Şimdi yazının başlığını görenler hemen, “Hayırdır Engin, Zeki Toçoğlu aşkın mı depreşti” diyeceklerdir…

Bendeki Zeki başkan sevgisi hiç sönmez orası ayrı…

Lakin attığım başlığın esbab-ı mucibi başka…

Yazının ilerleyen bölümlerinde neden böyle bir başlık seçtiğimi daha net görecek ve anlayacaksınız…

***

----

Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Zeki Toçoğlu’nu ne kadar sevdiğimi bu şehirde bilmeyen yoktur…

Görev süresi boyunca kendisine en yakın gazetecilerden biri de bendim…

Bilhassa son zamanlarında en yakınıydım diyebilirim…

Onunla olan ilişkimiz Süleyman Demirel-Yavuz Donat, Bülent Ecevit-Fikret Bila ilişkisi gibiydi…

Acı tatlı günlerimiz oldu…

Göklere çıkardığım zamanlar da olmuştur kendisini, tabiri caizse yerden yere vurduğum zamanlar da…

Kimi zaman Zeki başkan yazdıklarıma sinirlenir, surat asar; kimi zaman da ben kendisine gücenir, gönül koyardım…

Gel zaman git zaman birbirimizi iyice tanımış ve artık “ne yazılırsa yazılsın” aramıza kara kedi giremez olmuştur…

Bir süre sonra çok hoşuna gitmeyen yazılar yazsam bile, “Engin’in niyetinin halis olduğunu biliyorum. Onun bende sonsuz kredisi var. İstediğini yazabilir” demeye başlamıştır…

Belki de onun bu sözlerinden güç alarak hiç kimsenin cesaret edemeyeceği şeyler de yazmış, çok ağır eleştirilerde de bulunmuştum kendisi hakkında…

Bir süre sonra pişman olduğum şeyler dahi yazmışımdır lakin kendisi istifini hiç bozmamış, her gördüğü yerde boynuma sarılıp halimi hatırımı sormuştur…

En başlarda çok acımasız bir şekilde eleştirdiğim Zeki başkanı yakından tanıdıkça kendisine bazı hususlarda haksızlık ettiğimi anlamışımdır…

Bu işler böyledir…

Tanımadığın, oturup çay kahve içmediğin insanı daha rahat eleştirirsin…

Lakin birlikte yolculuk yaptığın, değişik zamanlarda değişik mekanlarda bir araya gelip hasbihal ettiğin, huyunu suyunu, içini dışını daha da iyi bilip kavradığın andan itibaren bakış açın ister istemez değişir…

***

----

Kendisiyle Zeki başkan kadar yakın ve bir o kadar samimi olduğum bir diğer siyasetçi de 25. Dönem AK Parti Milletvekili ve Hendek Belediyesi eski Başkanı Ali İnci’dir…

Ali İnci hakkında da övgü dolu birçok yazı yazmışımdır meslek hayatım boyunca…

Belediyeciliğini, inatçılığını ve tuttuğunu koparan yapısını, ortaya koyduğu eserleri ve teşkilatçılığını methetmişimdir hep…

Zaman zaman “Egosu çok şişkin, hep ben hep ben diyor” şeklinde eleştirilerim olsa da daha çok övgü içerir Ali İnci hakkındaki yazdıklarım…

Onunla da çok güzel anılarımız, birlikte yaptığımız seyahatlerimiz, uzun ve keyifli sohbetlerimiz olmuştur…

***

İşin ilginç tarafı Zeki Toçoğlu ile Ali İnci’nin yıldızı da çoğu zaman barışmamıştır…

Birbirlerinden hiç hazzetmez, bunu da saklayıp gizlemezlerdi…

Sürekli birbirlerini çekiştirir, açıktan veya gizliden birbirleri ile rekabet ederdi bu iki isim…

Benim de gerek Zeki Toçoğlu, gerekse Ali İnci ile ilgili övgü dolu yazılar yazmam birçok insanın kafasını karıştırmıştır…

Öyle ki; birçok insan yanıma gelip, “Yahu sana Zeki Toçoğlu’nun adamı diyeceğiz ama Ali İnci’yi övüp duruyorsun. Toçoğlu’nun adamı olsan kesin kulağını çeker ve bunları yazdırmazdı sana” derlerdi…

Bir başka grup insan da, “Hemşerim devamlı Ali İnci’ye methiyeler düzüyorsun. İnci’den nemalanıyorsun diyeceğiz ama Zeki Toçoğlu’nu da övüyorsun. Şayet Ali İnci’nin kontrolünde olsaydın sana Zeki Toçoğlu hakkında böylesi yazıları yazdırmazdı” derdi…

Nasıl olur da Zeki Toçoğlu ve Ali İnci sevgisi bir kalpte birleşir; akıl sır erdiremezlerdi…

