Lafı fazla uzatmayacağım bu hafta. Sadede geleceğim.
Neden mi?
Çünkü bundan iki ay önce Adanalı 13 yaşındaki Ahmet Yıldız’ın acı hikâyesini yazmıştım sizlere. Kendisi çocuk işçiydi. 14 Mart tarihinde bir iş kazası nedeniyle yaşamını yitirmişti. Babası da “Oğlumu Allah verdi Allah aldı. Kaderi öyledir. Yapılacak bir şey yok. Şikayetçi değilim. Allah işyeri sahibinin işini gücünü rast getirsin” gibi tüyleri diken diken eden bir açıklama yapmıştı. Neden böyle bir açıklama yaptığını şöyle açıklayayım:
Alan razı veren razı zihniyetidir bu. Zaten Ahmet ten gelen para lazımdı ona. Ahmet’in çelimsiz bedeni her ay ya da her hafta belirli bir süre bu parayı getirmişti. O çelimsiz beden toprak olduğunda bu cümleyi kurması için daha yüklü bir tutarı kendisine kazandırmıştı. Bir nevi piyangoydu yani.
Bu yazının sonunda Sakarya’da çalışan çocuk işçi sayısı hakkında bir bilgi istemiştim. Sakaryalı Ahmetlerin canını kurtarmak için bu sayı önemliydi çünkü. 13 yaşındaki bir çocuğun bedenine değil beynine önem verilmesi gerekir. O çocuk yetişecek okuyacak kendisini yetiştirecek. İşte o zaman bu ülkeye katkı sağlayacak ve ebeveynini gururlandıracak.
Ben biraz şansız bir yazarım galiba. Geçen gün yazdığım yazılara şöyle bir göz gezdirdim. Yetkililere sorduğum sorulara baktım pek de cevap alamadığımı gördüm. Özeleştiri yapmak lazım tabi ki .
Yok yok onların işine gelmediğinden değil kesinlikle! Olur mu öyle şey. Ben kötü bir köşe yazarıyım ondan. Çok fazla dikkat çekici yazı yazamıyorum. Sesimi duyuramıyorum. Meşhur bir tabirdir ya kalemim kuvvetli değil vs. Yenisakarya gazetesine duyurulur siz beni yeniden değerlendirin isterseniz.
8 tane isim yazacağım sizlere:
Ökkeş Göğebakan 10 yaşında, Sabahattin Donat 12 yaşında, Yakup Kartal 14 yaşında, Salih Dikici 14 yaşında, Nezir Akgül 15 yaşında, Ferdi Çakır 16 yaşında, Süleyman Kasar 16 yaşında, Hüseyin Ceylan 17 yaşında.
Kim mi bunlar?
Mübarek Ramazan ayının bir kısmını yaşadığımız Temmuz ayı içerisinde ölen çocuk işçiler. İstanbul, İzmir ve Antalya’da yaşama gözlerini yumdu bu gencecik bedenler.
Bu yazıyı okuyorsanız eğer lütfen gözlerinizi kapatın çelimsiz vücudunun kaldıramayacağı işi yapmaktan yorulmuş, yüzü makine yağından ya da terden kararmış ama buna rağmen yüzünde sıcacık bir gülümseme ile size bakan bir çocuğu hayal edin. Birkaç saniye o fotoğrafı gözünüzün önünden ayırmayın. Şimdi gözlerinizi açın işte o hayalinizde resmettiğiniz çocuk gibi 8 tane beden şu an yaşamıyor. İsteseniz de gülemiyorlar artık size.
Vicdanınızda yargılayın istedim bu çocuklara yapılanı. Benim içim kaldırmıyor da sizi bilemem. Hem babalık iç güdüsüyle kabullenemiyorum bu ölümleri hem de yaşı kaç olursa olsun Yaradan’ın can verdiği o bedene olan saygımdan dolayı kabullenemiyorum.
Ve yine aynı soruyu soruyorum. Sakarya’da çalışan çocuk işçi sayısı belli mi? Bir bilgisi olan var mı? İlimizde çocuk işçilerin çalışmasının önlenmesi için yapılan çalışmalar nelerdir?
Haftaya tekrar buluşmak dileğiyle…