Şu siyaset ne menem bir şey…

Onunla da olmuyor, onsuz da…

Gazetecilik de öyle…

Yazıyorsun kızıyorlar, yazmıyorsun kızıyorlar…

Öyle diyorsun olmuyor, böyle diyorsun olmuyor…

Doluya koyuyorsun almıyor, boşa koyuyorsun dolmuyor…

Ne zaman siyasetle ilgili bir yazı yazsam bir grup alkışlıyor, diğer grup yuhalıyor…

Gün geliyor AK Partililer kilitliyor telefonumu, gün geliyor CHP’liler...

MHP’lisi de arıyor, HDP’lisi de, Saadetlisi de…

“Aferin oğlum, ne güzel yazmışsın” diyen de çıkıyor, “Hay senin kalemine be” diye söven de…

Eleştirilerin de, övgülerin de bini bir para!

AK Parti’yi övüyorsun “Vay yandaş seni” diyorlar…

CHP’yi övüyorsun “Vay komünist” yaftası!

Kimi zaman yürekli adam oluyoruz, kimi zaman vatan haini, kimi zaman paralelci!

İşlerine geldiğinde en kral gazeteci biziz, işlerine gelmediğinde mesaj net: “Bırak bu mesleği!”

“Bir öylesin bir böyle” diyen de çok oluyor…

Dengesizliğimden dem vuruyorlar…

Siyasette dengeler değişmiyor sanki…

Bir 7 Haziran’a bak, bir de 1 Kasım’a…

Bir 2002 öncesine bak, bir de sonrasına…

Baykal gitti,Kılıçdaroğlu geldi…

Davutoğlu gitti, Yıldırım geldi…

Bahçeli gitti gidiyor…

Dengeler sürekli değişiyor…

Ben nasıl ayak uydurayım bu kadar değişime?

Ben doğru bildiğimi yazmaya gayret ediyorum…

Ağzıma geleni pat diye söylüyorum…

Ne kimseye yaranma derdim var, ne de kimseden korkum, endişem, beklentim…

Gün geliyor AK Parti’nin icraatlarını övüyorum, gün geliyor diğer partileri…

Gün geliyor hepsini birden eleştiriyorum…

Bir gün Zeki Toçoğlu’nu çıkarıyorum göklere, bir gün Engin Özkoç’u…

Yeri geldiğinde Baro Başkanı’na “Bravo” diyorum, yeri geldiğinde bir başkasına…

AK Partililerin CHP’ye, CHP’nin AK Partililere, Büyükşehir’in STK’lara, STK’ların Büyükşehir’e bakışı beni zerre kadar ilgilendirmiyor…

Kim işini iyi yapıyorsa teşekkür ediyorum…

Kim işini kötü yapıyorsa eleştiriyorum…

Belki bir tarafı fazla kayırıyor olabilirim…

Belki övgüde ve yergide ölçüyü kaçırıyor olabilirim…

İnsanım ben de sonuçta…

Duygularım mantığımın önüne geçebilir bazen…

Düşünmeden hareket edip olayları yanlış değerlendirebilirim…

Yeri geldiğinde geri vites de yapabilirim, yeri geldiğinde 5’e de takabilirim…

Bu işi en iyi ben yapıyorum diye bir iddiam yok…

Ben hatasız, kusursuz bir adamım da demiyorum…

Her şeyin en doğrusunu ben bilirim, ben ne dersem öyledir gibi bir saplantı içerisinde de değilim…

Ama yine de siyaset yazınca işin rengi değişiyor…

Kimisi Facebook’undan siliyor, kimisi Twitter’da engelliyor…

Kimisi yolda görse selam vermiyor, kimisi ağız dolusu küfür savuruyor arkamdan…

İnsanı insan olarak değil de siyasi görüşüyle değerlendiriyorlar…

Geçmişte hep CHP yanlısı yazılar yazardım AK Partililer köşe bucak kaçardı benden…

Sonra AK Parti’ye yakınlaşınca CHP’liler aynısını yaptı…

Az biraz yazıların seyri değişince yine plak tersine dönmeye başladı…

Bugünlerde kimi AK Partililer yolumu kesip tebrik ediyor beni, kimisi görünce yüzünü ekşitiyor…

Tek bir yazı yüzünden topa tutan da oluyor, senelerdir hiç aksatmadan tüm yazılarımı okuyup saygı gösteren de…

Ben gerçekten insanları anlamakta çok zorlanıyorum…

Bir fikre saplanıp kalalım, oradan yolumuzu bulalım istiyorlar…

İyisini kötüsünü görmeden, yanlışa yanlış demeden, sağa sola sapmadan yolumuza dümdüz devam edelim…

İlla ki bir tarafa meylimiz olsun, bir siyasi görüşümüz olsun istiyorlar…

Ortadan gidince bu sefer de hepsi birden yükleniyor…

Sözün özü gelen vuruyor, giden vuruyor…

Peki, şikâyetçi miyim bu durumdan?

