Geliyor gelmekte olan, erkenden itiraz edelim ve atı alan Üsküdar’ı geçmeden hakkımızı koruyalım. Bu kez tren kaçmadan, kimsenin bizim olanı alamayacağını bilmesi/bildirilmesi zamanıdır. Birkaç haftadır feryatlar yükseliyor, deyim yerinde ise katlediliyoruz puanlarımız çalınıyor vs. cinsinden.

Sakaryaspor üzerinde bir takım oyunlar oynandığı, şampiyon olmasının önüne set çekilmeye çalışıldığına dair haklı feryatlar yükseliyordu. Özellikle son üç maçtır bariz hatalara kurban edildiğimiz dile getiriliyor. Maalesef her alanda olduğu gibi yeşil saha diye tarif edilen futbolda, müdahalelerin olduğu, kayırılıp gözetildiği, dilim varmakta zorlanıyor ama egemen güçlerin sonuçlarını tayin ettiği bir alan haline dönüştü.

Ufak/tefek müdahalelerin olduğu dönemlere tanıklıklarımız olmuştur, yönetici olarak görev yaptığımız dönemler yaşanılanlar ve sonrası tüm gelişmeler akıbetin tayini tespit üzerinde oldu denilebilir.

Geçmiş tecrübe ki bu durumda sadece benim şahsıma ait değil, futbol sektörü içerisinde olan herkes bilir bazen sahada oynanan oyunun yetmeyeceği, farklı etkenlerinde devreye girmesi gerekliliği kaçınılmazdır.

Bugüne kadar inandığımız değerler gereği, böylesi çıkmaz sokaklar ve kuralları olmayan alanlara sapılmadan hak edilenin alınmasının doğruluğundan ve kararlılığından asla taviz vermedik, bundan sonrada vermeyeceğiz. Şehirde yükselen ses tam da budur; hakkımız gasp edilmesin, kimsenin hakkı da bize verilmesin. Söylenmek istenen, bırakın futbol sahada oynansın.

Sakaryaspor tutkusu hepimizce malum, Köfteci İsmail markasına bağlılığı ne ise Sakaryaspor’a ilgisi de, bağlılığı da odur, Yavuz Köprülüoğlu Bodrum maçı sonrası sosyal medya hesaplarından yaşanılan haksızlıkları dile getirmeye başladı, ilk itiraz ondan geldi.

Köprülüoğlu “Sonuna kadar yazacağım, Bodrum maçında Sakaryaspor aleyhine verilen kararlar ilk olmadığı gibi Hekimoğlu lehine verilen kararlarda son değil. Tff alt lig’ler sorumlusu arkadaşı istifaya davet ediyorum” diyerek dikkat kesilmemizi sağlayan ve ilk itiraz meşalesini yakan oldu. Belki de daha büyük haksızlıkların önüne geçmiş oldu.

Sonrasında Sakaryaspor Kulüp Başkanı Cumhur Genç’ten geldi “Biz futbol sadece sahada oynansın diyoruz, maalesef son 3 haftada verilmeyen net 6 penaltımızı gördükten sonra diyoruz ki 1 milyon şehri temsil eden Sakaryaspor olarak; taraftarımızla, lobilerimizle, camiamızla nerede hangi şartlarda kimlerle oynanıyorsa bizde orada olacağız. Sakarya şehrinin ve Sakaryaspor ’un hiçbir kurum ve lobiler tarafından hakkının yenilmesine müsaade etmeyeceğiz” türünden bir itiraz geldi.

Her iki açıklamanın ortak tarafı yaşanılan haksızlıkların önüne geçilmesi ve futbolun sahada oynanması yönünde, hak etmediğimizi bize verin diye ne çaba var ne de bu yönde feryat.

Bir şehrin kaderi ile ve oyuncuların emeğiyle kimsenin oynamaya hakkı yok, haddi de olmamalı. Ancak bunu söyleyerek alanı da boş bırakmamalı, Köprülüoğlu’nun başlattığı haksızlıkların önüne geçilmesi talebi yalnız bırakılmadan, daha güçlü bir hale dönüştürülüp geliştirilmeli.

Lobi diye tanımlamak her ne kadar kötü bir tarif olsa da maalesef bugün çok ihtiyaç duyduğumuz, zaman kaybedilmeden harekete geçmemiz gereken bir durumudur ki aksi hal Atı alan Üsküdar’ı geçecek.

Farklı kültürlerden insanların huzur içinde birlikte yaşadığı, farklılıklarına rağmen birlikte yaşamayı becermiş ve huzur şehri olmuş Sakarya’nın kaderi ile oynamaya kimse kalkışmasın. Bırakın futbol sahada oynansın.

Farklılıkların üst kimliği Sakaryaspor

Son oynadığımız Van Spor maçında yaşanılan bir pozisyon için, bir dönem Sakaryaspor formasını terletmiş olan Hakan Özlü “Kör olmak gerekir bu penaltıları vermemek için amacınıza ulaştığınızı zannediyorsunuz ama yanılıyorsunuz, yeniden başlıyoruz” diyerek uğradığımız haksızlığı ve kararlılığı tarif etmiş.

Sözün özü; “O sene bu sene” bu takım şampiyon olacak ya sizinle ya da size rağmen.