Seçim sonrası gelişmelere bakınca, yüzde 41 oy oranıyla seçmenin birinci ve en güvenilir parti yaptığı AK Parti dışında kalan partilerde, sanki sorumluluktan kaçarcasına bir durum oluştu son günlerde…

“Nasıl hükümet kurulur ya da kurarız” diye düşünecekleri yerde aksine “Biz bu işten nasıl sıyrılırız” anlayışıyla hareket eden bir tavır içinde oldukları görülüyor...

“Türkiye, idaresi Türkler’e bırakılmayacak değerde bir ülke” deyip bizi izlemeye koyulan dış güçlerin ekmeğine yağ sürmeye kalkan bir zihniyetin değirmenine su taşımak, bu ülke insanına yapılmış en büyük hakaret, yetmez ihanettir de!

AK Parti hiçbir ön koşulsuz hükümet oluşturmak eğilimiyle yumruğunu değil, elini uzatırken muhalif cepheye, onların anlaşılmaz, nefret, kin ve intikam kokan, adeta koalisyon yükünün altına girmekten kaçan bir tavır sergilemeleri; böylece anlaşmaya gidecek yerde ‘kırmızı çizgiler’ gibi dayatmalarla kabul edilmez şartlar ileri sürüp kaçmak isteyişleri, bilinsin ki başlarına yakın bir gelecekte, çok çorap örecektir...

Seçim sonrası oluşan tabloda kim ki ülkesinin menfaati, huzuru doğrultusunda adım atar, buna göre yaklaşır olaya ve parti menfaatini atar ikinci plana; siyasi gelecek açısından önü açılır; halkın takdirini kazanır…

Dolayısıyla mükafatını görür sandıkta…

Aksi hareket ülkenin önünü tıkar ve bu uzlaşmaz tavır bir anlamda “harakiri yapmak” anlamına gelir onlar için…

İşte bu önemli konuda partiler bir adım atarken, bin düşünüp ona göre hareket etmelidir...

Yoksa bilinsin ki işleri zor ve de hor…

Piyasaların durgunluğu halkı düşünceye itti, kısa süre içerisinde…

Verilen oylar ve üzerine yapılan yorumlar, hep ülkesi adına atan yüreklere açılır bundan sonra…