Eşim ve kızımla çarşıda gezdik tozduk ve saat 22.00 gibi eve döndük…

Eşim çocukla ilgilenirken, ben de kendi halimde bir şeylerle meşgul oluyordum ki saat 23.00’a doğru yeğenim telefon etti…

Telefonu açar açmaz ilk sözü şu oldu: “Dayı darbe olmuş diyorlar doğru mu?”

Güya gazeteciyim ya bana soruyor…

“Ne darbesi oğlum manyak mısın” yanıtını verince, “Dayı sen televizyonu aç bence” dedi…

Televizyonu açtığım gibi Boğaz Köprüsü’nün girişini tıkayan tankları gördüm…

Bir iki kanal geçince de Başbakan Binali Yıldırım’ın “Bu bir darbe girişimidir” açıklaması gözüme ilişti…

O anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü diyebilirim…

Resmen şok yaşadım…

Bu devirde böyle bir şey nasıl olabilir diye sordum kendi kendime…

Zaman ilerledikçe “TSK yönetime el koymuştur” korsan bildirisi ve de TRT’de zorla okutulan açıklamayı izledim…

İnterneti açtım ve sosyal medyadaki mesajlara göz atmaya başladım…

İlk yaptığım yorum da şu oldu: “Sonunda bunu da yaptılar… Yazıklar olsun!”

Takip eden saatlerde bir telefon trafiği yaşandı…

Beni arayanlar ve benim aradıklarımla sıcağı sıcağına olayı değerlendirdik...

Saat gece 1’e doğru Kent Meydanı’na giderek solcu arkadaşım Altuğ Balcıoğlu ile birlikte ilk direniş hareketlerine destek verdik…

Fazla da insan yoktu meydanda o sıralar…

Bir müddet sonra eve döndüm ve gelişmeleri sabahın ilk ışıklarına dek televizyondan takip ettim…

Açıkçası bu işin sonunun nereye varacağını kestiremedim…

Gerçekten darbe olacak mı yoksa hükümet bu girişimi püskürtecek mi diye düşünüyordum ki milletin sel gibi sokağa döküldüğü haberi geldi…

Başta Sakarya Valiliği ve Kent Meydanı olmak üzere insanlar öbek öbek sokağa döküldü…

Sadece Sakarya’da değil ülkenin hemen her yerinde büyük bir direniş hareketi başladı…

Tankın önüne yatanlar, mermiye kafa uzatanlar, çığlık çığlığa bu kalkışmaya karşı duranlar…

Tüylerim diken diken bir vaziyette vatandaşların bu canhıraş karşı koyuşunu izlerken o anda camilerden de ezan ve sala sesleri yükselmeye başladı…

İşte film o an koptu benim nazarımda…

“Ne hale geldi memleketimiz Ya Rabbi! Sen bize yardım et” duası döküldü ağzımdan…

Takip eden sabah 11’de ve gece 21’de Kent Meydanı’nda toplanan kalabalığın arasında dolaştım, programları takip ettim…

Bilhassa akşamki manzara adeta bir bayram havasını andırıyordu…

Sanki ülke bir darbe girişimi atlatmamış da birinin düğünü var, ya da bir takımın şampiyonluk kutlaması…

İşte o an anladım ki bu milletle güreşilmez…

Değil çapulcular, darbeciler; yedi düvel bir araya gelse bu birlik ve beraberlik devam ettiği müddetçe bu milletin sırtını yere getiremez…

Çok değil bundan bir hafta önce “Tarih ne yazacak” başlıklı bir yazı yazmıştım…

“Bugünleri nasıl yazacak tarih” diye sormuştum…

Meğer tarih bu milletin destanını yazacakmış…

Biz de bu destana şahitlik edecekmişiz…

 

Direnişin kahramanları

İlk başta bu demokrasi mücadelesinin şehit ve gazileri…

İstisnasız sağcısı, solcusu, Türkü, Kürdü, Alevisi-Sünnisi ile necip Türk milleti…

Daha sonra dik ve vakur duruşuyla gözü pekliğini bir kez daha tüm dünyaya gösteren Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan…

Başta hükümet olmak üzere tüm siyasi partiler…

Cuntadan olmayan askerler ve polis teşkilatının tamamı…

Başta NTV ve CNNTürk olmak üzere Türk medyası…

Yürekli ve cesur sivil toplum kuruluşları…

Gelelim Sakarya’ya:

