Bugün istedim ki çok enteresan bulduğum bir yazıyı okuyucularımızla paylaşayım…

Umarım bu ufuk açıcı yazı, bizim ülkemiz açısından da çok şey eder…

“Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye’ye neden yaklaştı? PKK/PYD ile FETÖ’nün Türkiye’deki dostları için sürpriz olacak ama ABD, Suriye’den de çekilecek. Türkiye karşıtı her cephe çöktü.

Dünya, Batı’nın aleyhine büyük bir değişim yaşıyor. Batı’nın dostları, ortakları çok azaldı. Ve yüzyıllardır hiç olmadığı şekilde Batı karşıtı güçlerin müthiş bir yükselişi, tarihin en keskin güç kayması yaşanıyor.

Afrika’dan Ortadoğu’ya, Balkanlar’dan Kafkasya ve Orta Asya’ya dünyanın şaşkın bakışları arasında şaşırtıcı bir güç yükseliyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin Türkiye; saygın, itibarlı, güvenilir, çözüm öneren, model üreten, her krize çözümü, her gelişmeye sözü, her arayışa formülü olan bir ülke.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bosna ve Karadağ ziyaretinde, Balkanlar’da gönül bağımız olanların dışında, Sırplar için dahi Türkiye’nin nasıl bir umut olduğunu bir kez daha görüyorsunuz.

Bosnalı Sırp lider bile, “Erdoğan’dan başka kimseye güvenmiyorum. AB’yi buradan çıkaralım, Batı buradan gitsin, Türkiye Balkanlar’da barışın garantörü olsun” diyebiliyor.

Dünyanın her köşesinde derin iz bırakan, tüm mazlum milletlerin, masumların yardımına koşan, çok kısa zamanda müthiş bir jeopolitik sıçrama yapan bir Türkiye var. ABD ve Avrupa bu yükselişi dikkatle izliyor.

Kuzey Afrika’dan Orta Afrika’ya kadar Afrika’nın hemen hemen tüm ülkeleri ekonomi ve savunma başta olmak üzere, Türkiye ile yakınlaşma mücadelesi veriyor. Kıtanın kalkınması için ortaklıklar teklif ediyor. Krizlerin çözümü için Türkiye’yi davet ediyor.

ABD ve AB, Türkiye’den bir çözüm bekliyor. Türkiye, Afganistan’ın komşuları, Azerbaycan ve Pakistan ile hem krizi çözmeye hem Orta ve Güney Asya’da bir güç ekseni oluşturmaya çalışıyor.

Yirmi yıllık bir işgalin ardından ABD ve Batı, Afganistan’da yenildi ve kaçtı. Daha önce de Rusya yenilmişti. Türkiye’de bu kaçışı doğru değerlendirmekten aciz kesimler büyük bir gürültü çıkarmaya, ABD ve Avrupa’nın çizdiği “Taliban algısı” ile bütün gerçekleri gölgelemeye çalıştılar. Amaçları, büyük ülkeler kendi oyununu oynasın, Türkiye’nin eli kolu bağlı kalsın istediler.

ABD ve Batı; Orta Asya’yı kaybetti. Güney Asya’yı da kaybedecek. Pakistan’da da tutunamayacak. Endonezya’ya kadar bütün güney kuşağında etkisini yitirecek.

Afganistan’dan sonra ikinci kaçışı Suriye’de görecek, bir sabah ansızın, apar topar, arkalarına bakmadan, dönmeden yönünü gittiklerine şahit olacağız. ABD’ye umut bağlayıp harita çizenler, İran sınırından Akdeniz’e tampon devlet planları yapanlar, Türkiye’yi güneyden vuranlar o zaman sahipsiz kalacak ve kendilerine yeni “adresler” aramak zorunda kalacaklar.

Afganistan’da bütün adresler Türkiye’yi gösteriyor. Taliban yönetimi dahi eğitim, havaalanı, ekonomi, inşaat, sağlık, savunma gibi tüm alanlarda “Türkiye’ye ihtiyacımız var” diyor.

Bütün ülkeler, Batı’nın ve ABD’nin gerilemesi üzerine yeni bir hesap kuruyor. Onların bıraktığı boşlukları, ülkeleri, coğrafyaları, güç alanlarını doldurmaya çalışıyor. Batı’nın küresel saltanatının bittiğini, bir daha tek başına dünya düzeni kuramayacağını, “Amerikan Yüzyılı” için yola çıkanların Atlas Okyanusu’na dönmeye başladığını, kendi sınırlarına çekilmek zorunda kalacağını görüyorlar.

