Ahmetova, Ayşe Kokiva, Kubedin Saladino, Uriye Edemova, Mediha mambedova, Pevat Zeti, Rıfat Çaylak, Tahir Kerim ve Seyran Süleyman vardı.

                     Beraber olduğumuz yaşlı ağabey şairler, 1944 yılı soykırım, sürgün ve tehcirinde çocuk ve erken delikanlı yaşlarında idiler ve yaşadıklarını, hem sahne de hem de ikili sohbetlerde ağlayarak anlatmışlardı.

                    Stalin’in Rus askerleri; Kırım Türk ahalisine ( o zaman %95 oranında idiler) 15 dakika süre vermiş, yük vagonlarına binmeye  mecbur etmişti. Bu kısa zaman diliminde ancak üstlerini giyebilmiş ve çocuklarını kucağına alabilmiş, neleri varsa arkada bırakarak, dehşet içinde ve  gözü yaşlı bir şekilde meçhule doğru yola çıkarılmışlardı. Çoğu, istif halinde vagonlarda yolda ölmüş, kalanlar da Özbekistan’a ve Sibirya tarafına sürgün ve tehcir edilmişti.

                  Sürgün, tehcir ve soykırımdan sonra, orada Türk varlığına ait ne varsa yok etmişler, mezarları ve başlıklarını bile;  şahitlik ederler ve Türk geçmişine ait iz olurlar diye ortadan kaldırmış, yılların meyve bahçelerini bile söküp, yeni fidan dikerek, hiçbir iz bırakmamaya  çalışmışlardır.

                 Başta, başkent Akmescit  olmak üzere  tüm şehir, kasaba, köy ve semt isimlerini değiştirmişler ( Akmescit= Simferopol, Akyar= Sivastopol gibi ), tarihi geçmişinde Rus varlığı olmadığı için de, Ortodoks ortak paydalarından hareketle küçük bir azınlık olan Yonanca isimler koymuşlardır. Sadece BAHÇESARAY’ın ismi; Rus şair Puşkin’in şiirinde yer aldığı için değiştirilememiş, Türkçe olarak sadece  bu isim kalmıştır.

               Sovyetler Birliği’nin 1990 da dağılması ile Kırım özerk cumhuriyeti Ukrayna sınırlarında bırakılmış (Rus deniz üssü Akyar=Sivastopol’de kalmak üzere), sürgünde ki Özbekistan bölgesi muhacirlerine kısmen dönme imkanı tanınmış, gidip ziyaret ettiğimiz Akmescit’in kenarlarında inşa ettikleri derme çatma evlere yerleşerek hayata tutunmaya çalışmış, o  tarihte % 10 olan nüfus oranları bugün % 13 civarına ulaşmıştır.

                 Ruslar, işgal ettikleri tüm Müslüman coğrafyalarda  yaptıkları gibi, Kırım’da da  boşalttıkları yerlere kendi ahalisini yerleştirmiş, nüfus dengelerini kendi lehlerine döndürmüş, % 60 oranında bir rakama ulaşmışlardır. Ukraynlar bile, Kırım kendilerine bağlı olduğu halde, % 25 civarındadırlar.

                Bu sahte ve zorba nüfus oranı ile Rusya’ya bağlanma  referandumunu 16 Mart’ta yapmışlardır. İşgal et,soykırım ve tehcir yap,kendi nüfusunu yerleştir, çoğunluğu sağla ve şimdi tekrar işgal ederek referandum yap. Rus Putin idaresinin 21.asırda ki zalimliğini dünya seyrediyor.Çeçenistan da seyrettiği gibi!!! Hukukun üstünlüğünü değil, gücün üstünlüğünü burada açık ve seçik görüyoruz. ABD, İzrael, Çin,Fransa, İngiltere, Arakan ve Ermenistan’ın yaptığı işgal ve soykırımlarda  gördüğümüz gibi.

                    Dünya seyrederken ve çıkarı gereği, hiç ilgisi olmadığı halde ABD’NİN SESİ BİZDEN ÇOK ÇIKARKEN, Türkiye de bu mesele, tüm dış meselelerimiz gibi, seçim gürültüsüne ve duyarsızlığa kurban edilmektedir. Neredeyse devlet ve millet olarak gündemimizde yok gibidir.

                     14 Mart Cuma akşamı AKM önünde, Kırım Türkleri derneğimizin mütevazi eylemi, o eyleme katılan bir avuç Sakaryalı ve basın açıklamasının sonunda guruba dahil olan bir gurup duyarlı ÜLKÜ OCAKLI GENÇLER olmasa, Sakarya gündemine de hiç girmeyecek ve hatırlanmayacaktı. Maalesef o basın açıklaması da, i.netten taradığım kadarıyla basınımıza yansımamış, yer almamıştır.Ne hikmetse!!!

                     Tarih boyu kan ağlayan Kırım, Ukrayna egemenliğinde zaten garip iken, şimdi de Rus ayısının azı dişleri arasına terk edilmiş, sonu belli olmayan yeni dramlara doğru yol almaktadır.

                      Bütün bunlar olurken, biz, bizim YİTİK VATANIMIZ olan Kırım davasının neresindeyiz, Sakarya neresinde, Türkiye neresindedir?

                      Oysa, daha nice yerler gibi,‘’KIRIM MÜSLÜMAN TÜRKÜN KADİM VATANI.’’ Sinop yarımadamız ile  birbirine bakmakta, iki yarımada birbirine kavuşmayı beklemektedir.Biz, kör particilik ile birbirini yerken!!! Tüm İslam coğrafyaları da maalesef Kırım gibi iken.

                      En acı olanı da; D.Türkistan, Çeçenistan, Karabağ, Arakan, Filistin, Mısır, Suriye, Irak, Afganistan ve tüm Afrika gibi Kırım’ın da unutulanlar arasında yer alması ve  AKM önündeki basın açıklamasına bile yeterince iştirak edemememizdir!!!