Ülkemiz ekonomik açıdan belki de tarihinin en sorunlu ve sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor şu sıralarda…

Dünya üzerinde benzer hatta daha zor durumlarda olup da bırakın etkilenmeyi kol kola girip kısa sürede kurtuluşa eren ülkeler olduğu bilinir…
Topraklarında bombalanmadık yer kalmayan Cihan Harbi mağduru Almanya ve Japonya bunların başında gelir…

Bir ülkenin sadece ekonomik değil, sosyal, kültürel ve siyasal açıdan yakaladığı şuur, anlayış, birliktelik duygusu; sorun, sıkıntı ve yıkıntılardan çıkışa yazılmış, en geçerli ve etkili reçetedir hiç kuşkusuz…

Bizim gibi kalkınması için mevcut kaynaklarından istifade ederek çıkışa geçen ülkeler üzerine dayatılan yaşam modeli, 100 yıllık sürede hiçbir alanda ses getirecek bir yatırıma dönüşmediği gibi bu sıkıntıdan kurtulmak istenildiği dönemler, yakalanan istikrarı ve kalkınma hamlesini her 10 yılda bir yapılan darbelerle kesintiye uğratan “güçler” baktı ki devreye soktukları projeler başarılı olamıyor, bu defa kademe kademe yeni senaryolar üreterek üzerimize gelmeye koyuldular…

Bu tezgahın son halkası döviz kurlarındaki dalgalanmalar oldu…

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra konulan silah ambargosu, ülkemizi özellikle de savunma sanayii yönüyle yeni, farklı ve de milli bir anlayışa götürdü…

Yani bir anlamda 100 yıllık uyuşukluğun başlıca nedeni olan dışa bağımlı savunma ve ekonomik anlayış yerine, kendi üreteceği silahlarla var olma mücadelesinde geç kalınmış olsa da gerekli bir içe dönüş başlatıldı…

İşte bu hal; bugüne değin madenlerini işletemeyen, otomobil, insansız hava aracı, tankı, topu, tüfeğini yapamayan ülkemizde “zararın neresinden dönülürse kardır” anlayışıyla milli üretim dönemine geçilmesine yol açtı…

Bu durum “Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını” gösterince gelindi üstümüze pervasızca, “Vay sen misin böyle yapan!” diyerek…

Suyu başından kesmek isteyen ve bugüne kadar ülkemiz üzerinde inanılmaz tahribat yapan “hakim güçler” harekete geçip ülkemizi iç kargaşalarla dize getirmek istediler önce…

Bu doğrultuda denemedik yol ve yöntem bırakmadılar, son 10 yılda…

Şimdi de toplumu birbirine düşürecek etnik, siyasal, sosyal, kültürel ayrıştırmalarla yol almak istiyorlar…

Afrika ülkeleri temsilcileri ile yapılan son toplantıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu tarihsel süreci net ve anlaşılır bir dille ülkenin ve dünyanın gündemine taşırken, işte bu büyük tehlikeye dikkati çekmiş ve kurtuluşa götürecek yolu yalın şekilde ortaya koymuş bulunuyor…

Bundan sonra sürekli sömürülen, malına-canına, namusuna kastedilen bir millet olmaktan kurtulacak büyük bir hamle başlatılmış olması, sadece bizim için değil, aynı oyunlarla geri bıraktırılan ülkelerin de uyanışına ve kalkınmasına vesile olacaktır, hiç kuşkusuz…

Yaşanılan sancılar bu anlayışın eseri olsa gerek…

Bilinir ki toplu vurdukça yürekler onu top sesleri sindiremeyecektir…

Artık musibetlerle yaşamak değil, ders çıkarmak dönemindeyiz…

Sadece ülkemizde değil, dost ülkelerin de dikkatini bu önemli konulara çeken anlayış öyle görülüyor ki durgun suya atılan taşın çıkardığı halkalar gibi, bütün mazlum ve mağdur ülkeleri içine alacak bir uyanışa doğru genişliyor…

Evet…

Ok yayından fırlamıştır bir kere…
Bunun geri dönüşü yok…
Ülkemizde zor oyunu bozmuştur…

Başarı için sabır şart…

Yeter ki; içerde gölge edilip kısır ve bilinen yöntemlerle devlet meşgul edilmesin…

Bu düşüncelerle gitsin istedik  “Zeytin çiçekleri” bu doğrultuda taşın altına elini değil, gövdesini koyan etkili ve yetkililere…