Yok yok, Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikâyesi’nden bahsetmeyeceğim…

Bizim Tarihi Uzunçarşı’mızın hikâyesini yazacağım…

Bilindiği gibi Uzunçarşı şehrimizin tarihi mekânlarının başında geliyor…

Çok eskilerde kalan, siyah beyaz fotoğraflarda gördüğümüz görüntü şahaneydi –eskiden ne kötüydü ki zaten-…

Daha sonra Ünal Ozan döneminde çarşının üstü kapatıldı…

Kimine göre iyi oldu, kimine göre kötü…

Gel zaman git zaman çarşıdaki dükkânların profili değişince ilgi bir nebze de olsa azalmaya başladı…

Hele ki kaçak kat çıkmalar ve de çarşının üstünü kapatan demirlerin pas tutması sonrası ortaya bir ucube çıktı…

Hal böyle olunca uzun bir süre Uzunçarşı’nın bir restorasyona ihtiyacı olduğu yazılıp çizildi…

Nihayet Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde bir çalışma başlatıldı…

Proje öncesi esnafla Büyükşehir arasında adeta mekik diplomasisi yürütüldü…

Her aşamada esnafın muvafakati arandı…

Uzuuun yıllar süren, hatta hala daha devam eden çalışmalar sonucunda çarşı bambaşka bir kimliğe büründü…

Kime sorsam beğeniyor, en azından “Eskisinden iyi oldu” yorumunu yapıyor…

Bence de eskisinden çok çok iyi oldu…

Hatta Zeki başkanın yaptığı en iyi işlerden biri oldu Uzunçarşı restorasyonu…

Esnafı yerinden etmeden, işlerini sekteye uğratmadan, en önemlisi ceplerinden bir kuruş para almadan bir dönüşüm projesi gerçekleştirildi…

Gel gelelim esnafın bir talebi daha var; o da çarşının üzerinin yeniden kapatılması…

Çarşının eski haline nazaran yeni görüntüsünün çok daha iyi olduğu hususunda esnaf da hemfikir…

Sadece kırmızı tenteler pek hoşlarına gitmemiş…

Tentelere yapılan masrafla pekâlâ çarşının üstü kapatılabilirdi diyorlar…

İnsanların kışın yağmurdan, yazın sıcaktan kaçıp Uzunçarşı’ya geldiğini söyleyen esnaf, çarşının bu haliyle çok da cazibe merkezi olmadığını öne sürüyor…

Vatandaşlar ise halinden memnun…

Üstü kapanmış veya kapanmamış, vatandaşın böyle bir derdi yok…

Şayet bu ayrıntı önemli olsa gider Kapalı Çarşı’dan yaparlardı alışverişlerini…

Adı üstünde: Kapalı Çarşı…

Maksat kışın soğuktan ve yağmurdan, yazın da sıcaktan kaçmaksa gider Kapalı Çarşı’yı ihya ederlerdi…

Ama o güzide çarşımızın da durumu malum…

Velhasılı kelam bu restorasyon çalışması Zeki Toçoğlu’nun yaptığı en iyi işlerden biridir, belki de en iyisidir…

Ama çarşının üstünün kapatılıp kapatılmayacağı hususu hala daha netlik kazanmış değil…

Şayet üstü kapatılacaksa her dükkâna neden monte edildi o kırmızı tenteler?

Bunca masraf neden yapıldı?

Şayet kapatılmayacaksa da başka bir soru sorayım:

Hani esnafın görüşü ve onayı alınarak yapılmıştı restorasyon?