Adeta bir asker gibi yiğitçe çarpışarak mevziiyi kaybetmeyen, elinde tüfeğiyle ve darbeci askerlere attığı fırça ile uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir kahramanlığa imza atan Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş…

Kalkışmayı öğrenir öğrenmez tüm askeri tesislerin kapısına belediyeye ait iş makinelerini dayayan ve olayın ilk duyulduğu andan itibaren uyku uyumadan vatandaşla birlikte meydanlarda direnen Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu…

Kızının düğününü terk ederek hemen Sakarya Valiliği’ne koşan ve orayı işgal eden askerlere karşı mücadele göstererek valiliğin tekrar alınmasında büyük rol oynayan ve de askerlere yönelik sözlerinin yer aldığı videoları izlenme rekorları kıran AK Parti 25. Dönem Milletvekili Ali İnci…

Ve de cuntacıların özel bir önem verdiği Sakarya’da, en ufak bir tereddüt göstermeden canını dişine takarak mücadelesini gösteren tüm Sakarya protokolü ve vatandaşlarımız…

 

Şimdi değil

Fetullah Gülen ve hareketine neden senelerce destek verildi?

Yargıya ve orduya sızmalarına neden göz yumuldu?

Zamanında bunların hain olduğu tespit edilmişken neden Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlarla Fetullah düşmanı asker ve polisler içeri alındı?

Hala daha binlerce hâkim ve savcının yargıda; yüzlerce üst rütbeli askerin de orduda ne işi vardı?

Neden bu son darbe kalkışması önceden haber alınamadı?

Burada bir istihbarat zafiyeti yok mu?

Neden, neden, neden diye birçok soru soracağız elbette...

Ama şimdi değil…

Şimdi demokrasiye sahip çıkma zamanı…

İllaki AK Parti’ye veya Erdoğan’a değil demokrasiye sahip çıkma zamanı…

Tayyip Erdoğan gitsin yerine Fetullah Gülen veya darbeciler gelsin arzusu içinde değilseniz meydanlara dökülme zamanı…

Tüm dünyaya ve bilhassa bu ülke üzerinde mühendislik faaliyeti yürütmek isteyenlere karşı birlik ve beraberlik görüntüsü verme zamanı…

Öyle güçlü bir mesaj verme zamanı ki bir daha hiç kimse bu ülkede darbe yapmaya cesaret edemesin…

Biz önce yılanın başını ezelim…

Ondan sonra yine birbirimizle kavga ederiz…

 

Yapmayın bunu

Neymiş efendim her şey bir tiyatroymuş…

Başkanlık sistemi gelsin diye planlanmış her şey…

Böyle darbe mi olurmuş falan…

Ne yani 3 bine yakın asker tiyatro oynadığı için mi gözaltına alındı?

Kurgu gereği mi 161 vatandaşımız şehit oldu, binlercesi yaralandı?

Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır, nasıl bir komplo teorisidir Allah aşkına?

Bu nasıl bir AK Parti ve Erdoğan düşmanlığıdır ki insanlar böylesi yorumlarda bulunabiliyor, muhakeme yeteneklerini bu denli kaybedebiliyor?

Allah herkese basiret versin…

Allah kimseyi şuursuz bırakmasın!

 

Asker bizim askerimiz

Linç edilen, dövülen, sövülen asker görüntüleri de çokça konuşuldu…

Kimsenin böyle bir görüntüyü tasvip edeceğine ihtimal vermiyorum…

Masum, her şeyden habersiz, emir kulu gariban askerlerimizin tartaklanmasına hiçbirimizin gönlü el vermez…

At izinin it izine karıştığı bir hengâmda her şeyin kararını Türk Adaleti vermeli…

Kesinlikle beş parmağın beşi bir değildir…

Bu cuntacılar Türk Silahlı Kuvvetleri içinde küçük bir gruptur sadece…

Aman polisimizi yüceltip askerimize düşman olma gibi bir gaflete düşmeyelim…

Sis bulutu bir dağılsın hainlerle gerçek askerler birbirinden ayrılacaktır…

Bundan hiçbirimizin şüphesi olmasın…