Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, muhterem bir şahsiyettir benim gözümde.
Başkanlar arasında ayrı bir yerde tutarım; pek sever ve de pek sayarım kendisini.
Zaman zaman kızıp sinirlensem ve de darılıp gücensem de kendisi benim her zaman kıymetli büyüğümdür.
Her ne kadar beni çeşitli zamanlarda sırtımdan hançerlese de mert, dobra ve dürüst bir insandır.
Yapayalnız bir insandır…
Çevresinde genelde ondan bir menfaat bekleyen insanlar vardır.
Gerçek bir dostu, karşılıksız seveni yok gibidir adeta.
Kalabalıklar içinde yalnız bir adamdır Zeki Toçoğlu.
İstemeden gelmiştir göreve; görev almamıştır, verilmiştir.
Üstesinden de gelmiştir.
Şu an itibariyle de başkan adaylığı mevzuunda rakipsizdir.
Uzun zamandır hakkında kelam etmiyordum, hayranlarım darılmışlar.
“Senin Zeki Toçoğlu yazılarının ayrı bir keyfi oluyor. Müsbet veya menfi... Her türlü yorumun aynen yerini buluyor” diyor okuyucularım.
Hazır seçimlerin de üzerinden 4 sene geçmişken şöyle bir değerlendireyim dedim Toçoğlu dönemini...
Belediye basın bülteni gibi “Onu yaptı, bunu yaptı” diye saymayacağım tek tek.
Hüseyin Cumalı gibi yıllar sürecek yazı dizisi de yapmayacağım.
Kısa, net ve anlaşılır bir dille özetleyeceğim geçen süre zarfındaki artı ve eksilerini...
Evet, 4 koca seneyi geride bıraktı Zeki başkan…
Bu güne kadar eldeki imkânlar nispetinde güzel işler yaptı.
Fevkalade, harikulade ve de aman aman işler değildi bunlar.
İyi ve güzel işlerdi, daha doğrusu iyi niyetle yapılmış işlerdi.
Maliyeti bakımından Gar Meydanı ve vizyonu itibariyle Sakarya Park Projesi’ni saymazsak orta kalite hizmetlerdi hepsi.
Ama dediğim gibi mevcut imkânlar çerçevesinde değerlendirme yapmak durumundayız.
Çok ağır bir borç yükü ve kısıtlı gelirlerle yaptı ne yaptıysa.
Taşı sıkıp suyunu çıkararak yaptı.
Kılı kırk yararak, sinekten yağ çıkararak yaptı.
4 sene sonunda tartıya koyduğumuzda sevapları günahlarından ağır basar.
Günah ve hataları da kendinden ziyade çevresinin yanlış yönlendirmelerinin neticesidir.
Hemen herkesi kendine düşman etmesi, son derece lüzumsuz diyaloglara girmesi ve arkadaşlarının hatırı için olmayacak dualara âmin demesi hep çevresindekilerin eseridir.
Bizzat kendi kusurunu da söyleyeyim: Personele karşı çok gaddar davranıyor.
Bana gelen duyumlara göre emri altındakileri fena azarlıyor ve de bazen kantarın topuzunu kaçırıyor.
Özellikle başkalarının yanında belediye personelini azarladığı, hatta bir keresinde bir muhtarı yanına oturtup, “Bu adam ne diyorsa onu yapacaksınız” dediği, bir müteahhit arkadaşı için de herkesi huzura toplayıp hesaba çektiği ileri sürülüyor.
Şayet bu söylenenler doğruysa başkana büyük zararı dokunur bu işin.
Kendisi öncelikle birlikte çalıştığı insanların gönlünü kazanmak durumundadır.
Zira savaşı genareller yönetir ama askerler kazanır.
Zeki başkanın başarılı olup olmadığının değerlendirmesini yapabilmek için bir döneme daha ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Büyükşehirler için 5 sene çok uzun bir hizmet süresi değil.
Bazı yatırımlar uzun vadeler gerektirdiği için belediye başkanlarına iki üç dönem şans tanınmasından yanayım.
Hükümetin çıraklık, kalfalık, ustalık benzetmesinden yola çıkarsak bu dönem çıraklık dönemiydi Zeki başkanın.
10 üzerinden veya 100 üzerinden bir puanlama yapmak benim haddime düşmez.
Halkın takdiri karşısında boynum kıldan incedir.
En doğru puanı onlar verecektir.
Gelelim oy verme işine...
Yukarıdaki değerlendirmelerim ışığında ben oy verir miyim Zeki başkana?
Maalesef olumlu yanıtlayamayacağım bu soruyu.
Ben Zeki başkana oy falan vermem.
Çünkü hizmet alamıyorum.
Çünkü yıllardır büyük bir ıstırap, büyük bir çile ve de büyük bir işkenceye maruz kalıyorum.
Istırap, çile ve işkence kelimeleri belki de kifayetsiz kalıyor meramımı anlatmak için.
Benimle beraber Korucuk’ta yaşayan binlerce insan maruz kalıyor bu zulme!
Ve de sorunu bilmelerine rağmen belediye yönetimi bu işi çözmüyor, çözemiyor.
Oysaki belediyenin 700 milyon civarında borcu var.
Al 5 tane daha otobüs 701 milyon olsun...
Ama almıyorlar ve de insanları kaderlerine terk ediyorlar.
Göz göre göre ve de bile bile yapıyorlar bunu.
Hal böyle olunca ben nasıl oy veririm Zeki başkana?
Keşke diyorum Serdivan AVM’nin önünde otursaydım da 5 farklı otobüs hattından birini ya da minibüsleri ya da dolmuşları tercih etme gibi bir şansım olsaydı.
Tek bir halk otobüsüne, tek bir alternatife mahkûm olmasaydım.
Veya Karaman’da, Camili’de ya da Korucuk’un TOKİ evlerinin olduğu bölümünde otursaydım.
İster minibüsle, ister belediyeyle, ister de halk otobüsleriyle yapardım yolculuklarımı.
İşin garibi yanıbaşımdaki Dorukkent evlerinin mimarı da belediyenin ta kendisi.
Vatandaşına ev yapmış ama kendi yaptığı evlere belediye otobüsü çalıştırmıyor.
“Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” diyor adeta...
Dünya üzerinde eşi menendi görülmemiş bir uygulama!
Daha vahimi insanları alışveriş merkezleri ve marketlere götüren servis araçlarını da kaldırdılar.
İki paralık keyfi vardı insanların onu da ellerinden aldılar.
Her hafta gittiğim AVM’lere artık 3-4 ayda bir gidiyorum, sırf bu yüzden.
Diyeceğim o ki başkan iyi ve güzel işler yaptı ama ben ve benimle beraber 5 bini aşkın insanı yok saydı, yok saymaya da devam ediyor.
Benim gibi nice gazetecinin defalarca değindiği bu sorunla ilgili 4 senedir kulağının üzerine yatıyor.
Şikâyetlere, serzenişlere aldırmıyor.
Bu son derece basit ama bir o kadar değerli hizmeti yerine getirmekten imtina ediyor.
Binlerce insanın tepkisine maruz kalmayı tercih ediyor.
Üzülerek, hatta içim kan ağlayarak kendisine oy veremeyeceğimi söylemek durumundayım.
Çile çekerken, ıstırap duyarken, işkencelere maruz kalırken oy atamam sana başkanım...
Hiç kusura bakma!