 

Demokrasi Meydanı ve

yap-boz belediyeciliği

Demokrasi Meydanı elden geçiriliyor…

Yoksa Kent Meydanı mı deseydim…

Aaa pardon değişti değil mi meydanın ismi…

Oysa kulağa ne hoş geliyordu: Kent Meydanı…

Allahtan Kent Park var da bu manada büyük bir boşluğu dolduruyor…

Büyükşehir Belediye binasına Anakent Belediyesi yazarsak (Cumhuriyet Gazetesi de sevinir bu duruma), Kart 54 yerine Kent 54 der isek, şemsiyeli bahçeyi Kent Bahçesi, Çark Caddesi’ni Kent Caddesi yaparsak daha iyi olur aslında ama en azından şimdilik Kent Park ile yetinelim…

Bilindiği gibi Büyükşehir Belediyesi Demokrasi Meydanı’nı elden geçiyor…

Kamuoyuyla da paylaşılan proje ufak tefek detayları saymaz isek beğeni topladı diyebiliriz…

Her ne yapılırsa yapılsın mevcut halinden iyi olacağı kesin…

Ben şehrin göbeğindeki böylesi bir meydanın elden geçirilmesinde beis görmüyorum şahsen…

Şehrin vitrini burası neticede…

Lakin vatandaşın kafasına takılan başka bir husus var…

Daha önceki projeyi yapan da AK Partili bir belediye başkanı idi, o projeyi bozup yenisi yapan da AK Partili bir belediye başkanı…

Daha önce bazı kaldırımlar da aynı şekilde sökülüp tekrar yapılmıştı…

Daha önce yapılan altyapı çalışmalarının yerine de yeni borular kullanılarak yepyeni bir çalışma başlatılmıştı…

“Yap, sonra boz tekrar yap… Yazık günah değil mi milletin parasına” diyor vatandaş…

Benzer sözleri Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu İzmit Caddesi’nde yapılan o meşhur battı çıktı için sarf etmişti…

“Bana kalsa orayı eski haline döndürürüm ama yapılmış bir iş var, neticede bir para harcanmış buraya” demişti…

Yerden göğe haklıydı…

Ama bazen bu durumun istisnaları olabiliyor…

Yol bozuluyorsa yeniden yapacaksın…

Kaldırım çökmüşse yeniden döşeyeceksin…

Meydan işlevini yitirmişse mecburen yenileyeceksin…

Asbest borular kullanılmışsa çelik borularla değiştireceksin…

Bunlar zaruret, yapacak bir şey yok...

Eskiyenler gidecek, yerine yenileri gelecek…

Hayatın doğası bu!

 

Ersin Taranoğlu’ndan kim

ve neden rahatsız oluyor?

Eski bakan Ersin Taranoğlu Kocaali’de muhtarlarla yaptığı toplantı esnasında tepelerinde drone uçurulduğunu, yani birilerinin bir yerden toplantıyı canlı olarak izlediğini söyledi…

Taranoğlu ayrıca ilçelerde muhtarlarla yapacağı toplantıların öncesinde muhtarların arandığını ve kendilerinden bu toplantılara katılmamalarının istendiğini öne sürdü…

Açık açık isim vermiyor, bunu kimin veya kimlerin yaptığını söylemiyor…

Ben de merak ediyorum açıkçası…

20 yıl milletvekilliği, iki dönem bakanlık yapmış bir insanın şehirle ilgili görüşlerini muhtarlarla veya bir başkasıyla paylaşmasında ne gibi bir sakınca var?

Gerçekten anlam veremiyorum…

Bırakın isteyen istediği gibi kendini ifade etsin, fikir ve düşüncelerini diğer insanlarla paylaşsın…

Ne var bunda?!

Dünyanın belki de en anlayışlı, en sabırlı ve de en sakin adamlarından biriyimdir…

Lakin asla ve asla tahammül edemeyeceğim tek şey tahammülsüzlüktür!

Tahammülsüzlüğe tahammül edemiyorum!

İnsanları susturarak, baskı altına alarak, onların hareket kabiliyetini daraltarak ne elde edebilirsiniz ki Allah aşkına?

Bazen insanları susturmanız konuşmalarından daha büyük etki yaratır…

İnsanlara şöyle yapın, böyle yapın şeklinde telkinlerde bulunmanız sizi bir süre sonra fena halde antipatik yapar…

Yapmayın bunu!

Aksine böylesi insanların önünü açın, onlara kolaylık gösterin…

Hiçbir şey bilmiyorsanız, siyaset yapın biraz siyaset!

Ne demişti Abraham Lincoln:

“Ben düşmanlarımı kendime dost ederek imha ederim!”