Başlarda öyleydim ama artık değilim…

Olacak böyle şeyler…

Beğenen de çıkacak, beğenmeyen de…

Küsüp giden de olacak, kalıp sahiplenen de…

Özellikle beni sevmeyen güruha sesleniyorum:

Ben yazmaya devam edeceğim arkadaş,ne yaparsanız yapın…

Elinizden geleni ardınıza koymayın…

Büyük şair Ahmed Arif’in dediği gibi hatta:

Vurun ulan vurun,

Ben kolay ölmem!

ERKEN SEÇİM OLURSA

Siyasi cenahta olası bir erken seçime yönelik senaryolar konuşuluyor uzun süredir…

AK Parti’nin Başkanlık Sistemi’ni getirme ve anayasayı değiştirme adına böyle bir hamle yapabileceği, hatta genel başkan değişikliğinin altında da bu amacın yattığı söyleniyor…

Senaryoya göre bu yılın sonlarında bir seçim yapılacak ve MHP ile HDP’nin baraj dışında kalmasıyla AK Parti 400’ün üzerinde milletvekili kazanıp başkanlık sistemini getirecek…

Bence de şayet bir erken seçim olursa bugünkü yönetimiyle MHP veya HDP’den biri veya her ikisi baraj altında kalabilir…

Sakarya’da da muhtemelen AK Parti 6, CHP 1 milletvekili çıkarır…

Birileri yerinden hoplayacak bu yoruma belki ama aynen böyle olur…

Peki, erken seçim olur mu?

Bekleyip göreceğiz…

İSTEMESİNİ BİLECEKSİN

AK Parti’de Şaban Dişli Genel Başkan Yardımcısı oldu, Hasan Ali Çelik de bakan yardımcısı…

Pozisyonlar belli olduktan sonra şimdi de bu işin ilimize faydasının ne olacağını konuşuyoruz…

Valla bu şehir kısa süreli de olsa bakan da gördü, bakan yardımcısı da, genel başkan yardımcısı da, MKYK üyesi de…

Çok bir şey değiştiğini söyleyebilir miyiz şehir açısından?

İllaki böylesi mevkiler birtakım işlerin hızlanmasına vesile olur ancak önemli olan istemesini bilmektir…

Buradan kim hangi projeyi hazırladı da Ankara’ya gidip destek bulamadan geri döndü Allah aşkına?

Size veciz bir örnek vereyim…

Şaban Dişli bildiğimiz gibi Geyveli…

Geyve Belediye Başkanı Murat Kaya, bu durumu ilçe adına fırsata çevirmiş…

Devlet yatırımı adına ne istemişse almış hükümetten…

Karayolu olsun, hastane olsun, hükümet konağı olsun, SGK binası olsun, bizatihi merkezi hükümetçe yapılan ne kadar iş varsa hepsini kazandırmış ilçesine…

Geyve Belediye Başkanı Murat Kaya gibi ol, ilçende yetişmiş ve önemli mevkilere gelmiş siyasetçilerin kapısını elinde projenle aşındır, bak bakalım hizmet geliyor mu, gelmiyor mu…

Bundan gayrı kimse hikâye anlatmasın bana…

AHİRETTE ZARAR ETMEYİN!

Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (SATSO) geçen meclis toplantısında önemli bir tartışma yaşanmış…

SATSO’nun parasının bir kısım meclis üyesinin faiz hassasiyeti nedeniyle katılım bankalarında değerlendirilmesi teklifi verilmiş…

İlginçtir meclisin yüzde 80’i karşı çıkmış bu duruma…

Katılım bankalarının da faiz verdiğini savunmuşlar…

En çok da SATSO’nun bu işten zararlı çıkacağını, bir miktar paranınkaybedilebileceğini ileri sürmüşler…

Bence meclis üyeleri bu işi böyle alelacele değil de enine boyuna düşünüp karar versin…

Katılım bankaları ile normal bankaların ne gibi farkları olduğu hususunda biraz kafa yorsunlar…

Bilhassa devlet bankalarının neden katılım bankaları da açtığını bir sorgulasınlar…

Takım halinde savunmaya geçsinler lakin bireysel olarak da topa girsinler…

Gerekirse SATSO zararlı çıksın bu işten…

Yeter ki yarın ahirette sizler zarar etmeyin!