- Hüseyin napar, Ramazan Amca?

- Üseyin memlekete gidiyeri. Atice ile ikisi avşam çıktılar yola.

- Hayrola, bu kış gününde ne memleketiymiş o?

- Bubası çok hasta be.

- Allah şifa versin.

Ramazan Can, benim yirmi iki yıllık komşum. Yirmi beş metrelik bir cadde ayırıyor aramızı. Akşam sabah yüz yüze bakıyoruz. Bulgaristan göçmeni. Eşinin adı Nazife Teyze. Dört kızları var: Fotoğrafçı Meryem, bizim Hüseyin’in eşi Hatice, resim öğretmeni - ressam Bergüzel ve en küçükleri anaokulu öğretmeni Emine. 89 Muhaciri Can Ailesi. 99 Depreminden bu yana da komşuyuz.

Ramazan Amca, ortadan az kısaca boylu, sarışın ela gözlü, yetmişine merdiven dayamasına karşın elli yaşında gösteren bir inşaat ustası. Gece demez, gündüz demez hep çalışır. Yatsıyı kılar yatar, sabah namazını kılar dışarı çıkar. Dünyaya çalışmak için gelmiş adamdır o. Ve Varnalıdır. Varna’nın Sarıkovanlık Köyü’nden.

Bulgaristan’ın 28 vilayeti var biliyorsunuz. Onlar vilayet - ilçe bilmiyorlar. Vilayete sancak, ilçeye kasaba diyorlar; Osmanlı’dan kalma. Ne güzel. Bu 28 sancağın içinde oldum olası ilgimi çeken, hep görmek istediğim, görünce de çok beğendiğim, kalbimin yarısını orada bıraktığım yedi vilayet/sancak vardır benim: Filibe, Sofya, Kırcaali, Şumnu, Silistre, Burgaz ve Varna.

Varna. BAPHA. Kiril alfabesinde B harfi v okunuyor, P harfi r, H harfi de n.

Gittim gördüm bayıldım. Enfes bir liman şehri Varna. Koy, koylar şehri. Sanayi şehri doğal olarak. Turizm şehri de.

Zaten Bulgaristan’da bir söz vardır: Filibe Bulgaristan’ın İstanbul’u, Sofya Ankara’sı, Varna da İzmir’idir. Tümüyle olmasa da ana hatlarıyla katılırım buna.

Bir yerde liman varsa ne vardır orada: Sanayi, ihracat, ticaret, turizm, bunların hepsine bağlı olarak eğitim. Bir de zengin bir kültür. Tam da budur, bundandır, buncadır Varna.

450 bin nüfuslu bir vilayettir Varna. 12 kasabalı vilayetin merkezinde 350 bin kişi yaşamaktadır (Balkan şehirleriyle bizimkileri doğru kıyaslamak için, lütfen rakamları onla çarpmayı ihmal etmeyiniz.)

Varna kültür sanat demektir, eyvallah. Türkçe demektir, şiir demektir, mizah demektir, iki kere eyvallah.

Benim için Varna, öncelikle Rüstem Aziz demektir. Rüstem Aga’m benim. Bakmayın yaşının yetmiş yedi olduğuna. İnanmayın. İhtiyar delikanlım, şairim, yiğidim, aslan parçam o. Aslında Gırcalıklıdır. (A’yı azıcık uzun okumalısınız.) Kırcaalili, güneylidir yani. Kader onu, Almanya’dan kuzeye, Varna’ya atmıştır. İyi de etmiştir. (Kötü etmez zaten.) Kırcaali’de şair çok zaten; kıtlığı mı var, değil mi ama. Biraz da kuzey nasiplensin iyi şairlerden, öyle de olmuş. Beş lisan bilir Rüstem Aziz. Benim ölçülerime, kuşağının en büyük şairidir Bulgaristan’da. Bir Kapı Açılsa, Elbet Bir Gün ve Rüzgârım Ben adlı şiir kitapları vardır. Nice güzel dizelerin şairidir Rüstem Ağbi. Ama o en çok benim için Lapa lapa kar yağıyor dışarıda / Lapa lapa dert yağıyor Bosna’da dizeleridir.

gülmece yazarımız Turhan Rasief gelir Varna denilince aklıma. Hem Türkçe hem de Bulgarca nefis taşlama kitapları olan Turhan Aga’m. Mizahın o ip incecik telini, bir dörtlükle, öyle tıngırdatır ki, ta Sofya’dan Moskova’dan Berlin’den duyulur sesi. Gülünç Dünyanın ipliğini pazara çıkarır bir güzel. Ben en çok da Anşa’yı boşar / Fatma’ya koşarına gülerim.

Rüstem Aziz’in tespitiyle Türkçesi pürüzsüz, ele aldığı konular ciddi, bakış açısı gerçekçi, yorumu derin, düşündürücü ve iyiyle kötüyü, değerliyle değersizi kusursuz seçebilen Fatma İbrahim adında genç bir şair de yaşıyor Varna’da. Ne güzel, ne sevindirici.