Sadece insanlar değil başkanlar da sitem ederdi…

Ali İnci, “Gün gelecek bu Zeki Toçoğlu yazılarını senin önüne koyacağım” derken, Zeki Toçoğlu da, “Yahu nasıl oluyor da bu adamla ilgili bu övgüleri yazıyorsun” diye sitem ederlerdi bana…

Allah’a şükürler olsun hep içimden geleni olduğu gibi yazdım, herkesin eksisini de artısını da ortaya koydum ve kimseye bir diyet borcum olmadan bugünlere kadar geldim de hiçbir ithamı üzerime yapıştıramadılar…

Her neyse…

***

Gelelim böylesi bir yazının yazılma ve o başlığı atmama neden olan olaya…

Geçen cuma günü Hür FM’de hazırlayıp sunduğum Hür Meydan programının konuğu Ali İnci’ydi…

Covid-19’a yakalanan ve uzunca bir süre tedavi gördükten sonra taburcu olan İnci başkan, sağ olsun beni kırmayarak davetime icabet etti…

Haliyle programın başlarında hastalıkla mücadelesini konuştuk…

Sözün bir yerinde kendisini arayıp soran veya mesaj atan herkese teşekkür eden Ali İnci, bir kişi için ayrı bir parantez açmak istedi…

İşte o kişi Zeki Toçoğlu’ndan başkası değildi…

Zeki başkan her ne kadar kendisine kızgın ve dargın olsa da Ali İnci’yi aramış ve hakkını helal ettiğini söyleyip geçmiş olsun dileğinde bulunmuş…

Bu telefon görüşmesini paylaşan İnci başkan, “Zeki Toçoğlu bizim büyüğümüz, ağabeyimiz. Bana kızgın ve dargın olmasına rağmen aradı ve hakkını helal etti. Büyük adam olduğunu gösterdi” dedi…

İşte “Toçoğlu büyük adammış” başlığı da böyle atıldı bu yazıya…

Kırk yıl düşünsem Ali İnci vesilesiyle “Toçoğlu büyük adammış” diye başlık atacağım aklıma gelmezdi…

Gerçekten çok duygulandım…

Özellikle iki siyasetçiyi de çok seven ve her fırsatta bu iki ismin hak ettiği değeri görmesi için çırpınan bir gazeteci olarak aralarındaki bu telefon görüşmesi kendilerine duyduğum sevgide ne kadar haklı olduğumu da bir kez daha ortaya koymuş oldu…

***

Şu dar-ı dünyada Allah bize sayıyla soluk vermiş…

Şaşaa ve debdebe içinde de yaşasak öleceğiz, garip gureba olarak yaşasak da öleceğiz…

Başkan da olsak, padişah da olsak, kimsenin yüzüne bakmadığı adam da olsak elbet bir gün can vereceğiz…

Bu dünyadan göçüp giderken insanlar arkamızdan ne diyecek, bizi nasıl anacaklar, hayırla mı şerle mi yad edecekler; önemli olan budur…

“Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş” lafı bu durumun en veciz ifadesidir…

Düğünün, cenazenin, hastalığın siyaseti olmaz…

Hastaya geçmiş olsun, yakınını kaybetmişe başın sağ olsun, oğlunu kızını evlendirene de Allah hayırlı uğurlu etsin denir…

Yatağa düşmüş ya da yakınını toprağa vermiş insana küslük, dargınlık gösterilmez, kin ve haset beslenmez…

Oğlunu kızını evlendiren insanların da mutluluğuna ortak olunur; kim düğününe gitmiş, kim gitmemiş diye çetele tutulup insanlar fişlenmez…

Düğünler ve cenazeler bizi bir araya getiren ve bize insan olduğumuzu hatırlatan olaylardır…

Bu gibi durumlardaki tavrımız da insani ve ahlaki hasletlerimizi ortaya çıkarır…

***

İşte böyle; eski adamların hali bir başka oluyor…

Gün geliyor herkes birbirinin hakkını teslim ediyor…

Her niyeyse bugünlerde rast geldiğim herkes Zeki başkanı özlediklerini ve onu çok aradıklarını söylüyor…

Taraflı tarafsız birçok insan da, “Keşke şu makamlarda Ali İnci gibi hizmet ehli adamlar olsa” diyerekten dert yanıyor…

***

Toçoğlu ve İnci’nin yanlış yaptığı işler de oldu, doğru yaptığı işler de…

Ama görüldüğü gibi insaniyetlerini yitirmediler ve de sonsuza değin içlerinde kin ve nefretle yaşayıp gitmediler…

Makamlar mevkiler gelip geçer, baki kalan insanlığımızdır…

Her ikisi de sözde değil özde Millî Görüş geleneğinden gelen, önce ahlak ve maneviyat düsturunu benimsemiş, ahlaki ve insani yönlerini hiçbir zaman kaybetmemiş bu iki değerli başkanıma bir kez daha sevgi ve saygılarımı sunuyorum…

Allah böylesi büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin…