Tesadüfe bakın ki; turizm faaliyetlerinin had safhaya ulaştığı bu dönemde, ülkemizin birçok noktasında orman yangınları çıkıyor.

Metrekarelerce ağaçlık alan gözlerimizin önünde yanarak yok oluyor.

İnsanlar çığlıklar içinde hayatlarını kaybederken; hayvanlar birer birer telef oluyor.

Toprak, ateşin koru ile yanıp kavruluyor.

Boğucu duman ve kapkara is tüm habitatı acımasızca istila ediyor.

Yetkililer elinden gelen tüm gayreti gösterse de, her şeyi yok eden bu alev yumağı kontrol altına alınamıyor.

Özellikle itfaiye erleri canlarını hiçe sayarak yangınla mücadele ederken, Sivil Savunma, Kızılay, Sahil Güvenlik, Türk Silahlı Kuvvetleri, Polis Teşkilatı, Sağlık Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşları tek yürek olup bu ateş fırtınasını dindirmeye çalışıyor.

Devlet tüm birimleriyle teyakkuz halinde, yangına müdahale etmeye çalışıyor.

Başta Azerbaycan, Rusya ve İran olmak üzere birçok ülke yangın söndürme uçak ve helikopterlerini ülkemize göndererek, bu zor günümüzde yanımızda olsalar da; yangınların büyüklüğü karşısında dışarıdan gelen yardımlar yetersiz kalıyor.

***

Tüm bu insanüstü mücadeleye rağmen, toplumsal huzurumuzu ve birlikteliğimizi bozmak isteyen iç ve dış mihraklar, her türlü dezenformasyonu yaparak, vatandaşlarımızı provoke etmeye çalışıyor.

Yangınların asıl çıkış nedeniyle ilgili tek bir söz söylemekten imtina eden bu sözde çevre gönüllüleri, yetkililere ağza alınmayacak sözlerle saldırıyor.

Envanterimizdeki yangın söndürme uçaklarının sayısını diline dolayanlar, vatanımızın envanterine kayıtlı olan kundakçı teröristlere/ateşin gayri meşru çocuklarına nedense ses çıkarmıyor.

Birileri ekolojik terör faaliyetlerini gündeme getirtemeyerek, olayları başka yönlere çekiyor.

Şu bilinmelidir ki, yangınlar hangi nedenle çıkarsa çıksın, bazı kesimlerin derdi ne ağaçtır ne de tabiat…

Art niyetli olan bu kişilerin amacı, Gezi Parkı eylemlerinde olduğu gibi, bir kaotik ortam oluşturarak, insanları sokağa dökmektir.

Ormanlarımızı ateşe veren hain zihniyetle, halkı provoke etmeye çalışan odakların amacı aynıdır.

Yanan her ağaç dalı, yaşanan her sel felaketi mevcut iktidarı devirebilmek için onlara bir sevinç ve umut kaynağıdır.

Nitekim, gazeteci Can ATAKLI, milyonların gözüne içine baka baka, Tayyip ERDOĞAN’ın gitmesi için çok büyük yangınlar ya da korkunç/devasa felaketler olması gerekmektedir dememiş miydi?

Sözüm ona barış elçisi Selahattin DEMİRTAŞ, bu yangın tüm Türkiye’yi yakar, sanmayın Bodrum Cizre’ye uzak tehdidinde bulunmamış mıydı?

PKK’nın talimatıyla kurulan Ateş’in Çocukları Platformu çıkardıkları yangınları büyük bir gurur ve sevinçle tüm dünyaya ilan etmemişler miydi?

Alın size büyük yangınlar, korkunç afetler…

Senaristlerin yazdıkları senaryo, nasıl da eksiksizce hayata geçiriliyor değil mi?

Lütfen dikkatli olalım!

Oynan bu büyük oyunu görelim!

Olayları geniş bir perspektiften ele alıp; öyle değerlendirelim.

***

Yangınlar çıkınca doğal olarak gözler Türk Hava Kurumu’na çevrildi.

THK envanterinde kayıtlı olan amfibik yangın söndürme uçaklarının akıbeti merak edildi.

THK ambarlarında bulunan yangın söndürme uçaklarının hemen hemen hepsi uçabilecek durumda değil.

Uçakların yıllık bakımları yapılmamış.

Yıllar boyunca milletin kurban derilerini toplayan THK, yolsuzluk ve borç batağı içerisinde adeta can çekişiyor.

Kurumun gelirleri gereken yerlerde kullanılmak yerine, başka işlerde harcanmış.

THK’ ya ait gayrimenkuller de alacaklılar tarafından haczedilmiş durumda.

Kısacası; T. Hava Kurumu’nda yaşananlar tam anlamıyla bir rezalet…

***

Türkiye sıklıkla orman yangınlarıyla mücadele etmek zorunda kalan bir ülke.

Bu nedenle, yangın söndürme uçaklarımızı zaman kaybetmeden modernize etmeli, bu amfibik uçakların sayılarını arttırmalıyız.

Sorumluluğu sadece THK üzerine atarak, sağlıklı bir sonuca ulaşamayız.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bünyesinde en az 15 tane amfibik yangın söndürme uçağı her daim hazır bulundurulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, doğal afetlere yönelik tedbirlerden tasarrufa gitmek; onarılması güç, daha büyük zararlara yol açacaktır.