Varnalı bir başka şair de hüzün bakışlı dostum Hasan Üzeyir’dir. Şumnu’dan tanır bilir severim onu. O da bir Sarıkovanlıklıdır, komşum Ramazan Amca gibi. Sakindir, edeplidir, az konuşur. Ama bakışları destanlar okur, dinleyene. Başka bir köyün muhtarı eder onu kader. Sıladan şiir yazar köyüne. Şiirler yazar. Hasret dolu şiirler. Hatta kitabına da Hasretim Köyüme adını verir. Vasiyeti doğduğu köye, Sarıkovanlık’a gömülmektir. Bakalım duası kabul olacak mı muhtar şairin. İnşallah olur.

Bizim Evliya Çelebi, 41 camiden söz eder Varna’da dört asır kadar önce. Önce Rus işgali yakıp yıkmıştır Osmanlı eserlerini, sonra da Bulgar komünizmi. Bugünün Varna’sında sadece Aziziye ve Hayriye camileri ayaktadır. Bir de 2005 yılında HÖH’ün öncülüğünde inşa edilen Sessevmez Camii. Buna da şükür diyelim.

Hiç unutmam; 2012 yılı 20 Aralık Şumnu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı’nın 20.Yılı kutlamaları için eşlerimizle birlikte bir grup şair yazar davetliydik. Şair Mustafa Hatipler, yazar Fahri Tuna, sinema oyuncusu - seslendirme sanatçısı Oya Pervin Pelit, vesaire. Önce Varna’ya uğradık. Başkonsolosluğumuzun yönlendirmesiyle sahilde bir Türk otelinde konaklayacaktık. Resepsiyonda giriş işlemlerimiz yapılırken, duvardaki yüz yıllık bir siyah beyaz Varna fotoğrafı dikkatimi çekti. Limandan, gemiden çekilmişti, belli ki. Resim gibi, cennet misali bir Varna vardı karşımızda. Mahalleler arasında adeta serpiştirilmiş dört kubbe, dört minare, ortada arkada da bir kilise. Türk sivil mimarisinin enfes örneklerinden oluşan evler, müreffeh ve münevver bir Varna. O heyecanla doğru otelin müdiresi Bulgar Hanıma koştum:

- Yakında almaya geleceğim bu şehri. Dört camiyi eksiksiz istiyorum. Kiliseyi de. Bulgar Müdire şaşkın ve ürkek sesle Türkçe cevap verdi:

- Ama hiçbiri yok şimdi o camilerin. Ben daha bir kararlı, daha bir haklı ses tonuyla devam ettim:

- Beni ilgilendirmez. Size nasıl teslim ettiysek aynısını geri istiyorum. Hiçbir eksiği kabul etmem.

Evet, etmem. Etmeyeceğim. Etmeyeceğiz. Bu böyle bilinsin.

Unutmadan: Bugünün Varna’sında 35.000 Türk yaşıyor. İlaveten, 30.000 kadar da Türkiye’den Varna’ya okumaya gelen üniversite öğrencimiz var.

Varna önemli bir eğitim ve festival şehri bu arada. Beş üniversitesi, bir denizaltı akademisi, 2.500 akademisyeni olan bir maarif şehri. Altı uluslararası festivali, dört tiyatrosu, sekiz müzesi, altı resim galerisi olan tam bir kültür sanat şehri.

Bu arada Varna Havalimanı’ndan 35 ülkeden 101 şehre uçuşlar olduğunu da belirtmeliyiz. 17 kilometre uzunluğundaki şifalı plajları, 35.000 yatak kapasiteli turistik otelleri, birçok termal tesisi, ılıca ve kaplıcası olduğunu da belirtelim ki turizm şehri unvanını ne kadar hak ettiği ortaya çıksın.

- Hüseyin napar Hatice?

- Üseyin sizden oldu, Manav oldu Farabi. Ep otursun evde, ep konuşsun.

- Hep çalış çalış olmaz ki ama. Otursun azıcık çocuk.

- İkiz kız büyüyeri. İstikbal lâzım onlara. Çalışmadan olur mu iç!

Hatice, bizim Hüseyin Ender’in eşi, general dediği kayınpederi Ramazan Usta’nın iki numaralı kızı. Tertemiz güzel şirin çalışkan namuslu onurlu komşularımız bizim onlar. Ramazan Usta, Nazife Teyze, Hüseyin, Hatice. Varna bu dört isim demek benim için. Varna sizinle güzel. Gelenler ve kalanlarla yani. Aynı sizin gibiyiz biz de. Kalbimizin yarısı burada, diğer yarısı Varna’da.

Varna; güzeller güzeli Varna.

İzmir’in kardeşi Varna. Kardeşi, arkadaşı, yoldaşı.