Japonlar’la 07 Haziran 1890 tarihinde, 11 ay önce ıstanbul’da başlayan yolculuk sonucu, iade-i ziyaret için yola çıkıp Yokohama Limanı’na varan Ertuğrul Fırkateyni ile başlayan köklü ve tarihsel bir dostluğumuz vardır...

O gün, bu gündür iki ülke ve iki millet birbirlerine sevgi, saygı duyar, iyi kötü günlerinde birarada olmaya özen gösterirler...

Bir deprem ülkesi olarak Japonya benzer sarsıntılarda imdada koşan, hiçbir şey düşünmeksizin yardım elini uzatan bir dost devlet, bir dost millet olmuştur bizim için bugüne değin, daima!

17 Ağustos 1999 depreminde de ilk günde yardıma gelen Japon heyeti içerisinde olan “Bayan Koike”nin koşuşturmaları nasıl unutulur!

ılk önce “Çadır” dedik, getirdiler...

“Bunlar yazlık, kışlık gerek” dedik, hemen yerine getirdiler...

“Bu da yetmez, prefabrik konut olması lazım” dedik, Japon köyü kurdular, dört dörtlük...

Nakdi yardımlar ise ayrı bir değerlendirme konusu...

Şimdi onlar tarihlerinin en büyük, en acı ve en dayanılmaz felaketi ile karşı karşıyalar...

Depremle iç içe, koyun koyuna yaşamaya alışmışken, tsunamiyi hesap edemeyişleri büyük bir felakete uğramalarına yol açtı...

Sellerin tahrip etmediği düzlüğe “S.O.S.” yazarak çaresizliklerini dünyaya duyuruyorlar...

Hiçbir beşeri gücün engel olamayacağı inanılmaz bir felaket gelip çaldı kapılarını...

Şimdi sıra; “insanlık sınavı”nda bize gelmiş olmalı...

O sevimli halkın yardımına gücümüz ve kesemiz neyi elveriyorsa, o ölçüde katkıda bulunarak “S.O.S.” çağrılarına ses vermeliyiz...

Sırplar’ın saldırısına uğrayan Bosna halkına, Belediye eski Başkanı rahmetli Ünal Ozan önderliğinde gerçekleşen kampanya sonucu yedi TIR dolusu yardım gitmişti...

Yardımın bıraktığı izler henüz silinmiş değil, hâlâ konuşulur oralarda...

Biz nasıl ki 1999 yılında “Bayan Koike”nin liderliğinde gelen yardım ile yapılan Japon köyünü ve bu duyarlı hanımın insancıl ve merhametli yüreğini unutamıyorsak, kadirşinas Japon halkına en ihtiyaç duydukları bu büyük felaket günlerinde yapılacak her yardım ve atılacak her olumlu adım da unutulmayacaktır...

1887’de Japon ımparatoru’nun yeğeninin bir savaş gemisiyle ıstanbul’u ziyaretiyle başlayan ve Ertuğrul Fırkateyni’nin iadei-i ziyaretiyle kök salan dostluğu daha da sağlamlaştırmak için vefa duygusu yüksek bir millet olarak üzerimize düşen insani ve vicdani görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz...

Cevdet Güngör de dün konuya değinmiş, benzer bir şekilde...

Bir kampanya ile Japon halkının acılarını paylaştığımızı gösterir bir organizasyon başlatılmalıdır, tez elden...

Bunun öncülüğünü, bu konudaki hassasiyetlerine inandığımız Vali Mustafa Büyük ile Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu yapmalıdırlar...

Milletvekilleri, siyasi parti il teşkilatları, sivil toplum örgüt liderleri de bu kampanya içersinde yer almalıdırlar...

Bu doğrultuda medya kurum ve kuruluşları olarak bize de görevler düşüyor...

Olayın sıcaklığını yitirmemesi ve halkımızın yönlendirilmesi adına olumlu ve çarpıcı yayınlar yapmak kaçınılmaz olmalıdır...

Unutulmamalıdır ki, Ertuğrul Fırkateyni anısına Kushimoto’da bir anıt dikilidir...

O talihsiz deniz kazasında tayfuna yakalanıp batan, 69 denizcinin kurtulup, diğerlerinin şehit düştüğü gün nedeniyle Japonlar, her yıl muntazam bir anma töreni düzenlerler...

Bu nedenle Kushimoto ile Mersin “kardeş şehir” olarak kalmıştır...

ışte böyle canayakın ve örnek alınması gereken çalışkan insanlar yurdunda hüzün var, gözyaşı var, keder var bugün...

Bize onları paylaşmak düşer...

Zira, biz de en az Japonlar kadar, yapılan iyiliği unutmayan bir aziz milletiz!

Sanırım, bu figanım, bu çağrım vücut bulur, hem onlar sevinir, hem de biz!