ABD ve İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn gibi ülkeleri Türkiye’ye karşı bir “Cephe” olarak formatladı.

BAE, FETÖ ve PKK’ya destekten Türkiye içindeki muhalefeti fonlamaya, bütün coğrafyada Türkiye karşıtı cepheler açmaktan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirme planlarına kadar korkunç faaliyetlerde bulunduğu gibi, “Türkiye’yi durdurma” projesinin bölgesel rolünü üstlendiler.

Ancak, Afganistan’daki gelişmeler tüm hesapları bozdu, hepsini yeni arayışlara itti. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE, önce Katar’la ilişkilerini yumuşatmaya başladı. Şimdi ardı ardına Türkiye’ye yaklaşmayı deniyorlar.

Son haftalarda Katar merkezli yoğun bir mekik diplomasisi izledik. Oradan Türkiye’ye bir kapı açtılar ki, BAE doğrudan Türkiye’ye yöneldi. Halbuki BAE ve Muhammed Bin Zayed, hayatını Erdoğan ve Türkiye düşmanlığına adayan kişidir.

Batı’dan durduramadılar. Körfez cephesi kurdular, durduramadılar. İçeride cepheler kurmalarına rağmen durduramadılar. ABD’ye güven azaldı. Bu ülkeler, ABD’nin kendilerini koruyamayacağını, bölgedeki gücünü azaltacağını, ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye’ye geri adım attıramayacaklarını gördüler.

Türkiye’nin her alanda başarılı sonuçlar aldığını, Atlantik’ten Çin Seddi’ne olağanüstü güç sıçraması yaptığını, güç kaymalarından çok büyük kazanımlar elde ettiğini, yükselişin devam edeceğini, çok yakında geniş bir coğrafyada Türkiye’ye hem ekonomik, hem jeopolitik yeni alanlar açılacağını gördüler.

Bölge ülkelerinin Türkiye’ye yakınlaşması büyük bir zaferdir. Türkiye zaten bu yakınlaşmayı hep istedi, hiçbir zaman düşmanlığa düşmanca tepki vermedi. Bu siyasi aklı okuyamayan, bas-it iki çevre var. Biri, kendileri için Türkiye’yi tehdit gören Batı... İkincisi muhalefet adı altında FETÖ/PKK söylem çizgisine hapsolmuş Batı’nın içerideki uşakları...

İçerideki perdelemeler, proje tartışmalar, kin ve nefret siyaseti, ucuz “Türkiye algısı” kampanyaları, bazı siyasi liderlerin dünyayı ve Türkiye’yi yüzyıl geriden takip etmesi ve bu büyük ülkeyi kavramada düştüğü acizlik, hafiflik çukuru kimseyi yanıltmasın.

Kin ve nefretin bir siyasi dil olarak sunulması, PKK ve FETÖ söylem ve tezlerinin muhalefetin siyasi diline dönüşmesi, hiç kimseyi endişelendirmesin. Türkiye’yi hiç kimse engelleyemez. Projeler çöküyor, Türkiye yoluna devam ediyor.

ABD’nin FETÖ ve PKK’yı satması çok yakın... BAE, Muhammed Bin Zayed bile gördü. Ve bir gün iş tuttukları Türkiye’deki ortaklarını da yüzüstü bırakacaklar. Bunu daha önce çok yerde en son Kabil’de gördük. Çok yakında Suriye’de ve başka yerlerde de göreceğiz.

Kabil Havaalanı’nda yaşananlardan en çok içerideki muhalefet ders almalı... Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener, FETÖ ve PKK desteğiyle hiçbir yere gidilemeyeceğini, ABD’den sinyal bekleyerek Türkiye’de iktidar olunamayacağını idrak edebilseler.

Ne yazık ki, idrakten yoksun görmek istemeyen körler asla göremezler.

Selam ve saygılarımla...”

Sanırım konu anlaşılmıştır…

Nasıl bir ülkede, nasıl bir yönetim altında yaşıyoruz, kıymetini bilmeliyiz…

Bu doğrultuda okuyup, ülkesi adına sevinecek herkese ve her kesime “Peygamber çiçekleri” gitsin istedim…