Günümüz teknolojisinin en önemli isimlerinden biri de “yapay zekâdır” Yapay zekâ konusu geleceğin en önemli araştırma ve geliştirme konusudur. Beni düşündüren konu ise, günümüz insanı yapay zekâyla çalışan bir aygıt mıdır? Yapay zekâ da komutu veren insandır. Peki, bizi yapay zekâ seviyesine dönüştüren nedir ve kimdir?
Önemli gördüğüm bir konu da “Din ve Yapay Zekâ” konusunun araştırılmasıdır. Batıl rejimler insanı yapay zekâ seviyesine indirgermişlerdir. Din ise insanı özgürleştirmelidir. Bu özgürlük vahyi sunan peygambere dahi, bu söylediğiniz vahiy mi sorusunu sorabilmektir. Maalesef bu soruyu günümüz de kimseye sormak mümkün değildir. Saygısızlık kabul edilir. Bununla beraber Allah’ın elçisi miracı anlattığın da “Bunu O söylüyorsa doğrudur” diyebilme erdemine de ulaşmaktır.
Günümüz bazı vaizleri cemaatini yapay zekâ programı gibi mi algılamaktadırlar. Öğretilmiş çaresizlik ve mutsuzluk artmaktadır. Yapay zekâ bir amaç olarak ele alınmalı mı, yoksa araç olarak mı görülmelidir. Yapay zekâ programcısı kişiler robotları eğittiği gibi bizde gençliğimizi aynen mi eğitiyoruz.
Dini kavramlarımızdan biri de “Ef’ali mükellefin” konusudur. Fiillerin sorumluluğu insana ait bir kavramdır. Alet ve edevatın sorumluluğu dünyevi midir yoksa uhrevi midir? Yapay zekâ ile donatılmış bir robotun kıldığı namaz, namaz mıdır? Cevabımız asla değil. Çünkü namazın imanla, niyetle, ahlakla ve sevapla alakası vardır. İşte bizim kıldığımız namaz bu özellikleri taşımıyorsa “yapay zekâ” sahibi olan robotun namazından bir farkı yoktur. 
Yapay zekâ dendi mi aklımıza Kasparov’un satranç oyunu gelmektedir. Yenip, yenildiği bir oyunu seyredenler farklı duygulara ulaşmışlardır. Galip kim cevabını aramışlardır. Yeryüzüne gönderilen peygamberlerin hayatında gördüğümüz birçok örnekte, insanların dışında ki varlıkların özellikleri anlatılmaktadır. Hüthüt kuşunun haber getirmesi, karıncanın konuşması, Ashab-ı Kehf’in köpeğinin gençleri takibi, kuşların İbrahim peygamberin emriyle toplanması, rüzgârların Süleyman peygamberin emrine verilmesi gibi örnekleri sayabiliriz. Hz. Nuh’un gemisi ise yapay zekâ ile mi hareket etmişti?
Okuduğumuz kitaplardan aldığımız bilgileri birer komut gibi mi kabullenmeliyiz. Robotlardan ne farkımız kalıyor bu noktada. Karagöz ve Hacivat gösterilerinde gölgenin arkasında ki kişi robota komut veren kişidir. Gölge oyunlarının hakikatini anlayamayınca, aydınlığa da ulaşamıyoruz. 
Yapay zekânın imkânını veren aslında insanı öğretendir. Peki, insanı öğreten kimdir. Kur’an’ı Kerim de öğretmek fiili genellikle Rabbimiz Allah olarak anlatılmaktadır. " Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti.” (Bakara, 31)
" Kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar; de ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helâl kılınmıştır. Allah'ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın (besmele çekin). Allah'tan korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur. " Maide, 4
Allah’ın bize avcılığı nasıl ve nerede öğrettiği Kur’an ve sünnette yoktur. Peki, bu öğretme nedir ve nasıl olmuştur? Rabbin kuluna öğretmesi ve kulun da bir köpeğe avı öğretmesi önemli bir çabadır. Köpeğin öğrenmesi bir yapay zekâ meselesi midir?
Benim derdim kendi adıma yapay zekâ gibi öğrenmemeliyim ve cemaatimi de yapay zekâ ile donatmamalıyım. Bilmiyorum yanılıyor muyum?